Türkiye’nin nabzını tutan 4 isim SÖZCÜ için buluştu
Tarihi buluşma; Prof. Dr. Kızılot’un Ankara’daki ofisinde gerçekleşti. Yazılarıyla Türkiye’ye yön veren 4 köşe yazarı 2013 beklentisini SÖZCÜ okurları için anlattı.


Mekan; Prof. Dr. Şükrü Kızılot'un Ankara'daki ofisi. Yoklama yapıldı. Kadro tamam. İlk gelen Emin Çölaşan. Yavuz Donat onu takip etti. Bekir Coşkun, biraz gecikti. Ama önceden bildirmiş mazeretini Kızılot'a; “Saat 19:00'da oradayım” diye. Hiç şaşmadı; tamı tamına 19:00'da geldi. Hepsinin cebinde minik not kağıtları var. Allah için derslerini iyi çalışmışlar. “2012'ye girerken ne demiştiniz, ne oldu” diye başlıyoruz sohbete… Çünkü bu isimlerle 10 yıla yakın zamandır buluşuyoruz. Bu buluşmaların son 4-5 yılı da Şükrü Hoca'nın ofisinde gerçekleşiyor.
“Kim bildi” yarışları…
Açıkçası çok eğleniyorum. Tek tek alıyorum onları. Ofisin bir köşesinde, biz röportajımızı yaparken, diğerleri öteki köşede sırasını bekliyor… Birbirlerine olan takılmaları, bir yıl önce söyledikleri konusunda “kim bildi, kim bilemedi” yarışları, anı ve hoş sohbetleri ile ben de bu usta isimlerle meslek hayatımın en keyifli röportajlarını yapıyorum…
Sarısu'nun mutfağı!…
“Ankara'nın en güzel yanı; İstanbul'a dönüşüdür” demiş Yahya Kemal. Hiç katılmıyorum! Çünkü ben bu ekiple buluşmaya her Ankara'ya gidişimde, hiç dönmek istemiyorum… Röportajlar bitti. Asıl eğlence şimdi başlıyor. Şükrü hocanın ofisinin üst katında hoş bir mekanı var. Konuklarını orada ağırlıyor. Upuzun bir masa. Envai çeşit meze ve yemek. Ama en ortada kallavi bir çiğ köfte tabağı. Kim mi yapmış! Şimdi sıkı durun. Masadaki bütün yemekler tek elden çıkıyor. Posta yazarı Ekrem Sarısu yapıyor yemekleri. Müthiş bir gurme!
Kolesterol mazeret değil…
Gecenin sürprizi; Sarısu'nun ünlü Ankara Tavası. Kolesterol, tansiyon, diyet hiçbiri mazeret değil. Sarısu sıkı takipte. Herkes o tavanın tadına bakacak!
Emin Çölaşan çiğ köfteye hiç dayanamıyor. Mutlaka ertesi gün için de paket yaptırıyor. Acısı kıvamında. Ağızda dağılıyor. Her ne kadar ertesi güne yenmez dense de; afiyetle yediğini söylüyor ünlü yazar. Bekir Coşkun ise pastırmacı!..
Sofranın olmazsa olmazı pastırma ve sucuk; eski Bakan Mehmet Yazar'dan. Bu toplantıların vazgeçilmez isimlerinden biri olan Yazar, pastırmaları Kayse-ri'den, sucuğu Afyon'daki çiftliğinden özel getirtmiş. Ama Sarısu, sucuğun bir kısmını mutfakta ayırıyor. Daha sonra o ayrılan sucuk, kendi tavasında sucuklu yumurta olarak masaya geliyor.
Ut eşliğinde marş!
