- ‘Siyah İnci’ dizisi nasıl gidiyor? Bize canlandırdığınız Defne karakterini anlatır mısınız? İpek Bağrıaçık: Dizinin ekibi çok güzel, negatif kimse yok. O yüzden en baştan beri bu işin tutacağına inanıyordum. Her hafta bir bölümü ucu ucuna yetiştirme telaşımız olmasa daha da güzel olacak. Sinemanın kötü kadını olarak, Defne bana çok da yabancı olduğum bir karakter değil. Gerçek karakterimle tamamen zıt olsa da, canlandırdığım karakterden dolayı mutluyum. “Keşke bıcır bıcır bir karakter oynasam” diyorum ama öyle teklifler gelmiyor. (Gülüyor) ekran-alintisi - Komedi oynamaya talipsiniz diyebilir miyiz? İ.B.: Evet, komedi oynamayı çok istiyorum. Ben birkaç bölüm ‘Yeni Gelin’ dizisinde oynadım. O proje keyifliydi ve ben çok eğlendim. Tekrar komedi oynamak isterim. Şimdi gündemimde bir sinema filmi var; o da romantik komedi. Onda da çok eğlendim. Yani drama güzel ama komedi oynamayı da çok istiyorum. img_0061

Ebru’nun yaptığı kötülüklerin sebebi aşk

- Gelelim Ebru’ya. O nasıl biri? Melis Sezen: Karakteri ilk okuduğumda çok heyecanlanmıştım. Ebru, aşkından dolayı her şeyi yapabilecek biri. Konu aşk olunca gözü hiçbir şey görmüyor. Bu özelliği ilgimi çekti. Daha önce de kötü bir karakteri canlandırmıştım... - Karakterlerinizle empati yaptığınızda ne hissediyorsunuz? İ.B.: Genel olarak Defne’nin bütün tavırlarından rahatsızım. Benim karakterimle onun hiç alakası yok. (Gülüyor) img_0048

Kötü kadın olmaktan yoruldum

- ‘Siyah İnci’de fakirlik, zenginlik, aşk, entrika gibi temalar ön planda. Dizinin diğer yapımlardan farkı ne? İ.B.: “Aman biz ne kadar farklı bir hikaye çıkarıyoruz ortaya” gibi bir iddiamız yok fakat iyi bir işe imza atıyoruz. Herkes de buna destek olmaya çalışıyor. Hikayeye baktığınızda, daha önce çekilmiş bir sürü işe benziyor fakat ben çok güzel bir iş yaptığımızı düşünüyorum. - Sokakta izleyiciden nasıl tepkiler alıyorsunuz? “Sen nasıl kötü biri olabilirsin?” türünde sözler duyuyor musunuz? M.S.: Çok fazla... Hatta beni tanımayan insanlar ortak arkadaşlarıma bu tür soruları çok fazla soruyormuş. Hatta geçen gün bir kız arkadaşımın arkadaşıyla tanışacaktım. Kız çok gerilmiş ve “Ben izliyorum diziyi, gerçekten böyle biriyse gelmese mi?” demiş. (Gülüyor) Bu aslında mesleğim açısından çok pozitif bir durum. Demek ki gerçekten rolüme inandırabiliyorum izleyiciyi. İ.B.: Ben de kötü kadın olmaktan yoruldum… (Gülüyor) - Genç bir oyuncu olarak geleceğinizi nasıl planlıyorsunuz? M.S.: Bundan sonra daha farklı karakterleri oynamak istiyorum. Hep sinsi bakan bir kız olarak değil de, enerjik ve saf bir karakteri oynamak istiyorum. Küçüklüğümden beri tiyatrodayım ve sevdiğim işi yapmak istiyorum. img_0065

Aşkım için açık açık konuşurum

- Ebru’nunkine benzer bir aşka tutulsanız, sizin yapabileceklerinizin sınırı ne olurdu? M.S.: Bu tür durumlar benden çok uzak. Ebru’yla benim hiç alakam yok; zaten bu yüzden oynamayı çok seviyorum. Bu rol eğlenceli geliyor bana. Ben aşkım için ancak açık açık konuşurum. Olmuyorsa asla birilerine zarar verecek entrikalar çevirmem. Olmuyorsa olmuyordur… - Peki ya siz? İ.B.: Yıldız Tilbe diyor ya aşk konusunda ‘Tutarlarsa tutarlıyım, tutmazlarsa tutarsızım’. Bakarım duruma, olmuyorsa yapacak bir şey yok. (Gülüyor)

Dans benim için ayrı bir tutku

- Sinema, dans, müzik... Hangileri hayatınızda önemli bir yer kaplıyor? M.S.: ‘Black Swan’ (Siyah Kuğu) filmini çok seviyorum, Natalie Portman’a ayrı bir hayranlığım var. Müzik konusunda ise kulağıma hoş gelen her şeyi dinleyebilirim. Dansla uğraşıyorum. Sosyal dans, latin, salsa, tango yapıyorum. Dans benim için apayrı bir tutku. İ.B.: ‘Paramparça Aşklar Köpekler’ filmi favorim. Oyuncu olarak Johnny Depp’i, karakter olarak da ‘Leon’ndaki Mathilda’yı beğeniyorum. Bütün müzik türlerini dinliyorum. Bunların dışında da yağlı boya resim yapıyorum.