Doğruyu yazan gazeteciyi dokuz gazeteden, doğruyu söyleyen er kişiyi dokuz köyden, doğruyu dile getiren imamı dokuz camiden kovarlar!
Türkiye’nin gerçeği.
Dürüst Müezzin.
Doğruyu söyledi.
Camisinden sürdüler.
Dolmabahçe Sarayı yanındaki Valide Sultan Camii Müezzini Fuat Yıldırım, “kara propagandanın çatısında büyük bir gedik açan ve yalanı çökerten” dürüstlük, doğruluk göstermişti.
Hatırlayın.
Müezzini baskıya almışlardı.
“İçki içtiler de...”
“Cami’de sarhoştular de...”
Müezzin Fuat Yıldırım ise “Ben din adamıyım. Yalan söyleyemem. İçki içildiğini görmedim” diye dürüstlükte, doğrulukta direnmişti. Bizzat Başbakan’ın kendisi ise meydanlarda, ekranlarda, mikrofonlarda; “Cami’de içki içildi. Belgeleri var...” diye Türkiye’yi inandırmaya soyunmuştu.

* * *

İftira atılacaktı.
73 milyon halka; “Gezi Parkı direnişine katılanların aslında dine, camiye ve dolayısıyla dindar Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı oldukları” kara yalan propagandası yapılacaktı.
Polise taş attılar.
Binaları tahrip ettiler.
Mala cana zarar verdiler.
Aynı insanlar; Taksim’den aşağıya Dolmabahçe sahiline kaçışıp Bezmi Alem Valide Sultan Camii’nde içki içtiler. Bellerinin üstü çıplak, ellerinde eldiven bir başka sarhoş grup da Bezmi Alem Camii’nin 100 adım ilerisindeki Kabataş İskelesi’nde başı türbanlı kucağında bebeği bir inançlı hanıma “Biz Atatürk’ün Askerleriyiz” diye saldırıp bebeğiyle birlikte dövdüler, zavallı kadının üstüne işeyip, gece vakti öylece bırakıp gittiler.
Bunun da belgesi var.
Kameralar çekti.
Açıklanacak.
Halk görecek, demişlerdi.

* * *

Bu 2 kara propagandayı çökerten dürüst müezzin Fuat Yıldırım oldu.
Doğruyu söyledi.
İki iftira birden çöktü.
Kayabaşı’na sürüldü.
Acaba “doğruyu söyleyen Fuat Yıldırım Hoca’nın sürülmesi ve burnunun sürtülmesi kararını” kim verdi?
2 senaryo yazacağım.

* * *

Senaryo 1:
Doğuyu söyleyen Müezzin’e İstanbul Müftüsü Prof Dr. Rahmi Yaran, “Sen çok yıprandın, seni başka yere alalım” dedi. Müezzin Fuat Yıldırım da; “Ben hiçbir şekilde yıpranmadım, doğru söyleyen yıpranmaz, Allah önünde güçlenir” diye cevap verdi. Bu durum Diyanet İşleri Başkanı’na “Müezzin hâlâ direniyor” diye bildirildi. Diyanet İşleri Başkanı, aldığı bilgiyi bağlı olduğu Bakan Bekir Bozdağ‘a iletti. Bakan Bozdağ, “doğrucu müezzinin biata uymadığını” Başbakan Tayyip Erdoğan’a bildirdi. Başbakan da dürüst müezzinin ipini çekti, “sürülsün” iznini verdi.

* * *

Senaryo 2:
Müezzinin sürülmesinde Başbakan’ın hiç etkisi olmadı. AKP kurmayları ile Diyanet İşleri üst kademesi, Başbakan’a yaranmak için “dürüst imamı sürmeye” dini bir açılım buldular: İslam’da dürüstlük, doğruluk ilkesi vardır. Doğru söyleyeni Allah sever, yalana ve iftiraya karşı direnmek de Allah’ın arzusudur. Fakat “bu doğrunun İslam düşmanlarının eline koz vermemesi” gerekir. Dinimiz, düşmana karşı açık vermeyin, büyüğünüz ne diyorsa ona uyun (biat edin) diye buyurur. Dürüst müezzin, doğrusunda direnerek; dindar Başbakan’ı yıpratıp yıkmak isteyen İslam düşmanlarını güçlendirdi. Dinimizin benimsediği “doğruluk” eğer İslam düşmanlarının işine yarayacaksa “biat etmek” öne geçer. Dürüst müezzin, biat etmedi. Sürülme kararı alınıp, uygulanmalıdır.

* * *

Kararı siz okura bırakıyorum.
İftira ve yalan propagandasını çökerten dürüst Müezzin’in sürülmesinde hangi senaryo doğru?