Sevgili okuyucularım, ağzına “Türk” sözcüğünü almaktan kaçınan, ancak işlerine gelince bayrağımızı kullanan tipler var. Tayyip gibi bazılarının ceket yakalarında rozet görüyoruz: Ay yıldızlı Türk Bayrağı! Bunların geçmişine bakın. Örneğin Tayyip geçmişte şeriatçı Refah Partisi İstanbul İl Başkanı idi. Sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. O zaman “İslam birliğinden” falan söz ederdi.
O yıllardaki fotoğraflarına bakınız!
Yakasında ay yıldızlı rozet var mıydı?
Yoktu!
Bunu, iktidara gelince ABD başkanlarından gördü. Onların yakalarındaki ABD Bayrağı’ndan ilham aldı. O da yakasına aynı rozeti takacak değildi elbette!..
Ve ay yıldızlı rozet takmaya başladı.

* * *

Burada kaç gündür yazıyorum... Diyorum ki “Önümüz Cumhuriyet Bayramı. En büyük ulusal bayram. Ülkemizde 83 bin cami var. Hükümet veya Diyanet bir karar alsın ve camilerimize o gün Türk Bayrakları asılsın...”
Diyanet Türkiye’nin en zengin kuruluşu. Hele elinin altında bir Diyanet Vakfı var ki, oradaki para hırsız Suudi Arabistan Kralı’nda, hırsız Katar Şeyhi’nde bile yoktur. Dolayısıyla, camilerimize bayrak asmanın maddi bir külfeti olmaz. Günlerdir bekliyorum ki, bana Diyanet’ten bu konuda olumlu veya olumsuz bir yanıt gelsin.
Oysa duvardan ses var, Diyanet’ten yok!
Ülkemizdeki camiler devletin mülküdür, Diyanet bir devlet kuruluşudur.
Camilerin tüm harcamaları devlet tarafından yapılır. İmamların ve öteki din görevlilerinin maaşlarını devlet öder. Ama aynı devlet, işine gelmediği için,
camilere Türk Bayrağı asmayı reddeder.

* * *

Geçmiş yıllarda kovulduğum gazetede bu konuyu çeşitli zamanlarda dile getirmiş ve ısrarla yanıt istemiştim. En sonunda Diyanet ses vermek zorunda kalmıştı. Diyanet Başkanı adına Din Hizmetleri Dairesi Başkanı Abdurrahman Kahyaoğlu imzasıyla gelen yazılı yanıt aynen şöyleydi:
“Bilindiği üzere camiler, İslam dinine ait ibadethanelerdir. İbadethanelere bayrak
asılması geleneklerimizde bulunmadığından, yeni bir uygulamanın (bayrak asılmasının) çeşitli yorumlara sebep olabileceği düşünülmektedir. Kaldı ki, ilgili kanun ve tüzükte ibadethanelere bayrak asılacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bilginize.”
Bu yazının neresine bakalım! Camilere bayrak asılması yeni yorumlara sebep olabilirmiş! Neymiş o yorumlar? Ülkedeki 83 bin cami, Türkiye’nin ve Türk milletinin camileri değil mi?
Kanunda ve tüzükte böyle bir hüküm yokmuş!
Olmayabilir. Bugüne kadar tek tük bazı camilerimize bayrak asıldı. Onlar hakkında yasal işlem mi yapıldı?

* * *

Bu konudaki yazılarım sonrasında çeşitli mesajlar aldım. Destek veren çoğunluğun yanında şöyleleri de vardı:
“Camiye niçin bayrak asalım? Cami Türklerin değil, bütün Müslümanların ibadet yeridir.”“Seni gidi din düşmanı seni!.. Bayrak millidir, camiler ümmetindir. Camide asla bayrak olamaz.” “Sen neyi amaçlıyorsun? İslam dünya dinidir. O camiler varken ne Türkiye vardı, ne de Türk Bayrağı...”
“Sen İslam düşmanlığı yapan bir militansın. Rus sütüyle büyümüş, Yahudilerden maaş almış komünist, dinsiz birisin. Atatürkçü adıyla saldırgan köpek sürüsü oldunuz...”
Şimdi bu kafalar iktidarda. Oysa cem evlerine bakarsanız, içinde Hazreti Ali ve Atatürk resimleri... Kapıda özellikle ulusal bayram günlerinde Türk Bayrakları.
Alevi yurttaşlarımız acaba Müslüman değil mi!Camilerin minarelerini dolarla kiralayıp baz istasyonları kurmak serbest. Camilerin alt bölümünü marketlere, mobilyacılara, bakkallara ve her türlü işyerlerine kiralamak serbest!..
Ama iş Türk Bayrağı asmaya gelince yasak! Ayıptır Diyanet, ayıptır.

