ESTONYA maçının kağıt üzerinde kolay ama saha içinde zor olması bekleniyordu Türkiye için. Fatih Terim’in göreve gelmesinin ardından savaşçı, mücadeleci kimliğini tekrar yakalayan Ay-yıldızlı futbolcuların Andorra maçının son dakikalarında bile gol araması, Romanya deplasmanında akıllıca, kora kor bir futbol oynayıp hayati bir galibiyete imza atması, Dünya Kupası inancını canlandırmıştı hepimizde.

DÜN gece gözümüz sahada, kulaklarımız Amsterdam’da oynanan Hollanda-Macaristan maçındaydı. Play-off ümitlerimizin sürmesi için Macarlar’ın mutlaka puan kaybetmesi gerekiyordu. İstediğimiz oldu.

FİZİK güce dayalı futbol oynayan, sert savunma yapan, çok koşan ve evindeki son maçta Hollanda ile 2-2 berabere kalan Estonya önünde ilk dakikalarda oyun kurmakta zorlandık. İlk tehlikeli şutumuzu 21. dakikada atmamız, futbolcularımızın ne kadar tedirgin olduğunun da göstergesiydi. Özellikle Arda ve Caner’le sol kanattan etkili olmaya çalıştık. Nitekim gol de o kanattan geldi. Caner topu harika taşıdı, Umut mükemmel bir kafa vuruşuyla topu ağlara gönderip hepimizi rahatlattı.

DEVRE arasında Hollanda maçının skorunu öğrenen milliler ikinci yarıda daha rahattı. Hele ki 47. dakikada Burak’la attığımız ikinci gol adeta maçı bitirdi. RAKİP Estonya mücadele ve fizik gücünü beceriyle birleştiremeyen bir takım. Hollanda’ya 2 golü nasıl attıklarını anlamış değilim.

ARTIK her şey salı gününe kaldı. Hollanda ile Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynayacağımız maç tam bir final olacak. Bu inanç ve taraftar desteğiyle Hollanda’yı da yenebiliriz.