Emin Çölaşan’ın notu:

Sevgili okuyucularım, sizlerden her gün çok sayıda mesaj alıyorum. Hepsine tek tek yanıt vermem ne yazık ki mümkün olmuyor. Bunlardan bazılarını yazılarımda kullanıyorum, bazılarını ise pazartesi günleri burada yayınlıyorum.

Burada kullandığım mesajlarda, gönderen okuyucularımın çoğunun isimlerini ne olur ne olmaz diye vermiyorum. Başlarına iş açılmasın.

Ayrıca bu mesajları, harf ve cümle hataları dahil, üzerlerinde hiçbir oynama yapmadan sizlere iletiyorum.

Her pazartesi günü burada, gazetemizin internet sitesinde buluşmak umuduyla.

Emin bey,ben uzun yıllardır digitürk üyesiyim. Sık sık lig tv ye üye olmam için aranıyorum. Her defasında Hakan Şükür orada olduğu sürece üye olmam diyorum. ebep soruyorlar, bende meclis de otursun, yolsuzlukların, yoksullukların, yasakların hesabını sorsun o zaman düşünürüm diyorum. Bir sene kadar önce Amsterdam!'d an THY ile gelirken uçağın kapısında yığınla gazete gördüm. Hepsi zaman gazetesi idi. Hepsini alıp yere fırlattım. Bize layık gördüğünüz gazete bumu. Türkiye'de başka gazete yok mu diye avaz avaz bağırdım. Herkes şaşkın şaşkın bakdı ama hiç kimse lehime veya alehime birşey söylemedi. Herkes sessizce yerine oturdu. Hostesler bana hangi gazeteleri istediğimi. onları bana getirebileceklerini söylediler. Tabi ki sözcü yoktu. Bende şimdi uçak yolculuklarımda sözcü dağıtır oldum. Sizinle paylaşmak istedim. Saygılarımla.

Merhaba Emin Bey.
Cumartesi 1 aralık 2012 tarihli köşe yazınızda,fetullahçıların ipliğini pazara çıkaranlardan biriyim demişsiniz.
Evet haklısınız çünkü dediğiniz gibi defalarca bunlarla ilgili yazılarınızı çok okuduk.
Tabi ki bu vatanın evlatları olarak da şahit olduk.Niye bu sözcü gazetesini evlerimize alıp okuyoruz ?
Çünkü siz ve arkadaşlarınızın geçmişinde hiç yalan haberlere rastlamadığımız için.
Hiç bir kuruma ve kişilere iftiralar atılmadığı için.
Her şeyden evvel ideolojiniz Yurtsever olduğu için.
Şimdi bu fethullahçıların,Devletin içine nasıl sızdıklarının,Polis Devletini nasıl kurduklarının ince detaylarını aşağıda anlatmaya çalışacağım.
Siz Emin Çölaşan,Uğur Dündar ve sözcü gazetesinin diğer yazarlarına başarılar diler,saygılarımı sunarım.

Nur Cemaatinde Evlilik:

