Birgan BiLEKE Yıllar önce Atatürk’ün resimlerini yaptığımı gören biri bana, “Siz İngilizsiniz ve Atatürk’ün resimlerini yapamazsınız!” diye çıkıştığında çok şaşırdım. Ona cevap olarak tek dediğim, “Tüm imkansızlıklara rağmen Mustafa Kemal bu cumhuriyeti barış için kurabilmeyi başarmışsa ben resmini de yaparım, gerekirse gerçek bir lider için fırça ve boya olurum!” oldu… 52

İstanbul’un yeri başka

‘Gel Benim Dünyam Ol!’ serginiz pek çok sanatseverle buluştu. Fakat başka şehirlerde olduğu için bu projenizi kaçıranlar için biraz bilgi verir misiniz? Sergimizin ana konusu İstanbul ve İstanbul’un içinde var olan ve hepimizin keşfetmeye çalıştığı dünyaydı. Benim içimde renkli bir İstanbul var. Boğaziçi dalgalı, hafif rüzgarlı, Sultanahmet’te öğlen ezanı, yüzüm Ayasofya’ya çevrili, oturduğum Sultanahmet’te İstiklal Caddesi'ndeki tramvayın sesini duyabildiğim bir İstanbul. Dediğim gibi ana konumuz İstanbul ve İstanbul’un iki kıtası ve yaşam coşkusu ile ‘Gel benim dünyam ol’ diyebileceğimiz bir İstanbul. Tarif ettiğim İstanbul’u bu sergide tuvale taşımaya çalıştım. Sanat anlamında destek bulmakta zorlanıyor musunuz? Sanat hayatında 30. yıllarını sanatla kutladıkları için tüm Kosifler Oto ailesine bir sanatçı olarak teşekkür ediyorum. Birlikte geliştirdiğimiz konsept ‘İstanbul: Be My World’ (Benim dünyam ol İstanbul) başarılı bir tanıtım etkinliği aynı zamanda. Sanat Türk şirketlerinin desteğiyle son 15-20 yılda Türkiye’de özgüveni yüksek bir noktaya geldi. Dünyayı gezip farklı kültürleri keşfederken İstanbul’dan çok etkilendiğinizi biliyoruz. Bu duygudan bahseder misiniz? Bana göre Türkiye dünyanın tam ortasında yer alıyor. İstanbul da Türkiye’nin tam ortasında olduğundan, Türkiye dünyada başarılı olursa tüm dünya başarılı olacak demektir. Bu topraklar dünyada kıtaların, kültürlerin, dinlerin ve iş dünyasının buluştuğu önemli bir nokta, aksini iddia edenler var ise dünyayı yöneten insanlara bu konuyu sormalarını tavsiye ederim. Daha önce de söylemiştim, yine söylüyorum: “Dünya’da iki kıtanın üzerinde, arasından deniz geçen başka bir şehir daha yok”. 50

Barış isteyen bir komutan

Atatürk’e duyduğunuz ilginin çıkış noktası neydi? İstanbul’a ilk geldiğimde ziyaret ettiğim her yerde Mustafa Kemal’in fotoğraflarıyla veya tablolarıyla karşılaştım. Genellikle Mustafa Kemal’i bu eserlerde ciddi bakışlarıyla tanıdım, daha sonra gülümseyen bir Atatürk eseri yaptım. Tabloyu gören ve kaldığım arkadaşımın evine ziyarete gelen herkes bu eseri çok beğendi. Sadece bir gün, bunu da ilk kez size açıklıyorum, bir kişi gelip, “Sen İngiliz ressamsın ve Atatürk’ün tablolarını yapamazsın!” diyerek bana çıkıştı. Ben de kendisine açıkça şunu söyledim: “Ben bir ressamım, kimin resmini istersem yaparım. Kaldı ki yaşadığı zaman diliminde tüm imkansızlıklara ve zorluklara rağmen Mustafa Kemal savaşa savaşa, binlerce gece ve gündüz çalışa çalışa bu cumhuriyeti barış için kurabilmeyi başarmış eşsiz bir lider. Bu kadar çok savaş meydanında başarı ve ün kazanmış bir komutan bir gün çıkıp hepimiz için, tüm dünya için “Yurtta barış dünyada barış” diyor ve bunu hayatın içine uyguluyor. Ben böyle insanların resmini yaparım, onlar için sanatımı geliştiririm, gerçek lider için gerekirse kendim fırça ve boya olurum!” “Gerçek bir lider” derken neyi kastediyorsunuz? Gerçek liderleri seviyorum. Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” söylemini, bireye indirgeyerek insanın kendi içinde barış ve kendi yaşadığı çevrede barış söylemine çıkarım yapıyorum. Bu nedenle Mustafa Kemal’i seviyorum, onun disiplinli ve enerji dolu hayatının bazı noktalarını resmetmek, bununla ilgili araştırma yapmak bana ve sanatımla ilgilenenlere iyi geliyor. 49

İddiayı ben kazandım!

Atatürk’ün gözlerini resmederken neler hissettiniz? Yıllar önce bir sanatseverle sohbete daldık. Ona Mustafa Kemal’in mavi gözlerinin de mutlaka resmedilmesi gerektiğini anlattım. Kendisi “Resmettiğin gözler ne olursa olsun Atatürk’ün gözlerine benzemez” dedi. İddiaya girdik ve ben hızlıca eserin üretimine giriştim. Eser tamamlanmadan bir başka yakın arkadaşım “Ned, Atatürk’ün gözlerini resmetmişsin” dedi ve eseri satın almak istediğini belirtti. Durumu aktardım, eğer iddiaya girdiğimiz arkadaşım almaz ise diğer arkadaşıma eseri vermek için söz verdim. Yaklaşık bir hafta sonra eser tamamlanınca iddiaya girdiğimiz arkadaşım yanıma geldi. 'Atatürk’ün Gözleri' adlı eserime bakıp bana sarıldı ve neticede de ben iddiayı kazanmış oldum. Her iki arkadaşıma da iki farklı sanat eserini, Mustafa Kemal Atatürk’ün Gözleri’ni teslim etmiş oldum. Onlarca Atatürk resmi yaptım ve yapacağım. Başka eserler için araştırma yapmadan, tam manasıyla onun yaşamından kesitleri anlamadan herhangi bir eserin üzerinde çalışmaya başlamıyorum. Atatürk aşığı olarak bugüne kadar ülkemizde pek çok özgün organizasyonda yer aldınız. Bunlar arasından sizi en çok etkileyen hangisi oldu? Kesinlikle 'Küçük Ressamlar Anıtkabir’de projesi çünkü yüzlerce çocukla Anıtakabir’de resim yapmak muhteşem bir duygu. O anki hislerimi anlatamam. Zorluklarla mücadele etmiş Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının dünyada örneği mutlaka vardır ama bana bu mücadelenin Türkiye’de yapıldığından hiç kimse bahsetmedi. Bu etkinliğimize 1.100 çocuk katıldı, 350-400 çocukla fotoğraf çektirme fırsatım oldu. Bu sırada bize ev yapımı kek ikram eden aileler oldu. Bana “Türkleri neden çok seviyorsun?” diye soruyorlar. “Kek yaptım senin için Ned” cümlesini istediğiniz dile çevirin, sadece Türkçe'ye yakışıyor. Haksız mıyım? 51