Oyunun genelinde kontrolü elinde tutan, ne yaptığını bilerek oynayan, sabırla ayağa pas yapıp Fenerbahçe’nin kontrolünü kaybettiği anlarda atak geliştiren, dolayısıyla topu kaptırınca gerileyip sarı-lacivertli ekibin gelmesini bekleyen tipik bir İngiliz takımını görmüş olduk.

Sonuç olarak bakıldığında ilk yarı pozisyonsuz, ikinci devre ise 3-0 geriye düşen Fenerbahçe’nin sonucu değiştirmek adına yaptığı birkaç girişimin dışında Avrupa maçlarında ilk defa rakibi karşısında bu kadar çaresiz kalan bir Fenerbahçe izlemedim desem yeridir.

Bu tarz oynayan bir takıma onu daha kontrolsüz hale getirecek girişimlerde bulunmak, dolayısıyla tempoyu çok yükseltmek gerekirdi. Ama Fenerbahçe bunu uygulayacak koşuyu sahada gösteremedi. Bunda, rakibin kontrollü oyununun da büyük etkisi vardı.

Fenerbahçe'nin yediği 2. golde Volkan’ın uzaktan atılan şutu eline çarpmasına rağmen engelleyemeyişi bu kadar etkisiz ve çaresiz oynayan bir takımda hanesine hata olarak bile yazılmamalı.

İkinci yarıda Gökhan’ın girmesi, sonrasında yapılan Emenike ve Alper değişiklikleri Fenerbahçe’nin biraz hareketlenmesine katkı sağlasa da sonuca hiç etki etmedi. Sonuçta Fenerbahçe adına kısır bir maç oldu. Sanki Fenerbahçe sonucu kabullenir bir yapıda oynadı.

3-0 kaybedilen maç İngiltere’de bize turu getirecek sonucu almak anlamında pek umut vermiyor. Umarım bu sonuç lige yansımaz ve takımın demoralize hali böyle sürüp gitmez...