Öğrenci ve çalışan kesimi barındıran, Nur cemaatı altında kurulan,
Fethullah hocanın kız yurtlarındaki yaşamları şöyledir.
Bu evlerin seçilmiş ablaları tarafından,düzenli olarak sabah namazları kıldırılır.
Daha sonra namaz tespihatı yapılır.Bu evlerde kalan öğrenciler okullarına,
Çalışanlar ise işlerine giderler.Haftada bir gün yetiştirme adı altında,hem dini eğitim verirler hemde evde kalanlar hakkında ablalar tarafından
ne yaptıkları rapor edilir.Akşam yemeğini yedikten sonrada,
Akşam namazı ve arkasından akşam tespihatı yapılır,daha sonra ise çay saati vardır.Buraya kadar olanı bir müslüman olarak taktirle karşılıyor ve saygı duyuyorum.Bu çay sohbetlerinde ise Saidi Nursi ve Fethullah hocanın kitapları okunur,örnekler verilerek anlatılır.Özellikle Türkan Saylanın kendi öğrencilerini,fuhuşa yönlendirdiğini,MHP ve CHP nin dinsiz partiler olduğu,biri faşist,diğerininde kominist zihniyetli olduğu anlatılır.
Askeriye yi hiç sevmediklerini,ama polis teşkilatını çok sevdiklerini vurgularlar.CHP li belediye başkanlarının,öğrenciler ile halka yönelik içki festivalleri düzenlediklerini,yine bu dini bütün ablalar daha da ileri giderek,bu festivallerde koruma hapları,pezerratif,esrar gibi de uyuşturucu içeceklerin ücretsiz dağıtıldığını öne sürerek,bu taze beyinleri,babaocağından ilk defa çıkmış bu pırıl pırıl üniversiteli gençlerin beyinlerini yıkayarak kendilerine de mürit yapmaktadırlar.Bu yurtların evliliklerine gelince,yine bu ev ablaları ev de ki kızların cv ve resimlerini,bir üst ablalara iletirler.Bu cv lerde kızların özellikleri ve karşı cinsten ne aradıkları bulunmaktadır.Bu ögrenci ve çalışanların yurtları,özellikle Polis Akademisinde ki erkek öğrencilere erkek öğrencilerinki de kızlara cv ve resimler gönderillerek en yakın özelliğe sahip çiftler tespit edilir,uygun bir tarihte ve ortamda abla ve ağbeyler aracılığı ile buluşturulup,tanıştırılır.
İşte bu tanıştırılmaların çoğunluğu ise evlilikle sonuçlandırılır.

Değerli Çölaşan,bugün bir inşaatçı dükkanıma geldi....Adamcağız iki aydır bir tek bina dahi satamadığından yakındı ve ekledi;Ellerim kırılsaydı da bu heriflere oy atmasaydım' dedi....İktidara destek veren( genel olarak cahil ve yalaka) kesimin ne hukuki,ne demokratik,ne ulusal çöküşümüz umurunda değil....Ancak menfaatlerine dokunan bir husus olduğunda vucütlarından et kopartılmış gibi zıplıyor kerkenezler....Ve bu süreç önü alınmaz bir şekilde başladı.....Kesinlikle önünü alamazlar...Malum ülkede üretim kanalları kapalı......İktidarın çöküşüne ekonomik çözülüşün en büyük neden olacağına inandığımdan sizlere içinde de bulunduğum ekonomik rahatsızlıkları yazmayı tercih ediyorum.......Ve...Atatürk ismi bu çapsızlara çok ama çok ağır geliyor....Kalkamazlar altından bu kompleksin..(Detaylarını yazacağım)....Sevgiler,saygılar...

Sayın EminAbi.Tayyip erdoğanlar Okullarda kıyafet serbestliği getirmişler.Sanki çok güzel ve büyük şeyler başarmışlar gibi övünüyorlar.Bazı yandaş gazetecilerde tv lerde unıforma (tek tip kıyafete) hep karşı olduklarını ve saçlarını uzatmak ıstedikleri halde uzatamayıp psikolojık cok kötü etkılendiklerini söylüyorlar. Ben almanyada 10 yıl kaldım. Ve okullarda kıyafet serbest ama arkadaşlar arasında zengin olanlar pahalı kaliteli giyiniyorlar ve fakir olanlar dışlanıyor. ruhsal çöküntüye uğruyor. vb cok dezavantajları var. Ayrıca antalyada tatil yaparken alman bir çift bana burada okula gidenler tektip giyiniyor ne kadar güzel dedi.Fakirde zenginde aynı giyiniyor bu çok önemli dedi.Ayrıca madem tek tip istemeyip kıyafet serbestliği istiyorlarsa baksınlar etraf.a O zaman Maçlarda tek forma olmasın herkes kişi kendi zevkine ve sevdiği renklere göre ayrı forma giyip futbol basketbol maçı yapsın.veya carrefour çalışanları yada diğer firma çalışanlarıda kıyafet serbestliği uygulasın. Polisler askerlerde herkes istediği gibi giyinsin sakal bıraksın. küpe taksın mini etek giysin. saçları pankçılar gibi uzatsın isteyen öğrenciler vb şeylerde o zaman serbest olsun.anlamıyorum bu Tayyip erdogan ve akp hükümetini.Mustafa Kemal Atatürk ün getirdiği kılık kıyafet devrimi bu zamana kadar sorunsuz geldi bu tayyip erdoğanlara allah akıl ahlak vicdan versin.Memleketi satıyorlar .allah sonumuzu hayır etsin.

