RÖPORTAJ : Özlem GÜRSES Müthiş bir hayat sizinkisi. Peki mutlu musunuz? Mutluyum diyebilirim. - Büyüdüğünüz evi, çocukluğunuzu da merak ediyorum... Kalamış’ta babaannemin konağında büyüdüm. Bugün çok değerli bir çocukluk yaşadığımı anlıyorum ama o zamanlar çok yalnız ve mutsuz bir çocukluk geçiriyordum. O kadar ki 12 yaşında Çocuk Tiyatrosu’na başladığımda “Aaa dişleri de varmış” dediler. Çünkü ilk defa güldüm... - O kadar yalnızmışsınız... İki yaşında annemi kaybetmişim. Yaşlı bir büyükanne, dört amca ve baba. Hiç kimse çocuk yetiştirmeyi bilmiyor. Babaannem hiç bilmiyor çünkü eski bir kadın, Osmanlı. Cumhuriyet’le beraber servetlerini kaybetmişler. Beş erkek çocuktan sonra ilk defa kucağına alıp bakmak zorunda kaldığı çocuk ben! Emretmeye alışkın bir yaşamdan geliyordu babaannem. - Peki ya anneniz? Annemi hiç hatırlamıyorum. Sadece resimlerinden biliyorum ama hayatını öğrendikçe ona aşık oldum ve onun gibi olmaya karar verdim… Annem 23 yaşında ölmüş, 5 yıl tiyatro yapmış, Türk kadın primadonnamız annem. Neden primadonna olmuş, çünkü o zaman opera yok sadece operetler var... Operetlerin de en değerli aktristi annem. _mg_3128 - Annenizi çok küçükken kaybetmeniz hayatınızda ne gibi travmalara yol açtı? Kalamış’taki konakta geçirdiğim zamanın hayatımı belirlememde büyük etkisi var. Ben hiçbir şey öğrenmeden, hep kendim keşfederek büyüdüm… O dönemde en yakınım anneannemdi. Ama ne yazık ki babaannemle büyük bir kıskançlık içindeydiler, ikisi de torununu istiyor! Anneannemle kaldığım geceler çok mutlu oluyordum.

Hem Gülriz hem Zefiros

- Gülriz ismini dedenizin arkadaşı Abdülhak Hamit koymuş değil mi? Adımın anlamı Gül yağmuru. Ne güzel değil mi? Ben küçüklüğümden beri ismimi hep çok sevdim. - Üçüncü kitabınız ‘Zefiros’un anlamı da ebedi gençlik rüzgarı. Bu ismin kaynağı ne? Bir defa hayat! İkincisi de Engin Cezzar; “Gülriz Zefiros gibidir” derdi herkese... Homeros’un kitabında var bu, ebedi gençlik rüzgarları Ege’den esiyor... img_2700-e1449353860828

Harikulade bir genç kadınlık yaşadım

- Siz hep bir yıldız olarak yaşadınız... Çocuk Tiyatrosu’yla başlayan bir gelişme oldu kişiliğimde, sosyalleştim. Hayatı anlamaya başlayınca da tadını çıkartmak gerektiğini çok çabuk öğrenenlerdenim ben. Tiyatro beni bir anne gibi sardı sarmaladı. Bana fakirliği, zenginliği, şöhreti, yükselmeyi, inmeyi, kısaca her şeyi öğrettim... Tiyatro sevdasının peşinde battık, çıktık. - Bu ülkede tiyatro yapmak hep mi çok zordu? Biz tiyatronun altın yıllarını yaşadık. Müthiş bir şeydi. Bizden önceki kuşak, annemler babamlar çok çekmişler. - Peki Türkiye’de kadın olma konusunda neler söyleyeceksiniz? Valla eskiden çok kolaydı! Atatürk ilkelerine uygun olarak, harikulade bir gençlik ve genç kadınlık yaşadım. 60’larda daha da bambaşkaydı. Ben Atatürk’e dünyadaki herkesin bir borcu olduğunu düşünüyorum çünkü hiçbir devlet Atatürk’ten önce kadınlarına o kadar çok hak vermedi. İlk hakları biz burada, Müslüman bir ülkede elde edebildik. Ne dinimize karışıldı, ne düşüncemize karışıldı, müthiş bir özgürlük vardı. Zaten laiklik de bunu gerektiriyor. Bence kurulan ilk Cumhuriyet çok sosyalist bir anlayışla kurulmuştu. - O dönemde kadınların üzerinde “Elalem ne der'' baskısı da mı yoktu? Üstelik siz sahnedesiniz... Baskı çok azdı. Bir kere arkadaşımla sokakta yürüyorduk. Tam eve gelecekken sokağın başında “Burada ayrılalım” dedi kız arkadaşım. “Niye?” dedim. “Sen tiyatrocusun” dedi... Muhsin Bey bize hep şunu söylerdi, “Siz sahnede olduğunuz için bütün Türk kadınlarına örnek teşkil etmelisiniz...” Hiçbir erkek kapıda sizi beklemeyecek, iki dakikada adınız çıkar yoksa. Düşünebiliyor musunuz, babam tenor olmasına rağmen tiyatrodan bir erkek arkadaşımla yürümemi istemezdi… - İşte ben de tam bunu kastetmiştim... İnan bana o zaman en özgür dönemini yaşıyordu kadınlar. Gerçekten öyle. ‘Sokak Kızı İrma’ afişlerim vardı. Mayolu, file çoraplı, bezden, her yerde… Taksim’de, Karaköy’de, herkes alkışlıyor. Bir gecede yıldız oldum İrma’yla! Sokakta yürürken alkışlıyordu insanlar, inanın. O kadar sevildi İrma.
Gülriz Sururi, geçtiğimiz ağustos ayında 18. Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivali’nde ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülüne layık görüldü. Gülriz Sururi, geçtiğimiz ağustos ayında 18. Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivali’nde ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülüne layık görüldü.

Laikler kadınlı erkekli birleşsinler

- Sizden bir de son cümle istiyorum, özellikle kadınlara... Birleşin! Laikler kadınlı erkekli birleşsinler, bu ülkeyi çok kısa zamanda değiştirirler. Ben “Benden sonra tufan” asla demiyorum, kimsenin de dememesi gerekir. Çok güzel bir ülke burası ve bir istikbalimiz var bizim. Göreceksiniz iyilik kazanacak sonunda! resimid_3787618

Hiç incinmiyorum, hiç de aldırmıyorum...

- İrma’yla başladığınız devrime, bugün Instagram’da yılda bir kere koyduğunuz bikinili fotoğrafınızla devam ediyorsunuz! 2000 yılından beri ben her sene bir mayolu, bikinili resmimi koyuyorum. Ne var bunda? - Bu durumdan hiç incinmiyor musunuz? Hiç incinmiyorum ve aldırmıyorum çünkü samimi değiller. Biliyorum ki o fotoğraflara bakarken beğeniyorlar, takdir ediyorlar ama kötü yazıyorlar.