Başbakan Davutoğlu, çözüm sürecinin takvimi konusunda “Şimdi artık net bir takvim değil, bir sıralama konuşabiliriz. Kim ne yaparsa onunla mukabele edilecek. Şu gece 'Silah bırakıyoruz' deseler hemen onun gereği olan adım atılır. İşte burada suça iştirak etmemiş olanları topluma yeniden kazandırılması gibi adımlar.” dedi.

G20 zirvesinin ardından Filipinler'i ziyaret eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, TRT'de gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"ÖNCE KAMU DÜZENİ, SONRA TALEPLER"

Çözüm süreciyle ilgili olarak gelinen noktayı değerlendiren Başbakan, 6-7 Ekim olaylarının kamu düzeni ihtiyacını ortaya koyduğunu söyleyerek, "Kamu düzeni üzerinde bir ipotek kabul etmeyiz. Bunda anlaşmışsak bundan sonraki aşamada talepleri konuşacağız.” dedi.
12 Eylül ya da 28 Şubat dönemlerini hatırlatan Davutoğlu, “Aslında şu anda çözüm kendi doğasında işliyor. 6-7 Ekim olaylarında bile Kürt vatandaşlarımızdan örgüte karşı bir tepki oluştu. Son anket geldi. Kürt vatandaşlarımızın yüzde 70-75’i 6-7 ekim olaylarını yanlış bulduğunu söylüyor. Vatandaşların devlete dönüp kamu düzenini sağlaması için çağrıda bulunması çözüm sürecinin bir başarısıdır” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, HDP'yi kastederek “Kendileri de çok iyi biliyorlar ki, şu konularda mutabık olunduğu kendilerine iletilmiştir. Özellikle kamu düzeni konusunda. Kamu düzeni üzerinde bir ipotek kabul etmeyiz. Bunda anlaşmışsak bundan sonraki aşamada talepleri konuşacağız.” yanıtını verdi.
Yerel yönetimler konusunda ise “Büyükşehir yasası Türkiye’nin Tanzimat’tan sonra merkezi yönetimi güçlendirme çalışmalarında en büyük devrimsel yerel yönetimleri güçlendirme yasasıdır. Yeterli midir? Yerel dinamikler bunu gösterir. Ayrılıkçı bir şey istiyorlarsa bu çözüm süreci değildir. Bu başka bir şeydir. Kürtleri temsil işini HDP’ye bırakamayız. Biz AKP oalrak daha çok temsil ediyoruz. Kürtleri temsil olarak biz edelim diyorlarsa, birkaç ili çıkardığınızda AK Parti’nin temsili daha yüksek.”
Çözüm sürecinin sadece siyasal ve sosyal bir barışı değil ekonomik kalkınmayı da öngördüğünü belirten Davutoğlu 6-7 Ekim'deki Kobani olaylarının sürecin kırılganlığını gösterdiğini belirtti.

Davutoğlu şu değerlendirmeyi yaptı:

"Haziran ayında çıkardığımız yasayla yasal zemin oluşturmuştu. 6-7 Ekim olayları bir ihtiyacı ortaya koydu: Kamu düzeni. Bu olaylarla Türkiye'de kamu düzeni ve ekonomiye darbe vurmak istediler. Birçok işyeri yağmalandı... Âkil insanları da toplayarak biz kararlığımızı ortaya koyduk. Bu konuda ispat durumunda değiliz. Karşımızda da tek bir taraf yoktur. 6-7 Ekim olayları nihai kertede Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan halkımızın tepkisini görmüştür. Eğer HDP kanadından hâlâ 6-7 Ekim'de doğru yaptıklarına dair açıklama olsaydı kanallar zor açılırdı. Eşit vatandaşlık ilkesi etrafında herkesin eşit hakka sahip olduğu, başkalarının da haklarının gasp edilmediği yeni bir Türkiye'nin inşaasını hedefliyoruz. 6-7 Ekim olayları 'bazı taraflarda bu irade var mıdır? sorusunu gündeme getirdi. Umarım bir daha böyle olaylar olmaz. Nehrin yarısını çoktan geçtik, özgürlükler ve temel insan hakları bazında meseleleri ele almalıyız. Silahların en kısada terkedilmesi icap eder."

