Geçtiğimiz hafta Antalya'da düzenlenen Uluslararası Onkoloji Bilimleri Kongresi, 16 ülkeden 240 katılımcıya ev sahipliği yaptı. Kongreye Afganistan, Azerbaycan, Belçika, Brezilya, Almanya, İsviçre, İtalya, Amerika gibi birçok ülkeden uzman katılımcılar gelirken, toplantılarda hem çevre ülkeler ile onkoloji alanındaki işbirliğinin geliştirilmesi hem de öğrenci değişim programı ve bilimsel üretkenliğin artırılmasına yönelik hedefler konuşuldu. mahmutgumus Kanserden korunmanın kanser tedavisindeki gelişmelere verilen çabadan daha önemli olduğunu vurgulayan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, düzenlenen basın toplantısında şu bilgileri verdi: Onkoloji alanında uluslararası olarak ilk kez düzenlenen bir kongre bu. Kongremize16 ülkeden toplam 240 kişi katıldı. Toplantılarımızda onkolojinin hem genel hem de bölgesel sorunlarını tartıştık ve ortak bir takım aktiviteler yapma noktasında fırsatlar yakalamayı amaçladık. Bununla ilgili olarak TÜBA'nın da (Türkiye Bilimler Akademisi) desteğini aldık. Daha sonraki yıllarda o işbirliğini sürdürerek bu uluslararası aktiviteyi daha da zenginleştirmek istiyoruz. KANSER KANALI KURULDU onko Konuşmasında ONKO TV projesinin tanıtımını da yapan Gümüş, özellikle onkoloji alanında bilgi kirliliğinin çok yaygın olduğunu, buradan yola çıkarak da halkı doğru bilgiye ulaştıracak bir youtube kanalı kurdukları bilgisini verdi. İnternet yoluyla kanser hastalarını ve hasta yakınlarını yanıltan, doğal ve bitkisel olduğu iddia edilen kimi ürünlerin pazarlandığını da ekleyen Gümüş ONKO TV ile ilgili olarak şunları söyledi: Projede üyelerimiz belirledikleri konularda, 2 ila 6 dakika arası sürecek videolar aracılığıyla görüşlerini aktaracaklar. Böylece halkımızın hem tedaviler hem de korunma noktasında sağlıklı bilgilere ulaşmasını hedefliyoruz. Kanalımızı sürekli güncelleyerek ve yeni videolar ekleyerek geliştirmek istiyoruz. Bir sosyal sorumluluk projesi olan ONKO TV'nin sloganını ise 'Hayat için bilimin izinde' olarak belirledik.
YENİLİKÇİ İLAÇLAR UMUT VERİYOR yesim Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yeşim Eralp ise meme ve akciğer kanserlerinin tedavileri konusunda gelinen son noktayı ve yenilikçi ilaçların verdiği umut verici sonuçları paylaştı: Akciğer kanserinde standart kemoterapilerle yaklaşık 9-12 ay olan yaşamsal sürelerin bugün akıllı ilaçlar daha çok uzayabildiğini söyleyebilirim. Özellikle son yıllarda ortaya çıkan immünoterapilerin akciğer kanserlerinin bazı tiplerinde neredeyse kemoterapiye alternatif olacak bir tedavi şekli halinde karşımıza çıktığını görüyoruz. Ancak son veriler bu ilaçların yine de kemoterapilerle birlikte kullanıldığında daha etkili olabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla artık akciğer kanserlerinde sadece kemoterapilerin değil immünoterapilerin de bir seçenek olduğunu görüyoruz. Hedefe yönelik akıllı ilaçların kemoterapiye alternatif olarak kullanımlarında çok iyi sonuçlar verdiğini görüyoruz. Bu gelişmeler tedavi açısından büyük bir çığır açmış durumda. Meme kanserlerinde erken evrelerden ileri evre hastalarımıza kadar birçok farklı seçeneğin gündeme geldiğini görüyoruz. Özellikle herhangi bir hormonal tedaviye cevap veremeyecek, eskiden tedavi seçeneklerimizin çok kısıtlı olduğu türlerde bugün yine immünoterapilerin karşımıza bir seçenek olarak çıktığını görüyoruz. Hormona duyarlı olan yani hormonal tedavilerden güç alabileceğimiz türde meme kanserleri türlerinde ise eski tedavilerin yenilikçi ilaçlarla birlikte kullanıldığında etkileri neredeyse iki katına çıkıyor. Erken evrelerde olan meme kanserlerinde hepimizin bildiği gibi kemoterapi zaten çok iyi bir seçenek. Ondan vazgeçmedik ancak genetik tanı yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla onları sadece belki bir hormon tedavisiyle izlemenin mümkün olabileceğini ve bunun gelecek açısından onlara bir zarar vermediğini de görme şansı bulduk. Bu da hastalarımız için en önemli gelişmelerden biri... KANSERDEN KORUNMAYA YARDIMCI 7 ÖNERİ ozlemer Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Özlem Er