Türkiye'nin dört bir yanında devam eden kentsel dönüşüm bazı noktalarda hayatı felç etmeye devam ediyor. Gürültü, toz, trafik derken şimdi bir de kanser riski çıktı! Son yıllarda kentsel dönüşüm kapsamında asbestli çimento ve -su boruları, tavan kaplama ve zemin döşeme gibi- izolasyon malzemeleri içeren eski binaların yıkımıyla çevreye yayılacak asbest lifleri, etrafta bulunan herkes için onlarca yıl sonra ortaya çıkacak kanserler ve sonu solunum yetmezliği ile bitecek ciddi akciğer hastalıkları açısından ciddi riskler taşıyor... yıkım Bilindiği gibi asbest lifsel bir mineral olup geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren sanayide ve günlük yaşamda üç binden fazla iş kolunda yaygın olarak kullanılmıştır. Isı ve basınca dayanıklılık özellikleri nedeniyle inşaat sektörü ve izolasyon başta olmak üzere bir çok sektörde bu ölçüsüz kullanımlar tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Yapılan çalışmalarla kuşkuya yer vermeyecek şekilde insan sağlığı üzerine geri dönüşümsüz zararlarının gösterilmesinden sonra tüm dünyada asbest kullanımına sınırlanmalar getirilmeye başlanmıştır. Ülkemiz dahil olmak üzere hemen hemen tüm dünyada 2010 yılı itibarıyla asbestin sanayi başta olmak üzere kullanımı yasaklanmıştır.

YIKILAN BİNALAR YILLAR SONRA CİDDİ HASTALIKLARI TETİKLEYEBİLİR

Türk Toraks Derneği Çevresel ve Mesleki Akciğer Hastalıkları Çalışma Grubu tarafından yapılan açıklamada, kentsel dönüşüm kapsamında yıkım öncesi binada asbestli malzeme incelemesi yapılması, kullanımının tespit edilmesi durumunda da yıkımın maruziyeti sıfırlayacak şekilde gerçekleştirilmesinin büyük önem taşıdığı belirtildi. Çalışma grubunun açıklamasında; Isı, aşınma ve kimyasal maddelere dayanıklı lifli yapıdaki asbestin bir mineral olduğu anlatılarak, 1960'lardan itibaren yapılan bilimsel çalışmalarda maddenin akciğer, akciğer zarı kanseri başta olmak üzere birçok kansere sebep olduğunun görüldüğü bildirildi. yıkım2 Açıklamada ayrıca şu ifadeler yer aldı: “Akciğerlerde asbestozis denilen nasırlaşmalarla solunum yetmezliği, akciğer zarlarında kalınlaşmalar ve kireçlenmeler yaptığı net olarak gösterilmiştir. Asbeste bağlı ilk maruziyet ile kanserler ve diğer hastalıkların ortaya çıkması arasında geçen süre 10-40 yıl gibi çok uzun bir süreç olması maruziyetin etkileri erken dönemde ortaya çıkmamakla birlikte, asbest maruziyeti toplum sağlığını tehdit eden en önemli tehlikelerden bir olarak kabul edilmektedir. Asbestin kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen geçmişte kullanılmış olan asbestin insan sağlığı üzerindeki riski ve etkileri maalesef hala devam etmektedir. yıkımbağdatcaddesi Özellikle inşaat, gemi sektörü gibi yıkım ve ortadan kaldırma sorunları giderek ciddi toplumsal sorunlar olmaya devam etmektedir.  Dünyada asbeste bağlı kanserler yüz binde 10’un altındayken ülkemizde çevresel asbestin bazı bölgelerde endemik etkileri nedeniyle bu oranlar yüz binde 700-800’lere kadar varabilmektedir.  Özellikle son yıllarda kentsel dönüşüm kapsamında asbestli çimento ve -su boruları, tavan kaplama ve zemin döşeme gibi- izolasyon malzemeleri içeren eski binaların yıkımıyla çevreye yayılacak asbest lifleri, başta yıkım işlerinde çalışan işçiler olmak üzere, daha bebeklik çağında olan çocuklarımız dahil etrafta bulunan herkes için onlarca yıl sonra ortaya çıkacak kanserler ve sonu solunum yetmezliği ile bitecek ciddi akciğer hastalıkları açısından ciddi riskler taşımaktadır. İstanbul başta olmak üzere şehirlerimizde, yıkım öncesi binada asbestli malzeme incelemesi yapılması ve asbestli malzeme kullanımının tespit edilmesi durumunda bina yıkım işlerinin ortama asbest saçılmasını ve asbest maruziyetini sıfırlayacak şekilde yapılması büyük bir önem taşımaktadır. yıkımfikirtepe Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı’nın birincil korunma başta olmak üzere ortama saçılmayı tamamen önlemeleri yaşamsal önemdedir. Bunun için konuyla ilgili uzmanlık birimlerinin görüşlerinin alınması sonradan ortaya çıkabilecek telafisi mümkün olmayan zararlardan insanlarımızı korumaya yardımcı olacaktır.  Bu konuda Türk Toraks Derneği olarak her türlü bilimsel desteğe hazır olduğumuzu toplum sağlığı açısından aciliyet arz eden bu konuda bir kez daha kamuoyuna duyururuz”