Enflasyonda uzun vadede kaygılandıran bir trend olmadığını söyleyen Babacan, Moody's'in cuma günü açıklayacağı Türkiye değerlendirmesine yönelik olarak bugüne kadar Hazine'ye olumlu veya olumsuz endikasyon gelmediğini ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bir TV kanalına verdiği röportajda Moody’s’in Cuma günü yapması beklenen Türkiye değerlendirmesine ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin Avrupa’da en hızlı büyüyen ve büyümeye de devam edecek olan bir ülke olduğunu söyleyen Babacan, Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi olan cari açığın düşüş trendine girdiğini vurguladı. 2013 yılında yüzde 8’e yaklaşan cari açığın, bu yıl yüzde 6 civarında, yüzde 6’nın da biraz altında gerçekleşebileceğini ifade eden Babacan, büyümeden fedakarlık etmeden; yüzde 4 civarında tutarak cari ağın düşürülmesinin Türkiye için son derece önemli bir gelişme olduğunu belirtti. Babacan, “Bunlar bir ekonomi için olumlu gelişmeler. Bunun dışında günlük konjonktürel gelişmeler oluyor. Kredi derecelendirme kuruluşları, kendi kredibiliteleriyle ilgili ciddi sorunlar oluştu. Piyasaya yön veren değil, piyasanın gerisinden gelen kuruluşlar oldu. Yatırımcılar eskisi kadar dikkate almıyor. Hala kendi iç kuralları gereği kredi notuna bakan yatırımcılar var. Önemli bir grup yatırımcı ise bir ülke ile ilgili kendi analizlerini çok daha önemsiyorlar. Yine de önemsiz bir konu değil. Kredi notunun daha da artırılması için çalışma içinde olmamız gerekiyor. Biliyorsunuz, Moody’s geçen Nisan ayında Türkiye’nin kredi notunu değiştirmedi, görünümünü negatife çevirmişti. Fakat Nisan ile bugün arasındaki gelişmelere bakılırsa, Türkiye ile ilgili büyüme beklentileri yükseldi, cari açık beklentileri geriledi. Nisan ayına göre Türkiye’nin genel ekonomik görünümü daha olumlu. Bağımsız bir değerlendirmenin Türkiye'nin bugün için kredi notuyla ilgili olumsuz bir karara sebep olmaması gerektiğini düşünüyorum. Öte yandan bu onların kendi kararları. Şunu ifade etmekte de fayda var: Türkiye’de kredi derecelendirme kuruluşlarının muhatabı Hazine Müsteşarlığı. Bugüne kadar da Hazine Müsteşarlığı’na Cuma günkü yapacakları açıklama ile olumlu veya olumsuz endikasyon gelmiş değil” ifadelerini kullandı.

-“DOĞRU TEŞHİS TEDAVİ İÇİN SON DERECE ÖNEMLİ”-

Babacan, enflasyona yönelik açıklamalarda da bulundu. Enflasyonun özellikle yaz aylarında beklenenden daha yüksek seyrettiğini dile getiren Babacan, bunun en önemli sebeplerinden birinin gıda fiyatları olduğunu vurguladı. Özellikle Türkiye’de yaşanan kuraklık ya da bahar aylarında bazı ürünlerde yaşanan don olayının bazı ürünlerin üretimini sınırladığını belirten Babacan şunları kaydetti:
“Arz sınırlanınca da fiyatlar yükseldi. Yoksa aşırı bir talepten, ya da piyasada ekonomide ısınma diye tabir edilebilecek bir gelişme sonucu olarak enflasyon artışını görmüyoruz. Gıda harcama sepetinde yüzde 30 ağırlığı olan bir grup. Gıdada herhangi bir aşağı ya da yukarı yöndeki hareket, enflasyona doğrudan yansıyabilir. Sadece Merkez Bankası’nın para politikaları ile enflasyonun yönünü ve varacağı noktayı belirlemek mümkün değil. Uzun vadede bizi kaygılandıracak bir trend yok. Enflasyonla mücadelede önemli bir başarı elde edildi. İki haneli, üç haneli enflasyon dönemi kapandı. Önemli olan iyi analiz etmek, sebeplerini iyi anlamak. Sebepleri ortadan kaldıracak yönde politikalar geliştirmek. Doğru teşhis tedavi için son derece önemli.”

