Yunan hukukçu ve akademisyenler, parlamentoya gönderilen yargı paketini eleştirdi. Tasarıyı temel hak ve hürriyetlerden karanlık dönemlere dönüş olarak yorumlayan hukukçular, "Türkiye, ancak daha özgür ve demokratik bir ton ile hem batıya hem de geleceğe ilerleyebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Yunan hukukçular, Türkiye'de hazırlanan yeni yargı paketini Cihan Haber Ajansı’na değerlendirdi. Ülkenin önde gelen üniversitesi Panteion’da Siyaset Bilimi ve Tarih Bölümü yöneticiliği de yapan Doç. Dr. Pinelopi Funthedaki, yeni yargı paketinin Türkiye’yi çok gerilere götüreceğini söyledi. Anayasa ve Avrupa Hukuku öğretim görevlisi Funthedaki, "Eskiden Türkiye’de belli bir süreden sonra ordu yönetimi siyasilere bırakıyordu. Şimdiki durum ise net bir darbeden daha problemli. Artık organize bir toplum parçasına yaslanan pratik, yapısal ve ideolojik direnç faktörleri yok. Maalesef böyle bir parti de yok." dedi.

"TÜRKİYE ASKERİ YARGIYA DÖNÜŞ YAPIYOR"

Son HSYK seçimlerinde sağladığı çoğunluk ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetinin yargı sistemini kontrolü altına aldığını belirten Funthedakis, bunun eskiden olduğu gibi hukuk devleti olarak tanımlanamayan askeri yargıya dönüşe benzediğini kaydetti. Erdoğan’ın Türk toplumunun bir kesimine karşı duruşunu netleştirmek için artık kurumsal bir yol bulmak istediğini belirten Founthedakis, "Türkiye’de hukuk devletini asgariye indirme yoluna başvurdu." dedi.

"ÖZGÜRLÜKLERİ SINIRLANDIRAN YARGI PAKETİ AİHS’E AYKIRI"

CMK ve TCK'da teklif edilen değişikliklere ilişkin Funthedakis, "Savunma tarafından dosyanın saklanma yoluna gidiliyor. Bu, Türkiye’deki şartlara göre gidip gelen yasal değişiklikleri hatırlatıyor. Mal varlığına el koyma ise yeni bir durum. Bunun çok fazla bir popülist içeriği var. Gezi Parkı davasından yargılananlar da olduğu gibi. Hepsi adil yargılanma hakkını ihlal ediyor. Bu kesin. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6’ncı maddesi çiğneniyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuranlar kesin olarak davaları kazanacaklardır." diye konuştu.

"Komşu ülkelerle problem üreten, Aleviler, Kürtler ve Hizmet hareketi gibi toplulukları istemeyen tek örnek Erdoğan’dır." diyen Doç. Dr. Funthedakis, "Erdoğan’ın hukuk devleti ve özgürlüklere saldırısı iki türlü. Birincisi, kişileri ilgilendiren yönetmelikleri değiştirtiyor. İkincisi ve en kötüsü de kurumları kişisel özgürlükleri daha fazla sınırlandırmak için organize ediyor." şeklinde konuştu.

"ERDOĞAN VE AKP YARGININ DİŞLERİNİ SÖKTÜ"

"Yeni düzenlemede süper yetkilerle donatılacak Sulh Hakimleri, Fethullah Gülen Hareketi, Kürtler ve azınlıklara karşı paralel bir yapı kurmuş olacak." ifadelerini kullanan Anayasa ve Avrupa Hukuku öğretim görevlisi Funthedakis, avukatların 2 yıllık tecrübe ile yargı sistemine dahil olma yolunun açılmasını ise "Erdoğan ve AKP, yargının dişlerini sökerek kendi kültür ve anlayışını yerleştirmeyi amaçlıyor. Son düzenleme hem haklar hukukuna hem de hakları koruma ile ilişkili mekanizma ve kurumları hedefliyor." dedi.

"HER İNSAN ÇOK KUVVETLİ ŞÜPHELİ OLUYOR"

'Makul şüphe'nin neye göre belirleneceğini soran hukukçu akademisyen, şöyle devam etti:

"Eğer tam hukuk devleti ve bağımsız yargıçlar olsaydı makul şüpheye belki dayanılabilirdi. Böyle şeyler ne AB ne de başka bir yerde var. Sadece otoriter ülkelerde. Bu, her insanı çok kuvvetli bir şüpheli yapıyor. Bu yasal düzenlemenin esaslı problemi, hukuk devletinin devrilmesidir. Artık devlet zanlının suçlu olduğunu kanıtlamaya çalışmıyor, zanlı suçsuz olduğunu göstermeye çalışıyor. Masumiyet karinesi, suçluluk karinesine dönüştürülüyor. Masumiyet karinesi, eşit silahlara sahip olma demek. Devlet ve kişinin eşit haklara sahip olması demek. Ama maalesef koruma mekanizmaları da devre dışı bırakılıyor."

"TÜRKİYE’NİN GİDİŞATI KİMSENİN YARARINA DEĞİL"

"Türkiye anayasa ve rejimi" kitabının da yazarı Doç. Dr. Funthedakis, Türkiye’nin gidişatını ise şöyle yorumladı: Türkiye son yıllardaki gelişmelerle Avrupa’dan uzaklaşıyor ve kendine özgü duruşuyla Müslüman ülkelere pusula olma ayrıcalığını kaybetme tehlikesi yaşıyor. Bu hiç kimsenin yararına değil. Vazgeçilmeli.

