Sevgili okuyucularım, özel mahkemenin verdiği son kararda hem hukuk ve adalet çiğnendi, hem de vicdanlar rahatsız oldu.
Bu mahkemede görev yapan hakim ve savcıların, çocuklarının yüzüne nasıl bakacağını doğrusu merak ediyorum.
Bu mahkemenin başkanı olan hakim Köksal Şengün vardı.
Birkaç karara muhalefet şerhi koydu. Sanıkların aleyhine olan bütün kararlar bire karşı iki oyla alınıyordu.
Bu durumda Şengün’ün derhal susturulması gerekirdi...
Ve AKP’nin HSYK’sı tarafından sürgün edildi, yerine başka bir hakim atandı.
İşte o aşamadan sonra bütün kararlar oybirliği ile alınmaya başlandı. Sorun böylece
giderilmiş oldu!
Ergenekon mahkemesinin verdiği bu kararlara saygı duymuyorum.
Hızlı AKP yandaşları dışında kimsenin de duyduğunu düşünmüyorum.
Bu bir siyasi mahkeme idi.
AKP’nin kendi karşıtlarıyla olan hesaplaşmasını yargılamakla görevli kılınmıştı. Bu durumda
kararı da elbette “Siyasi” olacaktı.
Hukuku ve adaleti çiğneme pahasına bu ağır kararları aldılar.

* * *

Önceki gün mahkeme tarafından 8 yıl hapis cezası verilen ve yattığı süre dikkate alınarak tahliye edilen bir sanık var.
Osman Yıldırım!
Geçmişini ve işlediği suçları artık herkes biliyor çünkü açığa çıktı.
Kız kardeşinin kızını, yani kendi öz yeğenini pazarlamak gibi çok sayıda marifet sahibi.
Bu şahsın Ergenekon davasındaki durumu dünya hukuk tarihine geçecek nitelikte.
Davanın sanığı.
Aynı zamanda davanın tanığı.
Ama üçüncüsü tam bir felaket!.. Aynı davada gizli tanık!
Nasıl olur demeyin, burası Türkiye abicim... Olur böyle vakalar.
Bu şahıs Danıştay saldırısına katıldığı ve katil Alparslan Arslan’ın adamı olduğu iddiasıyla mahkemede sanık olarak yargılanıyordu. Daha önce Ankara’da Ağır Ceza Mahkemesi’nde aynı suçtan yargılanmış ve müebbet hapis almıştı.
Ancak Yargıtay mahkemenin bu kararını bozdu ve dosyanın Ergenekon davasıyla birleştirilmesine karar verdi...
Ve Osman Yıldırım aynı davada üç görevi birden yerine getirdi ve tahliye edildi!
Adalet, hak, hukuk falan filan!

* * *

Bu şahsın Ergenekon davasında gizli tanık olduğu bir süre sonra ortaya çıktı.
Duruşmalarda “Gizli tanık 9” kod adıyla dinlenmiş, ifadesine başvurulmuştu.
O sırada bunun kim olduğunu sadece birkaç kişi biliyordu:
Polis, ifadesini alırken kendisine “Osmanım” diye hitap eden eski savcı Zekeriya Öz ve
mahkemenin hakimleri.
Gizli tanığın kimliği açığa çıktı...
Ve bu durum sadece Türkiye değil, dünya adalet tarihine geçmiş oldu.
Aynı şahıs aynı davada hem sanık, hem tanık, hem de gizli tanık!
Bunun nasıl bir iş, nasıl bir uygulama ve en önemlisi, nasıl bir “Hukuk” olduğunu bilenler bilmeyenlere anlatsın!
Evet, Ergenekon mahkemesi bu şahsı tahliye etti.
Şansımız varmış ki Danıştay katili tetikçi Alparslan Arslan beraat etmedi! Edilir mi edilirdi yani...
Danıştay baskınında tabancasıyla insanları yaralayıp öldürdükten sonra iyi ki suçüstü yakalanmış ve her şeyi itiraf etmişti.
Yoksa hapis yattığı süre dikkate alınarak tahliye edilebilirdi!