"SEÇİM ÇALIŞMALARINA HAKKARİ'DEN BAŞLAYACAĞIM"

"Ben bu hafta sonu Patnos’tayım, Tunceli’ye, Erzincan’a gideceğim. Seçim çalışmalarına Hakkari’den başlayacağım. Önüme ne çıkarsa çıksın. Birisi bu bölge bana ait derse kusura bakma derim. Her bölge herkese ait.

Başbakan ‘Çözümden silahın susması, siyasi alanın açılmasını mı anlamalıyız?’ sorusuna da. “Evet. HDP ile MHP birbirine iki zıt parti, çıkıyor kürsüde hitap ediyorlar. Demek ki herkesin fikrini ifade etme özgürlüğü var. Ben Selahattin Demirtaş’ı kabul ettiğimde, 'Cumhurbaşkanı adayı olmanızdan ve kullandığınız dilden çok memnun oldum' dedim. 'Cumhurbaşkanı olsaydınız Türkiye’nin bütününe hitap edeceksiniz' dedim. Ama 6-7 Ekim’de çıkıp Türkiye’de küçük bir gruba hitap eder hale gelirseniz bu başka bir şeydir. Demirtaş 6-7 Ekim’de Cumhurbaşkanı olsaydı nasıl tavır alacaktı? 'Daha çok sokağa çıkın diye tweet atanlara' destek mi verecekti? Şurada dükkanlar basılmış, evler yakılmış diye bilgiler geldi. Siz devlet yetkilisi olarak ne tavır alırdınız? Önce bunları durdururdunuz. Ben aynı tavrı AK Parti üyelerine karşı da alırdım.” yanıtını verdi.

"ÜLKE BÖLÜNMEDİ"

Davutoğlu'na Öcalan’a sekretarya verileceğine dair haberleri hatırlatan gazeteciler, bundan sonra takvimin ne olacağını kamuoyunun bilmediğini belirtti. Son 6-7 Ekim’in bir yapısal krizden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, Türk devleti ile Kürtlerin beklentisi arasında fark olup olmadığı soruldu. Davutoğlu buna şu yanıtı verdi:
“Bugünlerde 90’lı yıllarda hazırlanan raporlara bakıyorum. CHP’nin de '96 raporu var. Talepler var. OHAL kalksın denmiş, kalktı. Kürtçe konuşulabilsin denmiş. Olmuş. Kürt ensitütüsü açılsın denmiş. Açılmış. Biz 'Siz şunu yaparsanız biz de bunu yaparız' diye yapmadık. Evrensel değerler çevresinde yaptık. Doğru olduğuna inandığımız için yaptık. Bizden önce iki uç nokta vardı. Şimdi öyle bir noktaya geldi ki demokratik çerçevede bunları gerçekleşti. Ülke bölünmedi. Aidiyet duygusu pekişti. En temel aktivitelerin bile sınırlandırıldığı karanlık bir dönemden bahsediyoruz. Bizim dönemimizde köye dönüşler, tazminat ödemeleri bile gerçekleşti.”

"DOĞRU POLİTİKA İÇİN SAĞLIKLI KOORDİNASYON"

Davutoğlu, 'Siyaset, Merkez Bankası'na daha fazla müdahale etmeli mi?' sorusuna "Politikaların mahiyeti değişebilir. Ama değişmemesi gereken şey rasyonel olması. 2008 krizi finansal bir kriz olarak başladı. Sonra reel sektörü de etkileyen daha kapsamlı bir ekonomik krize dönüştü. Orada da tutulamadı, sosyal bir patlama oldu. Ardından da siyasal patlama oldu. Ben dört yılda 7 Yunan, 8 Romen Dışişleri Bakanı gördüm. Ekonominin herhangi bir sektörünü başka bir sektörden ayıramayız" yanıtını verdi.

