Sevgili okuyucularım, bugün 24 Temmuz... Çoğu kimse bu tarihin anlamını bilmez. Bundan tam 90 yıl önce bugün, 24 Temmuz 1923 günü Lozan Anlaşması imzalanmıştı.
Lozan Anlaşması’nı daha iyi anlamak için tarihimize kısaca bir göz atalım. 1911 yılında İtalya, Osmanlı toprağı olan bugünkü Libya’yı işgal etti.
Hiçbir şey yapamadık çünkü güçsüz Osmanlı’nın Akdeniz’i aşıp oraya kuvvet göndermesi mümkün değildi. Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa gibi birkaç yiğit adam gidip oralarda savaştı ama elden bir şey gelmedi.
1912 yılında Balkan Savaşı patladı. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan birleşip bize karşı saldırıya geçti. O güçsüz orduyla da yapacak bir şey yoktu. Bütün Rumeli ve Selanik elden çıktı. Edirne bile işgale uğradı. Bulgar Ordusu Çatalca’ya dayandı. Neyse ki sonrasında düşmanlar birbirleriyle kapıştı, fırsattan yararlanıp hiç değilse Edirne’yi kurtardık! Ege adaları elimizden gitti.
1914 yılında Birinci Dünya Savaşı çıktı.
Almanya’nın müttefiki olarak savaşa balıklama daldık. Savaş dört yıl sürdü. Bu süreçte
Çanakkale kahramanlığı yaşandı. Doğu Anadolu’da Rus ordularının ve Ermeni çetelerinin saldırısına uğradık. Suriye, Irak ve Filistin cephelerinde İngiltere ile savaştık. Rus Ordusu Trabzon, Erzurum ve Erzincan’ı işgal etti. İngiltere Suriye, Irak ve Filistin’i ele geçirdi. Türkiye tükenmişti. 1918 yılı sonunda Mondros teslim anlaşmasını imzaladık, ülke yabancıların eline geçti.
1919 yılında başkent İstanbul İngiliz ve Fransızlar, İzmir ve Ege Bölgesi Yunanlılar, Antalya ve Konya İtalyanlar, Adana, Maraş ve Antep çevresi Fransızlar tarafından işgal edildi.
1920’de adına Vahdettin denilen padişah zamanında Sevr Anlaşması imzalandı ve Türkiye’ye sadece Orta Anadolu bırakıldı!
Topraklarımızda Kürdistan ve Ermenistan kurulması kabul edildi.
Osmanlı bitmiş ve çökmüştü... Ama umutlar bitmemişti.

* * *

Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Kurtuluş Savaşı başladı, 1920 yılında Ankara’da Meclis kuruldu.
Yoktan var edilen millet üç yıl boyunca savaştı, yitirilen topraklarımızın bir bölümünü almayı başardı.
9 Eylül 1922’de İzmir’i ele geçirdik ve Yunan Ordusu Türkiye’den çıktı gitti. Doğu Trakya da bize geçti. Silahlı savaşı kazanmıştık ama ötesi nasıl olacaktı? Ekonomik bağımsızlığımız yoktu.
Üstelik sırtımızda büyük bir kambur vardı:
Kapitülasyonlar.
Osmanlı, yabancılara çok büyük haklar vermişti. Devletin gelirlerini Düyun-u Umumiye isimli yabancı kuruluş topluyordu, gümrükler onların elindeydi.
Osmanlı mahkemesi, yabancı uyrukluları yargılayamazdı.
Devleti ve ülkeyi her açıdan yabancılar teslim almıştı.
Ekonomi zaten çökmüştü, devletin parası yoktu.
1920 yılında Ankara’da yeni devlet kurulduğunda, bir de İstanbul’daki aciz ve zavallı Osmanlı Devleti vardı.

* * *

1922’de Lozan’da barış konferansı açılırken Türkiye’yi hangisi temsil edecekti?
Savaştığımız devletler Lozan’a İstanbul Hükümeti’ni de çağırdı. Meclis buna 1 Kasım 1922 günü çıkardığı yasa ile saltanatı (Padişahlığı) kaldırarak yanıt verdi. Ancak halifelik kaldırılmadı.
Vahdettin isimli hain padişah (aynı zamanda halife idi) bir İngiliz zırhlısıyla kaçıp Hırıstiyan dünyasına sığındı!
Lozan’a Türkiye’nin temsilcisi olarak sadece Ankara Hükümeti gitti.
Heyetimizin başkanlığını Dışişleri Bakanı İsmet Paşa (İnönü) yapıyordu.
Karşımızda oturanlar ise ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya,
Sovyetler Birliği gibi ülkelerdi.
Özellikle İngiltere, Fransa ve İtalya, Türkiye’nin eskiden olduğu gibi kendi denetimlerinde kalmasını istiyor, kapitülasyonların kalkmasına karşı çıkıyorlardı.