-“ARTIK BİR HESAPLAŞMA VAR”-

Bir soru üzerine Babacan 17 aralık sürecinin kısa süre de olsa kafa karışıklığına neden olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Çok şükür kısa sürede Türkiye’de bunu tamamen aşmış durumdayız. Sadece artık bir hesaplaşma var. Hukuki bir süreç var, herkes hesap veriyor. Hukuk karşısında doğru yanlış ayırt edilecek. Bütün bunlara rağmen geçen sene yüzde 4’ büyüme hedefleniyordu, 4’ü yakaladık. Bu yıl ilk çeyrek büyümesi yüzde 4.3. Yılın tamamı ile ilgili yüzde 4’lük hedefimizi koruyoruz. Bu hedefle ilgili bir revizyon ihtiyacımız yok. Ne etkileyecek bunu derseniz, yılın geri kalan kısmında özellikle Irak pazarı. Irak bizim ikinci büyük ihracat pazarı haline gelmişti. Bu Pazar büyümeyi artı veya eksi etkide bulunabilir. Ukrayna ve Rusya ihracatı negatif seyrediyor. Ama bunun yanında da Avrupa’da daha olumlu gelişmeler var. Avrupa ekonomisi zayıf da olsa toparlanma sürecine girmiş durumda. Dolayısıyla yakın çevredeki sıkıntıları Avrupa pazarı telafi ediyor. Ama bunlarda en iyi senaryo ile en kötü senaryo ihracat arasında değerlendirildiğinde, büyümeye etkisi 0.3, 0.4 puan olacak düzeyde.”

-“KAZANDIĞIMIZI HARCAMALIYIZ”-

Babacan tasarruflar hakkında da açıklamalarda bulundu. Bireysel emeklilikte şu anda 30 milyar TL’nin üzerinde fon oluştuğunu belirten Babacan, 4 milyon 600 bin vatandaşın bu sisteme girdiğini vurguladı. Önümüzdeki dönemde sermaye piyasaları başta olmak üzere tasarruf oranlarını artırmak için hazırlıkların sürdüğünü söyleyen Babacan, kısa vadede Türkiye’deki kredi hacminin çok hızlı genişlediğini tespit ettiklerini ve bu konuda kararlar alıp, uygulamaya koyduklarını başlattıklarını ifade etti. Kredi hacmindeki büyümenin yıllık yüzde 17’ye indiğini, kredi kompozisyonunu değiştirici önlemler alındığı için tüketici kredilerinin yüzde 11.6 artarken, KOBİ kredilerinin yüzde 25 arttığını vurgulayan Babacan şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bankaların tüketiciden ziyade sanayiciyi kredilendirmesine yönelik bir mekanizma oluşturduk. Bankalar daha çok sanayiciyi ve KOBİ’leri kredilendiriyor. İhracat kredilerinde risk parametresini sıfırladık. KOBİ kredilerinde binde 5’e indirdik. Bankacılık sistemi üretimi, yatırımı, ihracatı finanse ediyorsa sorun yok. Ama tüketici kredileri konusunda daha dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Yılbaşında vatandaşların taksitli kredi kartı borcu, 46 milyar TL civarındaydı, 34-35 milyar TL’ye inmiş durumda. Biz hep diyoruz; kuşkusuz kazandığımızı harcamalıyız. Kazandığımızı orantılı bir şekilde tüketelim. İsraf ekonomisi asla olmayalım diyoruz. Kazanmadığımız parayı kredi çekerek harcarsak, ekonomi açısından sıkıntı getiriyor. Hızlı tüketime yönelik kredilerde dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Borç yiyen kendi kesesinden yiyor. Onun için ölçülü, kendi gücümüzle, kendi gelirimizle alakalı bir refah seviyesi tutturulmalı. Kendi hak etmediğimiz seviyede refah yaşamaya çalıştığımızda borcu artırıyorsunuz. Ağustos böceği gibi değil de karınca gibi çalışalım diyoruz.”