ise kanserden korunma anlamında faydalı olacak bir liste verdi: Türkiye'de yılda yaklaşık 160-165 bin yeni kanser vakası kayıtlara geçiyor. Özelikle de kadınlarda meme, erkeklerde akciğer kanseri ilk sırada yer alıyor. Peki kanser vakaları bu kadar artıyorken, bizim elimizden gelen bir şeyler var mı? Korunma anlamında alabileceğimiz bir takım önlemler şöyle: *Kanserin iki yönü var diyebiliriz; biri genetik yani doğuştan getirdiğimiz özelliklerimiz, diğeri de çevresel faktörler... Bu çevresel faktörler içinde özellikle sigara çok önemli. Bunu çok konuştuk ama gerçekten sigarayı ne kadar konuşsak az. Çünkü tütün ve tütün ürünlerinin akciğer kanseri başta olmak üzere, yutak borusu kanserleri, mesane kanserleri gibi hemen hemen her kanser türünde etkili olduğunu biliyoruz. *Aşırı alkol tüketiminden kaçının *Obezite kanseri tetikleyen önemli faktörler arasında. *Enfeksiyonlardan korunmak önemli. Örneğin Hepatit B ve C'den korunarak karaciğer kanserlerinin görülme oranı azaltılabiliyor. *Güneş ışınlarından korunmak cilt kanserlerinin engellenmesi açısından çok önemli. D vitamini için güneş gerekli ama günde 15 dakika kolumuzu dirseklere ve bacaklarımızı dizlere kadar güneşlendirmek yeterli. Türkiye için mart ayından eylül ayına kadar olan güneş, D vitamini için çok yararlı. Bundan fazlası cilt için çok zararlı. Mutlaka şapka, gözlük ve koruyucu kremlerle güneşten sakınmak önemli. Özellikle en tehlikeli cilt kanseri türü olan melanomdan korunmak için bu önlemler şart. Avustralya'da hem güneş dik geldiği hem de oradaki insanlar genellikle beyaz tenli ya da kızıl saçlı ve renkli gözlü oldukları için cilt kanseri daha fazla görülüyor. Bu nedenle Avustralya'da daha çocuk yaşlarda enseyi örten şapkaların kullanılmasıyla melanomun görülme sıklığı azaltıldı. Çünkü çocuk yaşlarda güneşe maruz kalmanın önemli bir etkisi olduğu biliniyor artık. Güneş kremi kimyasal olması nedeniyle her zaman hoş görülmüyor ama beyaz tişört önerebilirim rahatlıkla. Gölgede oturmak, solaryuma girmemek, güneşin dik geldiği saatlerde denize girmemek diğer önlemler arasında sayılabilir. *Mutlaka egzersiz yapın. Egzersizin yoğun tempolu olmasına gerek yok. Haftada en az 3 defa 30-45 dakika tempolu yürümek en iyisidir. Yürüyüş yapmak prostat, kalın bağırsak ve meme kanseri riskini azaltırken, düzenli yapılan egzersiz bu kanserleri atlatan hastalarda da tekrarlama ihtimalini düşüyor. Siz buna denk gelen sevdiğiniz başka bir egzersizi de yapabilirsiniz. *Kanser konusunda beslenmeyle gelen bir sihir yok. Her besini dengeli almak önemli. Taze meyve ve sebze günlük beslenmemizde mutlaka olmalı. Kırmızı et iyi bir demir ve protein kaynağıdır ama haftada 2-3 günden fazla tüketmek kalın bağırsak kanserleri için risk faktörü. Bütün bu önerilere uyduğunuzda birçok kanser türünde riski yarı yarıya azaltmak mümkün. Tabi ki tamamen engellemek imkansız ama önemli ölçüde riski azaltabilirsiniz. Tanıda ise erken tanı programlarının önemi büyük. Özellikle sık görülen meme ve akciğer kanserleri için düzenli kontrol birçok açıdan avantaj sağlıyor. KALIN BAĞIRSAK KANSERLERİNİN GÖRÜLME YAŞI DÜŞTÜ turhal Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Serdar Turhal ise konuşmasında kalın bağırsak kanserlerinin görülme yaşında bir düşüş olduğunu açıkladı ve şu bilgileri verdi: Kalın bağırsak kanserleri önceleri çoğunlukla geç yaşlarda görülen bir hastalıktı. Türkiye'de ortalama yaşı 52 olduğunu söyleyebiliriz. Ama bugün elimizde sıra dışı bir bilgi var: 25-29 yaş grubu, kalın bağırsak kanserinin sıklığında artış olan en çarpıcı yaş grubu. Geçmiş yıllarda 25 yaşında bir hasta kalın bağırsak şikayeti ile geldiğinde tabi ki kanseri ilk sırada düşünmezdik ama eğer bu bilgiyi paylaşacak olursak hastalar bazı sıkıntıları olduğunda böyle bir ihtimal olduğunu düşünebilirler. Elbette birinci sırada kanser düşünülmeli demiyorum ancak daha önce hiç düşünülmeyen bir yaş grubunda artık kalın bağırsak kanserleri görülebildiğini söylüyorum. Özellikle dışkıda kan ve uzun süren ağrılar görülüyorsa bu ihtimal gözden geçirilmeli. Kalınbağırsak