Saygılarımla

Sadettin Arıcı (Vatanımı Milletimi Bayrağımı Türkiye Cumhuriyetini Atatürk ü ve Dinimi (yani Tayyip Erdoganların göstermelik islama dinini değil gerçek islam dinini) çok seviyorum.)

TİMSAH GÖZYAŞLARI

Erdoğan daha dün, Esat ile ailecek “can ciğer kuzu sarması idi. “Biraderim” diye Esat’ın boynuna sarılıyor, birinci sınıf turistik yerlerde, beş yıldızlı otellerde Esat ailesini ağırlıyordu.

Son zamanlarda ne oldu da Esat’ın can düşmanı oldu?

Esat, dün demokrattı da bugün mü diktatör oldu?

Erdoğan’ın Suriye’ye birlikte demokrasi götürmeye çalıştığı Katar Emiri, Suudi Arabistan Kralı pek mi demokrat?

Bunlardan geçtik; Erdoğan’ın kendisi Esat’tan daha mı demokrat?

Bırakın bu demokrasi masallarını!

Esat gitse bile, eninde sonunda, Ortadoğu’da emperyalizm ve işbirlikçileri yenilecek, halklar kazanacak. Tarih baba, elinde kalemi, kimin nerede durduğunu, , neler yaptığını, kimlere hizmet ettiğini, Filistin halkı için kimlerin timsah gözyaşları döktüğünü bir bir kaydediyor.

 

değerli yazarımız  Çölaşan
Bu saatte içimi dökeyim dedim.
Şu hükümetin yaptığına bakın.
Ülkenin milli bayramları için törenleri yasaklayan
Ülkenin kurucusu Atatürk’ün ismini kaldırmaya çalışanlar
Sırf Ankara’ya Atanın huzuruna çıkmamak için istanbul’a konuk getirenler
sözün ona demokrasi için istediklerini yapıyor.
ülkesi için çalışmış gazeteci yazar siyasi ve asker zindanda
Soyguncu deniz feneri mensupları dışarıda savcılar ifadede
esas BDP lilerin yaptıklarından farkı ne ki AKP lilerin
Yazıklar olsun bu siyasilere oy verip destekleyenlere bir torba kömüre kendini bu insanlara yem yapanlara
saygılar sunarım sizlere
Türkay Özer

Söylem ve eylemleri ile Cumhuriyete soğuk baktığını sık sık sergileyen Kılıçdaroğlu’nun CHP’ si ile Atatürk’ün partisi CHP arasında benzerlik yok denecek kadar azdır.

Kılıçdaroğlu, göreve “CHP’de korku imparatorluğunu yıktık” başlamış; bir yandan ömürlerini CHP’ye adamış partililerİ hızla tasfiye ederken, cins cumhuriyet karşıtlarını, Fethullah’ı bilge ilan edenleri, tekke ve zaviye özlemcilerini ,”Cumhuriyetin bekçisi değiliz” diyenleri, televizyon ekranlarında “Türklük ve “Atatürk milliyetçiliği” kavramlarını tartışmaya açanları,BDP ağzıyla konuşanları CHP üst düzey yönetimine taşımıştır.

CHP, her şeyden önce antiemperyalisttir. Cumhuriyetçidir, devrimcidir,.ulusalcıdır,laiktir, halkçıdır, devletçidir, Kılıçdaroğlu’nun CHP’si emperyalizmin dümen suyundadır, başta laiklik olmak üzere cumhuriyetin tüm değer ve kazanımlarına soğuk bakmaktadır.YCHP’nin Atatürkçülüğü, kuvay-ı milliye geleneğine bağlılığı ve bağımsızlıkçılığı “kurultay kürsüsü” ile sınırlıdır.Ulusalcılık anlayışı ulıusalcılığı yıkma andı içen AKP’nin anlayışına yakındır.YCHP’nin gözünde, laiklik ilkesi ile üniter devlet gözden çıkarılamayacak değerler olmaktan uzaktır.