Tarihi fotoğraf bu aslında! Bu kareyi başka hiç kimse çekmedi. Ut eşliğindeki bu koronun orkestra şefi; Mehmet Yazar. Repertuvar da çok özel. Türk Sanat Müziği olmazsa olmazları. Atatürk'ün sevdiği şarkılara kadar uzanan konser, milli marşlarla sürüyor. Dağ Başını Duman Almış'tan, Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa'ya kadar, ut eşliğinde söylenen marşlar; geceye damgasını vururken, Türkiye'ye de bir mesaj gibi.
Sanat müziği ile başladık marşlarla bitti
SÖZCÜ için gerçekleşen bu özel buluşmada yemekleri Posta Gazetesi yazarı Ekrem Sarısu yaptı… Masada yok yok… Bu güzel yemeğe bir de ut ve keman eşliğinde Türk Sanat Müziği eklendi… Repertuvarı ise Mehmet Yazar belirledi. Hep bir ağızdan Atatürk'ün sevdiği şarkılardan marşlara kadar pek çok şarkı söyledik…
Ticareti kıvıramayınca!
YAVUZ Donat, eski bakanlardan Mehmet Yazar ile ilgili şunları anlatıyor: “Kayseri'de doğup büyüyen Mehmet Yazar, ilk ve orta öğrenimini burada tamamlar. Her Kayserili gibi, onu da babası ticarete alıştırmaya çalışır. Gelin görün ki Yazar bunu bir türlü beceremez. En sonunda babası bakar ki; ondan tüccar olmayacak, ‘Sen git İstanbul'a da oku bari. Tüccar olacağın yok senin' der! Ve Mehmet Yazar 1960 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden üstün başarı ile Makine Yüksek Mühendisi olarak mezun olur…”
Emin Çölaşan'ı DPT'deki işinden ben kovdurdum
Gazeteci Yavuz Donat, çarpıcı açıklamalar yapıyor: “Akşam'da köşe yazarıyım. Bir gün Emin Çölaşan geldi. Devlet Planlama Teşkilatı'nda uzmanmış. ‘Planlamayı takunyalılar bastı…' diye anlattı. Turgut Özal'ın adını verdi. Dedim; ‘Elinden yazı gelir mi?', ‘Gelir' dedi gitti. İki yazı getirdi.
‘Emekli Emin Efendi'ydi
İlkini ‘DPT'de neler oluyor?' diye verdik. Yazının çıktığı gün yine geldi. Telaşlıydı. ‘Yandım… Kovulabilirim' dedi. İkinci yazıyı yayınlamamızı istemedi. Yayınladık. İsmini koymadık. Yine de Emin'i kovdular. Emin'i kovdurmasaydım, şu anda DPT'den emekli Emin Efendi olurdu.
İlk köpeği ben verdim
Bekir Coşkun Türkiye'nin çevre yazıları ve hayvan dostları yazıları konusunda en çok okunan yazarı. Ama ey Türkiye bilir misin ki; bu Coşkun bir tarihte elinde tüfek akşamdan ava çıkar, sabah gelirdi. Eski avcılardandı. İyi nişancı…”
(Coşkun araya giriyor… “Ava gittiğim doğru, ama avlanmadım…”)
(Yavuz Donat; “Ne yapıyordun avda, yemek mi?” diyor)
“O tarihte Coşkun; Demirel'in komşusudur. Evde kedi-köpek beslenmesine karşı. Eşi Andree ile evlilik yıldönümlerinde evinde davet verir. Ben de kocaman bir koli ile giderim. Bekir Bey çok kibar; zannediyor ki ben evlerine bir yemek takımı filan almışım. Ama paketi açmasıyla içinden bir yavru köpek fırlar! Andree çok sevinir, Bekir ise kıyameti koparır; ‘Sen benim evime nasıl köpek getirirsin. Evde köpek istemem' diye. O köpek Bekir'e aşık oldu. Bekir de ona. Bekir Coşkun o gün bugündür hayvan dostudur!”
(Bekir Coşkun'dan yanıt; “Yahu siz Tayyip'le uğraşsanıza… Benden ne istiyorsunuz?..)