Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı ve Romatizma ve Ağrı Derneği (RADER) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ömer Kuru dünya nüfusunun %3’ünde görülen sedef hastalığı ve eklem romatizması arasındaki ilişki hakkında önemli bilgiler verdi. Sedef hastalığının sistemik bir otoimmün hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Ömer Kuru, sedef hastalarının kesinlikle eklem romatizması yönünden de muayene edilmesi gerektiğini vurguladı. Sedef hastalığı temelde cilt bulgularıyla bilinen bir hastalık olsa da aslında eklemleri de tutabilen bir hastalık. Sedef hastalarının %34’ünde sedefe bağlı romatizma geliştiğini belirten Prof. Dr. Ömer Kuru şunları söyledi: “Sedefe bağlı romatizma ellerin küçük eklemlerinin yanı sıra, diz ve ayak bileği gibi büyük eklemleri, hastaların bir bölümünde de omurgayı tutabilir. Sedefe bağlı romatizma hastaların çok büyük çoğunluğunda (%70) sedefin cilt bulgularından sonra ortaya çıkar. Hastalarda romatizmaya ait hiçbir klinik bulgu ve yakınma yokken bile, bu hastaların eklemlerine ultrason ya da MR’la bakılacak olursa %15-47’sinin eklemlerinde romatizmaya ait iltihap bulgularına rastlanır. Bu hastalar takip edildiklerinde 1 yıl içinde %50’sinden fazlasında klinik olarak romatizma geliştiği gözlenir. Bundan dolayı cilt hastalıkları polikliniklerine başvuran sedef hastaları mutlaka romatizma açısından da muayene edilmeli ve sorgulanmalıdırlar. Erken tanı ve uygun tedavi ile eklem romatizmasının önüne geçmek ve kalıcı eklem hasarı ve sakatlığı önlemek mümkündür.” sedef-3 AĞRI OLUP OLMADIĞI ÖNEMLİ Hastaların, sedef hastalığı ile romatizma arasındaki ilişkiyi bilmediği için, genellikle ilk başvurdukları yer olan cilt hastalıkları uzmanına eklem yakınmalarını anlatmadığını belirten Prof. Dr. Ömer Kuru şu bilgileri verdi: “Onun için doktor tarafından hastalara mutlaka eklem şikayeti olup olmadığı, omurgayı da tutabilen bir hastalık olduğu için bel ağrısı olup olmadığı sorulmalı, şikayeti olanlar bir fizik tedavi veya romatoloji uzmanına yönlendirilmelidir. Ayrıca bazı romatizma türlerinde hastalık seyri esnasında sedef hastalığı görülebilir. Örneğin ankilozan spondilit hastalarının %10-20’sinde ilerleyen dönemlerde ciltte sedef hastalığı görülebilmektedir. Bazen de henüz sedef hastalığının cilt bulguları ortaya çıkmadan önce hastalarda ilk olarak eklem yakınmaları ve eklem romatizması oluşmakta daha sonra ise sedefin cilt bulguları gözlenmektedir (%30). Sedef hastalarının ilk başvuru yeri dermatoloji (cildiye) poliklinikleridir. Burada hastaların ilk muayeneleri yapılırken cilt bulgularının yanı sıra mutlaka hastalar romatizmal yakınmaları açısından da sorgulanmalıdırlar. Eklem yakınması olan hastalar fizik tedavi veya romatoloji uzmanına başvurmalıdırlar.” SEDEF RİSKİ ARTIRIYOR Sedef hastalığının sistemik otoimmün bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ömer Kuru şunları söyledi: “Sedefe hastalığı sadece deriyi tutmaz. Bu hastalar kalp damar hastalıkları, iltihaplı barsak hastalığı ve iltihaplı eklem romatizması açısından da risk altında olan hastalardır. Hastalıkta genetik yük oldukça fazladır ve bu yüzden sedef hastalarının çocukları ve yakınları sadece sedef açısından değil yukarıda sayılan diğer hastalıklar açısından da risk altındadırlar.” GÜNEŞ SEDEFE İYİ GELEBİLİR AMA... Sedefin bulaşıcı bir hastalık olmadığını ve en gelişmiş sedef tedavilerine ülkemizde de ulaşmanın mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Ömer Kuru, yaz mevsiminde sedef hastalarının dikkat etmesi gerekenler hakkında şunları söyledi: “Güneşin sedef hastalarında görülen cilt bulguları üzerine olumlu etkileri vardır. UV ışınları sedef plaklarını iyileştirici bir etkiye sahiptir ve bundan tedavide yararlanılır. Ancak hastalar güneşe çıkarken zararlı etkilerden de kendilerini koruyucu önlemleri almalıdırlar. Güneş banyosu yapılırken mutlak güneş gözlüğü takılmalı, sedef olmayan bölgelere koruyucu güneş kremi sürülmeli, güneş ışınlarının en kuvvetli olduğu dönem güneşe çıkılmalı ve en fazla 10 dakika kalınmalıdır. Vücut alıştıkça bu süre günde yarım ila bir dakika artırılabilir.”