Kılıçdaroğlu ve tayfasının Yasama ve yürütmeye egemen olmakla yetinmeyip yargıyı da ele geçirmiş olan tek adamdan demokrasi çıkmayacağını bile bile, bir sivil darbe ile oluşturulan yürürlükteki dikta dinci düzenini pekiştirmeyi ve özerklik üzerinden bölünmeye kapı aralamyı amaçlayan yeni anayasa için önkoşulsuz masaysa oturması, üstlendikleri misyonu yeterince açığa çıkarmaktadır.

Kılıçdaroğlu’nun en büyük avantajı, son tüzük değişikliği ile milletvekili adaylarının saptanmasında kendisine %15 kontenjan yetisi tanınmış olmasıdır.

Kılıçdaroğlu’nun başta gelen dayanakların biri, “seçilme özlemi içinde yanıp tutuşanlar”, diğeri ise “yeniden seçilmek isteyenlerdir. Bu kahrolası seçim sistemi, insanları halkın gözüne değil ,genel başkanın gözüne girmeye itelemektedir.

Kuşkusuz her partide, adam olmayı seçilmeye yeğleyen insanlar vardır.

Çok zor günlerden geçtiğimiz yadsınamaz bir gerçektir. Uçurumun kenarındaki Türkiye’nin düze çıkarılmasında görev üstlenmek isteyenlerin yapması gereken, CHP’yi kurtarmaktır.

CHP’den umudunu tümüyle yitirmiş olanların yeri, Milli Demokratik Devrim Cephesidir 04. 11. 2012

 

Sayın Başbakan bugünkü Grup konuşmasında okullarda tek tip kıyafetleri savunanları eleştirmiş, onları Cizvit Papazlarına, Hitlere benzetmiş, bu çerçevede İsmet İnönü devrindeki uygulamaları eleştirirken "Faşizm dünyada büyük bir yenilgi aldı ama maalesef onların da uygulamalarına maruz bırakıldık. CHP tek tip kıyafeti zorbalıkla savunmuş bir partidir. İşte bu tek tip kafanın hayatlara kazınmıiş bir zihniyetin eseridir" demiş.

Başbakan ayrıca "Biz Türk milliyetçiliğinin de Kürt milliyetçiliğinin de karşısındayız" ifadesini kullanmış.

Başbakan Dersim isyanında devlete karşı silahlı başkaldırıda bulunan Seyit Rıza’nın “katledilmesine göz yumulduğunu” ifade etmiş.

Tek tip okul üniformasını faşizmin bir göstergesi gibi nitelendirmek çok yanlıştır. Bugün bile Arjantin, Avustrayla, Brezilya, Şili, Japonya, İngiltere, Yeni Zelanda gibi ülkelerde ve ABD'deki resmi okulların %23'ünde tek tip kıyafet giyilmektedir. Bu ülkelerde hangisinde faşist yönetim var?

Türk milliyetçiliğinin karşısında olduğunu söyleyenler Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddesini yok farzetmektedirler. Anayasamızın 2. maddesinde aynen şöyle denilmektedir:

Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Ayrıca Anayasa Mahkemesinin 10 Temmuz 1992 tarihli ve E. 1991/2 sayılı kararında Atatürk milliyetçiliği hakkında şöyle denilmektedir:
“Atatürk milliyetçiliği... ayrımcı ve ırkçı bir kavram değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkının, kökeni ne olursa olsun, devlet yönetiminde tartışmasız eşitliği, içtenlikli birliği ve birlikte yaşama istencini içeren çağdaş bir olgudur... Türk devletinin vatandaşları arasında etnik ya da diğer herhangi bir nedenle siyasal veya hukuksal ayrım söz konusu değildir... Türkiye’de... Ulusal bütünlüğün temeli ortak kültüre, laiklik ilkesiyle akla, mantıklı düşünceye, sağduyuya, adalete dayanan ‘Atatürk milliyetçiliği’dir. Anayasa, Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi resmiyette Türk adıyla tanıtan birleştirici ve bütünleştirici bir milliyetçilik anlayışına sahiptir”.