* * *

Sevgili okuyucularım, şimdi başlıkta yer alan esas konumuza gelelim.
Yaşarsak hep birlikte bazı ilginç gelişmelere tanık olacağız.
Biliyorsunuz, terörle baş edemeyen ve bu rezilliğin altında ezilen AKP iktidarı, çareyi Apo ve örgütle uzlaşmakta buldu.
Güvenlik güçleri kırsal kesimden çekildi.
Karakol yapımlarına örgütün baskısı nedeniyle son verildi.
Kendilerini gerilla olarak tanımlayan çapulcular silahlarıyla birlikte kentlere ve ilçe merkezlerine inip gösteriler düzenlemeye başladı.
Örgütün asayiş birimleri kuruldu. Bunlar devlet güçlerinin gözleri önünde yemin ve diploma törenleri düzenlediler.
Doğu ve Güneydoğu’nun her yerinde PKK paçavraları ile Apo posterlerinin açılması serbest bırakıldı.
İmralı’da yatmakta olan Apo, devlet tarafından muhatap kabul edildi.
Şahıs, örgütü oradan yönetmeye başladı.
Getir götür işlerini ve şahsın postacılığını yapma görevi MİT’e verildi.

* * *

İmralı’ya giden devlet heyetleri Apo’ya ricalarda bulunuyor:
“Sayın Öcalan, senden yardım ve destek bekliyoruz. Örgütüne söyle, olay yaratmasınlar. Eğer her şey iyi giderse seni en kısa zamanda serbest bırakacağız. Önce ev hapsine çıkacaksın, sonra tahliye edileceksin... Biraz daha sabırlı olmanı rica ediyoruz...”
Bu vaatleri duyan Apo şımardıkça şımardı, İmralı’dan verdiği demeçlerde devlete posta koymaya başladı.
İsteklerinin sonu gelmiyor.
Her gün doktor istiyor, sağlığında burun akıntısı dışında hiçbir sorun olmadığı halde İmralı’ya her gün uzman doktor heyetleri gönderiliyor.
İstediği yemeklerin listesini veriyor, kendisine özel -Adana Kebap dahil- yemekler çıkarılıyor.
Son olarak “Yerim dar” dedi, bu durumda özel bir oda düzenlendi ve süit odaya geçirildi.

* * *

Son Ergenekon kararı sonrasında kendisine mesaj iletilmiş oldu:
“İşte Sayın Öcalan, beklediğimiz kararlar çıktı. Şimdi senden biraz sabır istiyoruz. Balyozcular hapis aldı. Ergenekon davası yine ağır hapislerle bitti. Senin özgürlük
kapıların ha açıldı ha açılacak... Sadece sen değil, emrindeki tüm teröristler de tahliye edilecek...”
Apo zaten kaçın kurası akıllı adam. Bu durumu hepimizden daha iyi biliyor ama biraz sabırsız!..
Peki nasıl açılacak bu kapılar?
Gayet basit!..
Balyoz ve Ergenekon davalarında verilen hapis cezalarının pek çoğu Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onanacak.
Sonrasında AKP iktidarı kamuoyunda tartışma başlatacak:
“Bir af yasası çıkaralım, başta Apo olmak üzere hepsini birden tahliye edelim!..”
İktidar böyle bir öneriye hiçbir partinin, hiçbir toplum kesiminin “Hayır” diyemeyeceğini, karşı
çıkamayacağını elbette biliyor.
İşte, Türk Milleti üzerinden oynanmak istenen bu oyun böyle pazarlanmak isteniyor.
Apo’yu ve teröristlerini salıvermek uğruna tezgahlanan çirkin, adi, iğrenç bir oyun...
Apo’ya karşı rehin tutulan Türk Ordusu’nun komutanları, üniversite hocaları, gazeteciler,
yazarlar ve ağır hapis cezası alan daha nice masum ve yurtsever insanlar...
Apo’yu salıvermek uğruna onları rehin almak!..
İmralı’da kendisine “Sabırlı ol, her şey düzelecek” diye boşuna demiyorlar.
Bir bildikleri var, çok güzel hesapları var!
Ama bu oyuna yargıyı, adaleti alet ettiler, yargıyı işte bu yüzden siyasetin emrine soktular.
Sadece ve sadece o katili ve örgütünü kurtarabilmek için.