kanserinin bu yaş aralığında görülmesi beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle ilgili olabilir ama şu an elimizde somut bilgiler yok. Ancak bu yaştaki insanların örneğin dışkıda kan olması durumunda, bunu hemoroid şikayeti gibi algılayıp doktora başvurmayı geciktirmesini engellemek gerekiyor. Oysaki belki basit bir işlemle halledilebilecek, kemoterapiye bile gerek kalmayacak bir durumdayken hasta doktora gitmekte gecikirse, sorun aylarca kemoterapinin yan etkilerine maruz kalınması gereken bir duruma dönüşebiliyor. Bu tip belirtiler olması durumunda detaylı sorgulamalarla risk faktörlerini ortaya çıkararak erken dönemde tedaviye ulaşabilirler, cerrahi bir müdahale ile sorundan kurtulabilirler. Tedavilerde koruyucu tedaviye ihtiyacı var mı diye genetik ve patolojik özelliklere bakıyor ve onlar üzeriden karar veriyoruz. Eğer lenflere sıçramamışsa hastanın koruyucu kemoterapiye girmesine gerek kalmıyor. Yani bu hastalıkta zaman çok önemli. Beyin tümörleri üzerinden genel olarak şu bilgiyi paylaşmak istiyorum: Teknolojik gelişmeler sayesinde tümörün üzerindeki özellikleri saptamak, genetik değişiklikleri görmek daha mümkün oldu. Örneğin beyin tümörünün üzerindeki moleküler genetik analizleri yapıp, o tümörün çoğalmasına yol açan mekanizmayı ve o mekanizmayı bloke edebilecek bir molekülü yaratabilmek mümkün oluyor. Öyle olunca da çığ gibi moleküler genetik ilaçlar ortaya çıkıyor. BEYİN TÜMÖRÜNÜN 7 BELİRTİSİ Beyin tümörlerinde ise şu belirtilerden bahsedebiliriz: *Sabahın erken saatlerinde genellikle gittikçe daha kötüleşen genel baş ağrıları ve beraberinde gelen bulantı ya da kusma *Bir kol ya da bacağın zayıflığı: Kahve fincanı tutamama, yazarken zorlanma, düşme *Yüz kaslarının zayıflığı *Konuşma problemi, kelimeleri bulamama *Kişilik değişimi *Vücudun bir bölgesinde uyuşukluk *Yüzün ya da vücudun bir tarafının ihmali KANSER HASTALARINA TİBET YOGASI ÖNERİLİYOR yoga Yoganın kanser hastaları üzerindeki etkisi ile ilgili bir rapor var. 5 özel hareketi olan Tibet yogasını ki buna gençlik pınarı da deniyor, bunu herkes yapabilir. İlk başta günde belki 10 dakika ayırarak yapabileceğiniz bu basit hareketlerle kansere bağlı sıkıntıların görülmesinde gerileme sağlamak mümkün oluyor. Bu yoga türü uyku bozukluğu ve yorgunluk şikayetlerine iyi geliyor. 3 ay sonra günlük rahatsızlıklar, 6 ay sonra da daha iyi ve verimli uyku sağlanıyor. Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi'ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen çalışma sonucunda, kanser hastalarına haftada en az iki kez Tibet yogası yapılması öneriliyor. [old_news_related_template title="Prostat kanserinden koruyan 6 öneri" desc="Prostat kanserinin ortaya çıkmasında etkili olan yaş, ırk, genetik özellikler gibi risk faktörlerini değiştirmek mümkün değil. Ancak beslenme ve yaşam tarzında küçük değişiklikler yaparak önlem alınabilir. Üroloji ve Üroonkoloji Uzmanı Prof. Dr. Can Öbek, prostat kanserine karşı koruyucu etkisi olan bu değişiklikleri sıraladı." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/09/prostat-kanseri-1.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/saglik/prostat-kanserinden-koruyan-6-oneri-2025822/"] [old_news_related_template title="Dikkat! Her 12 erkekten biri bu kansere yakalanıyor" desc="Kanserin görülme sıklığı tüm dünyada artarken, prostat kanserine de gittikçe daha sık rastlanıyor. Türkiye'de her 12 erkekten birinin prostat kanseri tanısı aldığını belirten Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen, önemli bir uyarı yaptı: Doktora gitmekten çekinmeyin!" image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/09/prostat-kanseri.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/saglik/dikkat-her-12-erkekten-biri-bu-kansere-yakalaniyor-2024513/"] [old_news_related_template title="10 saniyede kanseri bulan kalem" desc="ABD'de kanseri kısa sürede tespit edebilen kalem geliştirdi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/09/kanser.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasam-haberleri/10-saniyede-kanseri-bulan-kalem/"]