CHP’nin geçmişiyle faşizm arasında benzerlik kurmak , yabancı devlet adamları tarafından “demokrasi şampiyonu” olarak nitelendirilen Atatürk’e ve Türkiye’yi çok partili demokrasiye geçiren İsmet İnönü’ye karşı saygılı bir davranış değildir.

Ayrıca devlete karşı ayaklananlara sahip çıkmak, o devirde devletin başında bulunan Büyük Atatürk’e, ve dönemdeki devlet adamlarımıza karşı çok ağır bir suçlamadır.

Umarım ki, Cumhuriyet Halk Partisi geçmişine sahip çıkacak ve bu suçlamalara karşı gerekli cevabı verecektir.

Saygılar, sevgiler.

Onur Öymen

Sayın Emin Bey,

Öncelikle selamlar sevgiler.Sizinle ilginizi çekecek bu haberi paylaşmak istedim.İzmir de Anafen dershanesine giden ve seneye sbs sınavına girecek öğrencilerin ailelerine bu günlerde çocuklarından ilginç bir haber gidiyor.Öğrenci velilerine zaman gazetesine ayda 18 tl karşılığında abone olunması istenmekte biraz da zorlanmakta.Şöyleki; dersanenin öğrencilerine yapacağı sbs ye hazırlık deneme sınavlarına girebilmeleri için zaman gazetesine 1 yıllık abone olunması isteniyor.Aksi takdir de bu sınavlara giremiyecekleri söyleniyor.Bu sınavlarda geçmişte sbs sınavlarında çıkan ve gelecek te çıkacak soruların olduğuda belirtiliyor ayrıca.Abone olmak istemeyenlere çocuklarının bu sınavlara sokulmayacağıda kibarca belirtiliyor.

Buna razı olanların eli kolu bağlı ve seslerini çıkaramıyorlar.Anafen dershanesi Buca Şirinyer şubesinde oluyor bunlar.Düşünebiliyormusunuz Emin bey dershanenin bu kurnazlığını.Zaten bu çocuklara deneme sınavı yapmakla mükellefler amaçları bu,yetmiyor bunun karşılığında zaman gazetesi pazarlıyorlar.Gazetenin satış rakamlarının ne oyunlarla buralara getirildiğini biliyordum ama son numaralari halikaten alkışı ! hakediyor.ismimi sizinle açıkça paylaşmaktan çekinmem.Size güveniyorum.Saygılarımla..