"TARIM KOMİTESİ OLUŞTURULDU"

Davutoğlu, "Bana kimse 'Avrupa Merkez Bankası Avrupa'nın siyasi çevrelerinden bağımsız' diyemez. Siyasal, ekonomik, reel sektör ve sosyal alanları birbirlerinden koparmak mümkün değil. Merkez Bankası Başkanımızla görüştüğümde, Türkiye MB'nin faiz beklentisi yüzde 6'nın altına düşmesini bekliyordu. Düştü mü? Olmadı. 'Niye olmadı' diye sorduğumuzda tarım fiyatlarının kuraklık nedeniyle yüksek çıkması yanıtını aldık. Tarım politikalarıyla ilgili bir husus, Merkez Bankası'nın beklentisini etkiliyor. Biz de tarım politikalarıyla ilgili Merkez Bankası yetkililerinin de içinde olduğu bir komite oluşturduk" diye devam etti.
Dünyanın her ülkesinde merkez bankalarıyla hükümetler arasında daha yakın işbirliğinin yapıldığını belirten Davutoğlu, "Bir ülkede kalkınma ve büyüme rakamlarının düştüğü yerlerde siyasi istikrar olmaz. Enflasyonla büyüme arasında kaçınılmaz bir çelişki varmış gibi baktığınızda kısrı döngüye girmiş bulunuyorsunuz. Arz talep konusunda ulaşulacak yeni denge daha yüksekte olmalıdır" dedi.
Davutoğlu Merkez Bankası'yla sağlıklı koordinasyonun 'doğru politikalar' doğuracağını belirtti.

'ALMANYA-İNGİLTERE DENGEYİ BULMALI'

Türkiye'nin 2015'te G20 Dönem Başkanlığı'nı değerlendiren Davutoğlu, G20'nin temsil kabiliyetinin geniş olduğunu, gelişmiş ve dinamik ekonomileri bünyesinde barındırdığını söyledi. Davutoğlu, G20'nin 2008 küresel ekonomik krizinin ardından 'kafa kafaya verip' yapısal reformlara imza atılmasına önayak olduğunu belirtti.
Liberal ekonomiler arasında bir görüş ayrılığı olduğunu vurgulayan Başbakan, petrol üreticileri ve tüketicileri gibi ayrımları dışında Almanya gibi enflasyon karşıtı ülkelerle ABD gibi talep yanlısı ülkeler arasında görüş farklarının ortaya çıktığını söyledi. Avrupa ekonomisini daraltacak adımların Türkiye'yi etkileyeceğine dikkat çeken Davutoğlu, Anti-enflasyonist adımların talep artışını frenlememesi gerektiğini söyledi.
AB içinde Almanya ve İngiltere arasındaki çekişme bağlamında Türkiye'nin durumu sorulduğunda ise Davutoğlu, Meksika ve Türkiye'nin sunumlarının dikkat çektiğini belirtip şöyle konuştu:
"O oturumda Türkiye başarı öyküsü olarak gündeme geldi. Ben Almanya ve İngiltere'nin uzlaşması gerektiğini vurguladım. Durağan ekonomilerin bedelini Almanya ödemesin diye anti-enflasyonist politikalara yöneliyor. Avrupa'daki daralmayı Amerika finanse ediyor gibi bir durum var. Böyle bir kutuplaşmaya gidilmemesi gerekiyor. Avrupa üç kez resesyona girdi. Bir kez daha girerse bunu kaldıramaz. Türkiye'nin tezi şuydu: İkisinin buluşturulması gereken yer yerel sektör reformlarıyla talep ile arzın daha üst bir dengede buluşması. Arz ve talep bir dengede buluştu. Onu daha üst bir dengeye çıkarmak gerekiyor. Türkiye, üç sacayağında duruyor. 1. Siyasi istikrar. O salonda en uzun siyasi istikrarı olan Türkiye. Süratle tepki verebilen alternatif politika ürettiğinde bunun önünü görebilen bir hükümet. 2. önemli madde makro ekonomik istikrar, 3.sü de yapısal reformların kararlılıkla sürdürülmesi... 90'lı yıllarda dünya ekonomisi büyürken Türkiye çok az büyüdü. "
Davutoğlu 2014'ün bir sınama yılı olduğunu, iki seçim yapıldığını ama buna rağmen siyasi istikrarın korunduğunu belirtti.