Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin ekonomi politikalarında kısa vadeli, günlük, anlık tepkiler vermediğini, orta vadeli bir program içinde olduğunu belirterek, bütçe disiplininin de her ne surette olursa olsun korunacağını söyledi. Davutoğlu, "Hükümetimizin popülist bir ekonomik politika anlayışı hiç olmamıştır geçmişte, şimdi de olmaz. Neden? Çünkü bütün siyasal göstergeler ortaya koyuyor ki Haziran 2015'te yapılan seçim sonrasında da biz yine bu sorumluluğu üstlenmeye devam edeceğiz. Popülizm, insanların bir sonraki seçimi kazanma güveni yoksa ortaya çıkar. Kimse bizden popülizm beklemesin." dedi.

 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Merkez Bankası'nda Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın katılımıyla düzenlenen bilgilendirme toplantısına katıldı. Yaklaşık 2,5 saat süren toplantının ardından Babacan ve Başçı ile birlikte basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, hükümetin kurulmasının ardından bütün bakanlıklardan ayrı ayrı brifingler aldığını belirterek, ayrıca devlet kurumlarının işleyişi bakımından merkezi konuma sahip bütün kurumları da ziyaret ettiğini hatırlattı. Bu kapsamda da Ali Babacan ile birlikte Merkez Bankası'nı ziyaret ettiğini söyleyen Davutoğlu, "Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya ve ekibine yaptıkları hazırlık dolayısıyla teşekkür ediyorum. Zaten biliyorsunuz yerleşmiş teamül vardır; Merkez Bankası Başkanı yılda iki kez Bakanlar Kurulu'na brifing sunar. Ama bunun ötesine geçerek daha yakından, uluslararası küresel piyasalarda gelişmeleri, uluslararası ekonomik politikalardaki gelişmeleri doğrudan istişare etme bağlamında toplantımız çok verimli geçti." ifadelerini kullandı.

 

'TÜRKİYE SADECE İÇ EKONOMİK BAŞARISIYLA ÖNEMLİ BİR ÜLKE DEĞİL'

Türkiye'nin artık sadece kendi iç ekonomik krizlerine tepki veren ve bununla yetinen, bu tepkileri verirken uluslararası piyasalarda başta IMF’den destek uman bir ülke olmadığını söyleyen Davutoğlu, "Hem kendi ekonomik büyümesini rasyonel biçimde kılmaya yönelik başarabilen, küresel bunalıma, krize direnç gösterebilen sağlam bir finansal yapıyı sürdürülebilen, mali bütçe disipliniyle örnek istatiksel verilere ulaşabilmiş bir ülke. Bu, hükümetlerimizin şimdiye kadar takip ettiği politikanın aslında önemli bir başarısı ve Merkez Bankası ile bu anlamda ortak ve benzer yaklaşımlar, analizlerle sürekli istişare içinde olunması da bu başarının sürdürülebilmesi açısından önemli. Bunun da ötesinde Türkiye sadece iç ekonomik başarısıyla önemli bir ülke değil. Şu anda çevremizde kırılganlığı artmış ülkeler varken, neredeyse bırakın ekonomik politikaları, siyasal anlamda varoluşluk tehlikesi yaşayan ülkeler varken, Türkiye istikrar adası olarak ekonomik büyümeyi son derece rasyonel çerçevede sürdürmeyi başarabilmiş ülke olarak örnek gösterilen bir bölge gücü." değerlendirmesinde bulundu.

 

G-20 ZİRVESİ

Avustralya'da önümüzdeki hafta düzenlenecek G-20 Zirvesi'ne katılacaklarını ve önümüzdeki dönemde de G-20 Dönem Başkanlığını Türkiye'nin üstleneceğini hatırlatan Davutoğlu, "Türkiye, küresel ekonomik politik yapıda öncü rol oynayabilecek, en az gelişmiş ülkeler ile en fazla gelişmiş ülkeler arasında küresel ekonominin sürdürülebilir adalet anlayışıyla rasyonel perspektifin barındırılabileceğini gösteren bir ülke olarak gelecek sene uzun yıllar anılacak bir G20 Dönem Başkanlığı yapacaktır. Ben bu sunuşun, G-20 Zirvesi öncesinde olmasını özellikle rica etmiştim. Yarın da son derece önemli yapısal dönüşüm programının perspektifini kamuoyuyla paylaşacağım. Bir ülkede, siyasal istikrar ile ekonomik kalkınma arasında ekonomik performans arasında doğrudan ilişki vardır. Birçok bugün siyasal krize karşı ekonomik krizle karşılaşan ülkelere baktığınızda, bu krizlerin önemli sebeplerinden birisi, sürekliliği olan siyasi istikrarın olmaması. Hepiniz Avrupa’dan, hatta büyük ülkelerden örnekleri arka arkaya sıralayabiliriz. İstihdam üretemeyen ülkelerin çoğunda siyasi istikrar problem vardır. Aynı şekilde ekonomik performansı düşen ülkelerde de siyasal istikrarı sürdürme imkansızlığı var. Türkiye bütün bu sınavlardan büyük bir başarıyla geçti." dedi.