Sayın Çölaşan sizinle başımdan geçen tam bir Aziz Nesin'lik durumu paylaşmak istiyorum.Burada anlattıklarım gerçektir.Adımın geçmesini istememekle beraber teyit almak ve doğrulanmak istendiğinde her zaman teyit eder ve doğrularım. Ben 2006 da yılında kendisine çok inandığım ve '' bu insana nasıl bu kadar güverniyorsun'' denilen arkaşımla onun ısrarı ve güveni ile bir iş yapma gafletinde bulundum.Arkadaşım radyolog doktordu ben ise kapalıçarşıda bir restaurant işletmekteyim.Kendisi çeşitli hastanelerde radyologluk yapmakta aynı zamanda AKP İstanbul da fazla vasfı olmayan bir zattı.Beş vakit namazında ve konuşurken abdestli olduğunu her zaman vurgulayan haktan adaletten yana olan paraya pula mevkiye ve şöhrete önem vermeyen birisidi,daha doğrusu kendisini uzun yıllar böyle tanıttı bana ve aileme daha doğrusu çevremize.Kendisini beş kuruşu olmadığı gibi bankalardan en ufak bir kredisi yoktu.Ben ve ailem ona inanılmaz güven duyarak bir emar merkezi açtık daha doğrusu bütün maliyet bana ait o sadece işletme kısmına bakacak yarı yarıya ortak olacaktık.Bir emar merkezinin kaça mal olacağını sanırım üç aşağı beş yukarı hesaplayabilirsiniz.Her şey ilk 6 ay iyi gider gibiydi çünkü hala borçlarımız vardı ve ödenmesi gerekiyordu.Merkez 15 personelden 55 personele çıktı.İşler yavaş yavaş yoluna girmeye başlamıştı ki zat-ı muhteremin gerçek yüzü ortaya çıktı.Aslında anlatılacak çok şey var ama ben olabildğince kısa kesmeye çalışacağım.Önce beni inanılmaz entikalarla oradan nasıl uzaklaştırabilirim yoluna gitti.Bunun üzerine ben daha derinleri araştırdığımda onun gerçek yüzünü gördüm.Daha önce çalıştığı Bahçelievler medicana hastanesinde genç bir kızla ilişki ve kızın daha sonra intihara teşebbüsü,açtğmız merkezden önceki işyerinde yine kendi kızı kızı yaşında 17 yaşındaki bir kıza cinsel taciz ki bu olaydadan sonra bütün çalışanlar işyerini boykot etmişler.Ve en sonunda bizim merkezde çalışan yeni evli 23 yaşında bir kızla ilişki,yalan, dolandırıcılık hırsızlık fuhuş hepsi bir arada.Bu arada kendi karısıylada bu konuyu konuştuğuzda bunları bildiğini kendisisin psikoloğa gitmesi gerektiğini söylediğini ve bunu çok normal karşıladığını söylemiştir. Ve bu zat şu anda oranın tek sahibi ve Akp bahçelievler İLçe başkanı sıfatıyla iş aleminde ve siyasette hızla ilerlemekte yakında mecliste görürsek te hiç şaşırmayacağız.Yani tam bir ''ZÜBÜK'' anlıyacağınız.Anlatacak cok sey var ama bu satırlar yetmez emin olun Dr.H.K. ‘ yı anlatmaya Saygılarımla.

 

EMİN BEY, DAHA ÖNCE DE YAZMIŞTIM.OKUNMUYOR MU BİLMEM. LÜTFEN TAYYİP'TEN SÖZ EDERKEN 'PADİŞAH,SULTAN' GİBİ SIFATLARI KULLANMAYIN. ÇÜNKÜ: 1- KENDİSİ BU KELİMELERİ DUYA DUYA ÖYLE SANABİLİR. 2- SİZ BU KELİMELERİ KİNAYELİ VE ALAY OLSUN DİYE YAZIYORSUNUZ AMA GARİBAN VATANDAŞ BUNU VE (!) İŞARETİNİN ANLAMINI BİLMEZ. ONLARA SİZİN ÖYLE KABUL ETTİĞİNİZİ,ÖVDÜĞÜNÜZÜ SÖYLÜYORLAR. YAZILARINIZDA ' KENDİNİ PADİŞAH ,SULTAN SANAN, DÜŞLEYEN'' SÖZLERİ DAHA İYİ OMAZ MI?HADDİNİ DE HATIRLATMIŞ MASUM HALKIN GÖZÜNDEN DÜŞÜRMÜŞ OLMAZ MIYIZ? HEDEF YALANINI HAYALİ BÜYÜKLÜĞÜ YIPRATMAK DEĞİL Mİ? DEĞERLİ KİŞİLİĞİNİZDEN BUNU İSTİRHAM EDİYORUM.

HİCİVCİ ŞAİR EŞREF'TEN İLHAM ALARAK:

BAŞBAKAN, BİR AĞACA DÖNDÜ Kİ VATAN,

HER GÜN BİR MALI SATILIYOR.

GAM DEĞİL MÜLKÜN BÖYLE ELDEN GİTMESİ AMA,

GİT GİDE ELDE SATILACAK MAL KALMIYOR !

ŞİİRİN ASLI: (oSMANLI'DAN ÇEŞİTLİ BÖLGELERİN AYRILMASI NEDENİYLE)

PADİŞAHIM ,BİR AĞACA DÖNDÜ Kİ VATAN

HER GÜN BİR DALI BALTADAN HALİ KALMIYOR.

GAM DEĞİL MÜLKÜN BÖYLE ELDEN GİTMESİ AMMA,

GİT GİDE ELDE ZULMETMEĞE AHALİ KALMIYOR.

dincer önal

Bugün 6 Aralık ,Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıldönümü. Bütün kadınlarımıza kutlu olsun.