Funthedakis son olarak, "Türk devletinin anayasası vasıtasıyla kutsallaştırılması her zaman Türk halkının boğazındaki düğüm olmuştur. Erdoğan, dünyanın diğer ülkeleri ile daha iyi iletişim kurarak güvenli limanlara çıkabilecekken sapacağı yollara dair ciddi endişelerim var." şeklinde konuştu.

"MAKUL ŞÜPHELİ HUKUKİ DEĞİL SİYASİ KRİTERE GÖRE OLUR"

Atina Barosu avukatlarından İonio Üniversitesi Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Doç. Dr. Sotirios Livas da yargı paketine dair endişe ve eleştirilerini sıraladı. "Eğer bu yasa tasarısı kabul edilirse, maalesef Türkiye çok geriye gitmiş olacak." diyen Livas, "Türkiye’nin Avrupa hukuk müktesebatını uygulamaya çalıştığını unutmayalım. Böyle bir hukuk sistemi ile Avrupa demokratik istikrarına nasıl dahil olacağını bilemiyorum." ifadelerini kullandı.

Livas, şöyle konuştu: Tasarının zanlının niçin suçlandığını bilmesini yasaklaması çok garip. Kabul edilemez. Bu hakkı kabul etmeyen AB ülkesi yok. Soruşturma aşamasında kişi, avukatı ile birlikte dosyayı görebilmeli. Bunlar eskiden beri AİHS kabul edilen meseleler.

"Biz avukatlar, her zaman usûlün adaletin omurgası olduğunu söyleriz." diyen Doç. Dr. Livas, "Usûl, zanlının haklarının tanınmasıdır. Eğer usûlü keyfîleştirirsen ondan sonra istediğini yapabilirsin. Öte yandan İstanbul’dan bir hakimin Ankara hakiminin alanına yerel şartları ve durumları bilmeden girmesi de kabul edilmez." ifadelerini kullandı.

Makul şüphe konusunda ise Livas, şunları söyledi:

"Polisin şüpheli kişiyi gözaltına alması hukuki değil siyasi kritere göre yapılacak demektir. Somut kanıt yerine şüphe üzerine birini gözaltına alabilir ve malına el koyarım, dahası da ateş açabilirim diyorsan, bu Avrupa’da aldığımız insani hukuk eğitiminin çok ötesine geçen uygulamalardır."

"FAŞİZMİ HATIRLATIYOR"

Livas, şöyle devam etti: "Kolektif sorumluluk konusu ise bize çok karanlık dönemleri çağrıştırıyor. Örneğin 2-3 kişinin, bir örgütün, vakıf ya da dernek üyelerinin kolektif sorumluluklarının bulunduğunu iddia etmek bizi çok gerilere götürür. Bunlar bana faşizmi çağrıştırıyor. Erdoğan, iyi bir akrobattı. Ancak her geçen gün marj sınırlanıyor. Eğer batı ve özellikle de Avrupa ekonomik anlamda bu kadar sıkıntılı olmasaydı iş çoktan bitmiş olurdu. Erdoğan için şartlar aşırı derecede daraldı. Böyle devam edemez. Erdoğan Avrupa’dan çok fazla uzaklaştı."

"TÜRKİYE ORTADOĞU’YA MODEL ÜLKE OLMAKTAN UZAKLAŞIYOR"

"Maalesef Erdoğan Türkiye’yi Ortadoğu’ya model ülke yapacakken, maalesef Türkiye’yi Ortadoğu’dan kötü bir model ülke yaptı." diye konuşan Livas, "Erdoğan, halkını dinlemediği ve korkmak yerine topluma açılmayı denemediği, daha fazla özgürlük ve demokrasi isteyen gençleri polis ve askeri önlemlerle bastırmaya devam ederse, maalesef iç ve dış gelişme tehlikeli bir hal alacaktır." ifadelerini kullandı.

"HİZMET’E BASKI, YARI DEMOKRATİK REJİMLERDE GÖRÜLEBİLİR"

Türk halkının çok parçalanmış bir ülke görüntüsü verdiğini söyleyen Livas, "Türkiye’de son dönemde toplumun farklı kesimlerine uygulanan kontrol ve baskı ancak Putin Rusya’sında ya da yarı demokratik rejimlerde görülebilir." dedi. Erdoğan’ın her zaman bir iç düşmana gerek duyduğunu belirten Türkiye uzmanı Doç. Dr. Sotirios Livas, "Düşman eskiden başkasıydı şimdi ise Hizmet. Paradoks olan Kemalist rejim ile ilişkilerini ölçülü seviyeye getirirken, bütün oklarını Hizmet’e yöneltti." vurgusunu yaptı.

"TÜRKLER, ERDOĞAN’IN TEMSİL ETTİĞİ ŞEYİ ORTAK DÜŞMAN GÖRMELİ"

Atina barosu avukatlarından Livas, "Türk toplumu, eskiden rakip olan Kemalist ve dindarlar; Erdoğan’ın değil Erdoğan’ın temsil ettiği şeyin ortak düşmanları olduğunu görmeli. Bu, berbat bir otoriterlik geleneği. Sadece daha özgür ve demokratik bir ton ile hem batıya hem de geleceğe doğru ilerleyebileceklerini anlamalılar." ifadelerini kullandı.