* * *

Çözülmesi gereken çok sayıda konu vardı. Müzakereler çetin geçti. Karşı tarafla anlaşmak mümkün olmuyordu.
Konferansa bir süre ara verildi, İsmet Paşa ve ekibi Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı.
Savaşın yeniden çıkma tehlikesi belirmişti.
Sovyetler Birliği, savaş yeniden başlarsa Türkiye’nin yanında yer alacağını açıkladı.
Ancak savaş yorgunu Türkiye’nin yeni bir savaşı kaldıracak gücü yoktu.
İkinci kez başlayan müzakereler de çok çetin geçiyordu. Yedi düveli karşımıza almıştık. Ne
söylesek “Hayır” diyorlardı.
24 Temmuz 1923 günü Lozan Anlaşması imzalandı.

* * *

Temelde hangi kararlar alınmıştı? Bazılarını aktarayım:
- En önemlisi, yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığı ve egemenliği kabul edildi.
- Kapitülasyon belası tümüyle kaldırıldı.
- Başkent İstanbul ve Anadolu’nun tamamı düşman orduları tarafından tahliye edilecekti.
- Azınlık olarak sadece Müslüman olmayanlar tanımlandı.
- Yunanistan, İran, Irak ve Suriye sınırlarımız belirlendi. (Atatürk ölümünden önce Hatay’ı
sınırlarımıza kattı.)
- Yabancı ve azınlık okullarının Türk devleti tarafından konulacak kurallar doğrultusunda eğitim vermesi kabul edildi.
- Osmanlı borçlarının payımıza düşen bölümünü Türkiye ödeyecekti.
- Patrikhane siyasi yetkilerinden arındırıldı, sadece dini bir merkez olarak İstanbul’da
kalması kabul edildi.
- Musul’u hem biz istiyorduk, hem İngiltere. Bu konuda uzlaşma olmadı ve konu Milletler Cemiyeti’nin kararına bırakıldı. Orası da birkaç yıl sonra Musul’u İngilizlere verdi.
- Gökçeada ve Bozcaada hariç, zaten bizim olmayan Ege adalarını alamadık.
- Batı Trakya Türkleri ile İstanbul Rumları hariç, Türkiye’deki Rumlarla Yunanistan’da yaşayan Türklerin mübadele edilmesi kabul edildi.

* * *

Bazıları Lozan Anlaşması’nı küçümser, hatta “Çok toprak verdik” diye eleştirir. Tümüyle yalandır.
Türk Devleti, elinde olan bir karış toprağı bile Lozan Anlaşması’yla yabancılara vermemiştir.
O günkü koşullarda alınabilecek her şey alınmış, kapitülasyonlar kaldırılmış, yeni Türk Devleti dünya tarafından kabul edilmiştir.

* * *

İsmet Paşa başkanlığındaki Türk heyeti imza sonrasında Ankara’ya döndü. Artık sırada çok önemli başka işler vardı. Hemen Lozan’ın ardından:
- Meclis 13 Ekim 1923 günü Ankara’yı başkent ilan eden yasayı kabul etti. (İngiltere,Fransa, İtalya gibi bazı ülkeler bu kararı kabul etmedi. Elçiliklerini İstanbul’dan Ankara’ya yıllar sonra taşıdılar.)
- 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.
- Hilafet (Halifelik) 3 Mart 1924 günü kaldırıldı.
Artık laik devlet, uygar Cumhuriyet rejimi kurulmak üzereydi.
Devrimler birbiri ardına yapılacaktı.

* * *

Bir kez daha vurguluyorum... O “İki ayyaşın (!)” amansız düşmanı olan bazı şahıslar sürekli yalan söyler:
“Lozan’da çok toprak kaybettik.”
Tamamen yalandır, bir karış toprak bile verilmemiştir ama o günkü sınırlarımıza ek olarak kazandığımız toprak da yoktur. (İsteyip de alamadığımız Musul zaten bizim değildi.)
Lozan anlaşması, emperyalist ülkelere karşı verdiği inanılmaz savaşı kazanan bir
ülkenin destanıdır. Dünya üzerindeki bütün emperyalist hesapları altüst etmiştir.
Silahla 1922 yılında kazanılan zafer 24 Temmuz 1923’te Lozan’da diplomatik olarak taçlandırılmış, Türkiye’nin egemenliği bütün dünya tarafından kabul edilmiştir.
Ortaya fakir ama başı dik bir devlet çıkarılmış, süreç Ankara’nın başkent oluşu, Cumhuriyet’in ilanı, halifeliğin kaldırılması ve devrimlerin birer birer yapılmasıyla akıp
gitmiştir.
Lozan’ın mimarı olan Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’yü burada bir kez daha saygı ve rahmetle anmayı görev biliyorum.