Atatürk kadınların erkeklerle eşit durumda olmasına büyük önem verirdi. Şu sözler ona aittir:
Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Kabil midir ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişeb

ilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerektir. Böyle olursa inkılâp muvaffak olur. 1925 (Atatürk’ün B.N., S. 95)

Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.

İşte bu düşüncelerle Atatürk, Türk kadınına birçok çağdaş ülkeden daha önce seçme ve seçilme hakkı tanınmasına öncülük etti. 19. Yüzyılın sonlarında Yeni Zelanda’dan başka kadınlara siyasi haklar tanıyan ülke yoktu. 20. Yüzyılın ilk yarısında Türkiye pek çok çağdaş ülkeden önce 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdı. Bu hakkı Fransa 1944’te, İtalya ve Japonya 1945’te, Yunanistan 1952’de, İsviçre ise ancak 1971’de tanıyabildi.

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınması vesilesiyle Atatürk şunları söylemişti::
‘Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatle kullanacaktır.’

Cumhuriyetin sağladığı bu üstün başarıdan 68 yıl sonra Türkiye, kadın-erkek eşitliğinde dünya ülkeleri arasında maalesef 124. sırada bulunuyor. Bu Türkiye’nin ve Türk kadının kaderi olamaz. Atatürk’ün devrimlerine ve Cumhuriyetin ilkelerine inananlar Türk kadınını mutlaka en çağdaş ülkelerin kadınlarının sahip oldukları haklara ve yaşam koşullarına kavuştu

Onur Oymen

 

sn.emin bey,

söz konusu toplantılarla ilgili yeteri kadar bilgi sahibi olduğunuzu tahmin ediyorum.

siz ülkemizde atatürkçü,laik,demokrat,yurtsever kesimin son derece saygı ve sevgi duyduğu,yıllardır görüş düşünce ve yazılarıyla bu kesime hitap etmekte olan,ağzından çıkan her kelime ve yazıya döktüğü her cümle hassasiyetle takip edilen ve benimsenen ülkemizin yetiştirdiği sayılı aydınlarımızdan birisiniz.

yazarı olduğunuz gazeteniz sözcü ile beraber bir elin parmakları kadar azalmış olan cumhuriyet,yeniçağ,yurt gibi yurtsever gazetelerin aylardır yok saymak istedikleri,bu nedenle haber yapmadıkları milli anayasa forumları konusunda başta sizin sessiz kalmanız bizlerde tarifi zor endişeler yaratıyor.

netice itibarıyle bendeniz olayları kişi ve kurumları sokaktan,gazetelerden takip etmek durumunda olan bir vatandaşım.milli anayasa forumları girişimlerini sade bir vatandaş olarak yakından takip ediyorum,ve benimsiyorum.

fakat başta sizlerin bu girişime sessiz kalması,bu toplantıları "haber" yapmaması sizler tarafından cevaplanacak sorular olarak karşımıza çıkıyor.

eğer sn.sabih kanadoğlu,ümit kabasakal,şahin mengü,zekeriya beyaz,onur öymen,ilker yücel,türker ertürk,hüsamettin cindoruk,isa gök,kamer genç gibi aydınlarımız bizleri yanlış ve maksatlı yönlendirme gayreti içerisinde iseler herşeyden önce bu gerçeğin sn.emin çölaşan tarafından "haber yapılması,ve vatandaşın uyandırılma ve bilgilendirilmesi" gerekir gibime geliyor.

ortak sloganları "ATATÜRK'TE BİRLEŞTİK" olan bu aydınlar yok sayılmamalı.

türk halkının bu bilgilendirilmeye ve bu "haberi almaya" acilen ihtiyacının olduğunu bilmenizi istiyorum.

milli anayasa forumları topluma olumlu mesaj veriyorlarsa da "haber" olabilmeli,eğer olumsuz mesaj veriyorlarsa da "haber" olabilmeliler tarafınızca.

sizler gazeteciler olarak olayların ve insanların aynasısınız,bu "ayna olma görevini" sizlerden bekliyoruz.