* * *

Kafamı kurcalayan camilere bayrak konusunu geçmişte iki din bilginine, iki ilahiyatçı profesöre sormuştum. Yazılarımda yer verdiğim yanıtları aynen şöyleydi:
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk: “Camilere bayrak asılmasının dinimizce hiçbir sakıncası yoktur ve böyle bir yasak düşünülemez. Eğer o bayrak olmasaydı, o camilerimiz açık
olmazdı.”
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz: “Bayrağımızdaki ay İslamın, yıldız Türk milletinin sembolüdür. İkisi birden Müslüman Türk Devleti’ni oluşturur. Kiliselere bakın, bugün hepsi millileşmiştir. Kardak’a elinde Yunan Bayrağı ile ilk çıkan bir papazdı. (Buna Kıbrıs olayları da eklenmelidir.EÇ) Bugün Diyanet’in ve pek çok din adamımızın eksiği, ne yazık ki ulusallıktan uzaklaşmış olmalarıdır. Türk
kültürü Diyanet’ten sürgün edilmiştir. Camilere bayrak asılması normalin de
ötesinde gereklidir.”
“Türk” sözcüğünü ağzına alamayanlar ve “Türk milleti” diyemeyenler, ülkemizi işte bu duruma getirdiler. Devlet ve hükümet şimdilik onların elinde. Bu yazılarıma olumlu veya olumsuz bir yanıt vermeye yüreği yetmeyen Diyanet, AKP’nin arka bahçesi.
Ben yine de umutluyum. 29 Ekim günü
camilerimize bayrak asmalarını
bekleyeceğim!

AB YERİNE SURİYE'YE GİRECEĞİZ!

Sevgili okuyucularım, bundan birkaç yıl önce yaşadıklarımızı hiç unutmayın. Türkiye AB’ye girecekti! Müzakere tarihi almamız yakındı. Ankara’da Meclis’in tam önüne, geriye doğru çalışan büyük ve insan boyunda bir saat koymuşlardı. O tarihe kaç gün, kaç saat, kaç dakika kaldığını (!) gösteriyordu.
Bizim entel-liboş-şeriatçı-Kürtçü takımı coşmuş, hepsi birlikte AB’den gelecek
müjdeli haberleri bekliyordu. Bir süre sonra AB üyesi olacak, AKP’nin bu başarısını
çılgınca alkışlayacaktık!
Tayyip ve ötekiler Türkiye’yi karış karış gezip nutuk atıyordu:
“Ey vatandaşım yakında müzakereler resmen başlayacak, AB üyesi olacağız.
Avrupa’ya vizeler kalkacak. Pasaportunu aldığın gibi, ver elini Avrupa. Orada iş
bulacaksın. Türkiye’ye oluk gibi AB paraları akacak, kalkınacağız!..”

* * *

Avrupa kapılarında az yalvarmadılar. Küçüldükçe küçüldüler. Bu konuda yüzlerce yazı yazdım, hepsi arşivlerdedir... Ve iddialı yazdım:
“AB Türkiye’yi hiçbir zaman almayacaktır...”
2004 yılının aralık ayını anımsıyorum. Gittiler, müzakere tarihi alıp döndüler. Ankara’ya dönüşlerinde görkemli kutlamalar yapıldı. Belediye Başkanı İ. Melih’in Kızılay’da kurdurduğu kürsülerde davul zurna eşliğinde nutuk attılar.
O gün adeta bayram vardı!
İşte size sonuç. İşte o çapsızlar, şimdi AB hülyalarını çöpe atıp ABD desteği ile
Ortadoğu’nun ve İslam aleminin yöneticiliğine soyundular.
Milletimizi önce AB ile kandırırlar, şimdi bu masalla uyutuyorlar. AB bunların kim olduğunu gördü, öğrendi... Ve Türkiye’ye “Bizim aramızda size yer yok” dedi.
Nerede şimdi o hükümet, nerede AB şakşakçısı korolar!.. Nerede o entel-liboş
sahtekarlar!.. Sesleri hiç çıkmıyor.
Şimdi sıra Suriye’ye girme şovlarına geldi. Hele önce Suriye’ye bir girelim, inşallah daha sonra AB’ye de gireriz!
Ders olsun.