-“KAMUNUN DA KATILIM BANKACILIĞI SEKTÖRÜNDE OLMASINI ARZU EDİYORUZ”-

Babacan, kamu bankalarının faizsiz bankacılık yapmasıyla ilgili çalışmalar hakkında da bilgi verdi. Ziraat Bankası, Halkbankası ve Vakıfbank’ın birer katılım bankasına sahip olmasını istediklerini dile getiren Babacan, “Ziraat Bankası’nın kendi katılım bankasını kurmayla ilgili çalışmaya başladıktan sonra Bank Asya ile görüşmelere başladı. Henüz o görümeler neticelendirilmedi. Neticelenirse, bizim arzu ettiğimiz bir şey olursa, Ziraat Bankası Bank Asya’yı alırsa, kamunun bir katılım bankası olur. Alan ile satanın uzlaşması gerekecek ki bu alışveriş oluşsun. Öte yandan Vakıfbank bir ekip oluşturmuş durumda. 15-20 kişilik bir ekip. İş planı çıkardılar ortaya. Türkiye Halk Bankası da bunların biraz daha gerisinden geliyor. Halkbank’ta genel müdür değişti. Hazırlıkları, 3-4 ay biraz ertelemiş oldular. 3 kamu bankası da bu işe girecek. Biz siyasi olarak kararımızı verdik. Talimatlarımızı verdik. Her bankanın kendi içi ile ilgili hazırlık süreci ve piyasa şartlarının uygun olduğu dönemdeler oluyor. Kamunun da katılım bankacılığı sektöründe olmasını arzu ediyoruz.

-“2015 SONU İTİBARIYLA KAMUNUN 3 KATILIM BANKASI DA FAALİYETE GEÇMİŞ OLUR”-

Kamunun katılım bankacılığına geçişi öncesinde bir iki maddelik yasal düzenleme gerekebileceğini dile getiren Babacan şu açıklamalarda bulundu:
“Onun üzerine arkadaşlar çalışıyor. Zemin, hukuken de sağlam olsun istiyoruz. Çünkü Hazine’nin de üzerine sermaye koyması gerekecek. Biz bu katılım bankalarını kurarken, bankaların kendi bünyesinden sermaye koyarak değil de, Hazinenin koyduğu taze sermaye ile bu bankaları kurmalarını istiyoruz. Çünkü Katılım bankacılığı konusunda bazı hassasiyetleri var. Bu hassasiyetleri dikkate aldığımızda, malum faizle çalışan bir banka var, bir de faizsiz çalışan bir banka kuruyorsunuz. Faizsiz bankayı kurarken, taze sıfır bir hazine sermayesi ile bunun kurulmasının bu bankaların algısı açısından, bazı hassasiyetler açısından daha iyi olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla Torba Yasa’da yetişmese dahi Ekim, Kasım’da yapılacak bir düzenleme ile önü açılabilir. Bu, bankalarımızın teknik ve hukuki hazırlıklarını devam ettirmesinin önünde bir engel değil. Hazinenin sermaye koyabilmesi ile ilgili bir düzenleme gerekecek burada. Nereden bakılırsa bakılsa 2015 sonu itibarıyla 3 katılım bankası da faaliyete geçmiş olur inşallah. Takvim böyle.”

-“HALKBANKASI’NIN ULUSLARARASI İTİBARI DEĞİŞMEDİ”

Babacan, bir soru üzerine 17 Aralık süreci sonrasında Halkbankası’nın uluslararası itibarının değişmediğini söyledi. Babacan, Borsada yaşanan düşüşle birlikte geçici bir değer kaybı yaşandığını, ancak sonrasında bunun telafi edildiğini vurguladı. Halk Bankası’nın İran’la olan işlemlerinin aksamadan aynen devam ettiğini belirten Babacan, tek bir günlük sıkıntı, duraksama yaşanmadığını vurguladı. Bankanın yaptığı işlemlerle alakalı bir problem olmadığını ifade eden Babacan, iddiaların ve şu anda devam eden yargı sürecinin Bankanın işlemleri ile ilgili olmadığını, bir önceki genel müdüre yönelik iddialar olduğunu, bunun da ne kadar doğru iddialar olduğunu mahkeme sürecinin göstereceğini dile getirdi.
Halkbankası’nın uluslararası yaptırımlara dikkat ederek hem de ABD’nin tek taraflı yaptırımlarını dikkate alarak işlem yaptığını belirten Babacan, “ABD tarafından da hiçbir dönemde, işlerin en karışık olduğu günlerde bile Halk Bankası kural dışı iş yapıyor mu diye sorulmadı. İran’la olan ticaret devam ediyor. Altın ticareti artık yok. Altın haricinde diğerleri yapılıyor. Halkbankası, İran ile Türkiye arasındaki petrol ve gaz ticaretinde, İran’a yapılan gıda ve ilaç gibi satışlarda tek oyuncu. Halk Bankası’nın Kuzey Irak’ta da aktif olmasını istiyoruz” dedi.