sevgi ve saygılarımla,

İYİ GÜNLER VE İYİ ÇALIŞMALAR  DİLERİM.BELKİ OKUR  İNCELER VE DİLLENDİRİRSİNİZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM;

 

SAĞLIK BAKANLIĞI KAMU HASTAHANELERİ BİRLİĞİ ADI ALTINDA BİR KURULUŞ TEŞKİL ETTİRDİ. BU TEŞKİLAT DEVLET HASTAHANELERİNE BİRER CEO KADROYA ALARAK GÖNDERMEKTEDİR. BU CEO DOKTOR VEYA SAĞLIKÇILARDAN SEÇİLMİYOR TEŞKİLATA HAKİM OLAN MENZİL TARİKATI MENSUPLARINDAN ATANIYOR. BU CEO LAR HASTAHANELERİN BÜTÜN İDARİ İŞLERİNİ YÜRÜTÜYORLAR VE HASTAHANELERİ BİR İŞLETME GİBİ YÖNETİYOR VE DOKTORLARA TETKİK VE ARAŞTIRMALARIN FAZLALAŞTIRILARAK HASTAHANENİN GELİRİNİ ARTTIRMALARI YÖNÜNDE TALİMATLAR VERİYOR VE DÖNER SERMAYE GELİRLERİNİN DEĞERLENDİRMELERİNİ DE YAPIYORLAR. BİR DOKTORUN ALDIĞI MAAŞ BELLİDİR. ANCAK BU CEOLAR

15.000.- TL - 18.000.- TL GİBİ MAAŞLAR ALMAKTALAR.  DEVELT HASTAHANELERİNİN ÖZELLEŞTİRME İŞLEMLERİNİ DE ALT YAPISINI HAZIRLIYORLAR. DEVLET BİR BAKANLIĞI MENZİL TARİKATINA TESLİM ETMİŞ DURUMDA BU TARİKATIN ONAYI ALINMADAN HİÇBİR TAYİN YAPILAMAMAKTADIR.

 

SAYIN SAYGI ÖZTÜRK BU KONUDA DAHA FAZLA BİLGİ SAHİBİDİR.

 

BİLGİLERİNİZE SUNARIM

İMPARATORLUK AŞKI

Hem fırtına koparıp yelkeni yırtıyorsun,

Sonra “Sen yaptın?” diye, hasmına kızıyorsun

Alaycı, küçümseyen, düzeysiz salvolarla

Kimseyi beğenmiyor, kendine tapıyorsun.

Hamasette vurgulu; kafiyeli, cinaslı,

Geçmişte unutulmuş ne varsa kirli, paslı

Didik didik ederek cımbızlı ve makaslı

Şanlı Tarihimizi yeniden yazıyorsun.

Alkışlar güç katıyor bu hırsa, bu öfkeye

Kin ve nefret soluyan bir gençlik üretmeye

Savaş açmış gibisin duvardaki gölgeye

Saldırdıkça şöhretim yücelir sanıyorsun.

Hakkını yemek olmaz, teksin efelenmekte,

Kükreyip aslan gibi Filistin’ de, Gazze’de

Ecdadın at üstünde sen uçakla göklerde

Malkoçoğlu filminde baş rolü oynuyorsun.

Ustasın istediğin gündemi getirmekte

Basına yol gösterip, yargıya yön vermekte

Her aklına estikçe yasa değiştirmekte

Kendini Osmanlı’da Süleyman sanıyorsun.

Ssessiz bir yığın olduk edepli, terbiyeli,

Cehalet kara yorgan, gözlerimiz perdeli,

Sultan’ım karıştırdın gerçek ile gölgeyi,

Çünkü her aydınlığa sırtını dönüyorsun.

Ustaca çözümledin, dert yok ordudan yana

Bu kudretle Başkanlık güzel yakışır sana

En garanti adaysın böyle bir armağana

Devri saltanatını falında görüyorsun.

Aşık Kul Hakkı der ki, sapla saman karıştı

Eş,dost,hısım, cemaat ihaleyi kapıştı

Bu ucube düzende yalakalar yarıştı

Mucizeyi yaratan Büyük İmparatorsun.

Aşık Kul HAKKI