 

'İHTİYACINI HİSSETTİĞİMİZ ŞEY ENTEGRE BİR STRATEJİK EKONOMİİ VİZYONU'

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi hem toplumumuza güven veren hem küresel piyasalara bu güveni veren yeni bir dönemin eşiğindeyiz. 30 Mart seçimleri, 10 Ağustos seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve nihayet yeni hükümet ve devir teslimleri gerçekleştirdikten sonra, önümüze bakmamız gereken ve önümüzdeki 9 yılı, Cumhuriyetin 100. yılına kadar çok akılcı bir şekilde planlamamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Burada kurumlar arasında ve ekonomik politikalar arasında entegrasyon, ekonomik politikalar arasında birbirini tamamlayıcılık dişlisi, hayati derecede önemlidir ve bizim birinci önceliğimiz bu politikalar, finansal politikalar, tarım politikaları, sağlık politikaları, reel sektör, sanayi politikaları, Ar-Ge politikaları, innovasyon çalışmaları, bütün bunlar nihayet bir ülkenin toplam performansını yansıtırlar. Eğer birbirini destekler mahiyetteyse anlam taşır. Ülke ekonomileri, küresel ekonomik politik içindedir. Aynı şekilde kurumsal olarak da hiçbir kurum bir ülke ekonomisi içinde birbirleriyle iletişimsiz içinde yürümez. Aslında Türkiye bu konuda başarılı bir örnektir. O bakımdan Merkez Bankamızın, rasyonel ekonomik politikalar uygulamasındaki merkezi konumu ve yasal olarak kendisine verilen fiyat istikrarını koruma misyonu çerçevesinde yürüttüğü çalışmaların diğer çalışmalarla, diğer ekonomik faaliyetlerle birbirini destekler mahiyette çok önemlidir."

 

"İhtiyaç hissettiğimiz şey bütüncül, birbirini destekleyen, birbirini tamamlayan entegre bir stratejik ekonomik vizyondur" diyen Davutoğlu, bu vizyonun da Türkiye’de olduğunu vurguladı. Bu sebeple Türkiye'nin şu ana kadar krizleri aşabildiğini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti: "Ama krizleri aşmak tek başına yeterli değil. Krizler aynı zamanda fırsat oluşturan dönemlerdir. Böylesine özgün ve yaratıcı politikalar geliştirmek durumundayız ki diğer ülkelerle aramızdaki, gelişmiş ülkelerle aramızdaki fark azalsın. Bu anlamda yapmamız gereken iki ana husus var; birincisi var olan ekonomik sistem içinde bütün dünyaya güven veren kendi halkına güven veren ortamın oluşması, burada Merkez Bankası'nın güvenilirliği, aldığı kararların etkinliği, diğer yandan her bir bakanlığımızın gösterdiği performans, özel sektörün piyasaların verdiği refleks, istihdam alanlarının açılmasıyla, ülke insanının genelde duyduğu memnuniyet, hepsi bu çerçevede değerlendirilir."

 

'KİMSE POPÜLİZM BEKLEMESİN'

Türkiye'nin kısa vadeli, günlük, anlık tepkiler vermediğini, orta vadeli bir program içinde olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bütçe disiplininin de her ne surette olursa olsun korunacağını belirterek şöyle konuştu: "Hükümetimizin, popülist bir ekonomik politika anlayışı hiç olmamıştır geçmişte, şimdi de olmaz. Neden? Çünkü bütün siyasal göstergeler ortaya koyuyor ki Haziran 2015'te yapılan seçim sonrasında da biz yine bu sorumluluğu üstlenmeye devam edeceğiz. Popülizm, insanların bir sonraki seçimi kazanma güveni yoksa ortaya çıkar. Kimse bizden popülizm beklemesin. Ama bunun yanında kimse de dinamik bir şekilde seyreden ekonomi politik konjonktürde, statik bir tavır da beklemesin. Dinamik konjonktür dinamik tavır almayı gerektirir. Her an yeni ve özgün kuralları ortaya koymayı gerektirir. Bir kriz anında refleks verme kudretimizle ki bunu çok kriz testinden geçtik, çok da iyi reflekslerle hep beraber aştık, bütün ekonomik kurumlarımızla. O refleksi verdikten sonra kalıcı ekonomik yapıyı kurma, yapısal reformları yapma arasında bir bütünlük var. Mesela yine içeride birlikte değerlendirdiğimiz, geçen sene yaşadığımız kuraklığın bu yaz tarım fiyatları üzerindeki etkisini de göz önüne alarak Tarımsal Ürün Piyasalarını İzleme ve Değerlendirme Komitesi'nin oluşumuna karar vermiştik, biraz daha detaylandırdık."

 

'ZANNETMEYİN Kİ SADECE KRİZ YÖNETİYORUZ'

Davutoğlu, yarın açıklayacağını duyurduğu 25 yapısal dönüşüm programına ilişkin de şu bilgiyi verdi: "Burada fiyat istikrarını koruyacak olan şey sadece talep kontrolü değildir, arzın, reel sektörün devreye girmesiyle ülkenin yapısal bir değişim geçirmesidir. Onun için de yarın 25 yapısal dönüşüm programını, öncelikli dönüşüm programını sektörel bazda ilan edeceğiz. Bununla da yapmak istediğimiz şey şu, zannetmeyin ki biz sadece bir kriz yönetiyoruz. Biz ülkenin geleceğinin, ekonomisinin yapısal temel taşlarını da dokuyoruz. Herkesin bunu bu şekilde değerlendirmesi icap eder. Günlük tartışmalarının ötesinde, fiyat istikrarı, reel sektörün desteklenmesi, arz talep dengesinin üretim artışıyla takviye edilebileceği bir üretkenliğin, verimliliğin sağlanması, işte fark oluşturacak olan bu. O bakımdan hükümetimizin açıklamalarında, özellikle 62. Hükümet Programı'nı dikkatlice okuyanlar göreceklerdir ki 12 yıl içinde Türkiye'nin küresel ekonomik krize rağmen katettiği yol, atıl kapasiteyi en iyi kullanıma dayalıdır. Şimdi ise insani kalkınma prensibi etrafında bütünüyle ekonominin yeniden yapısal dönüşümünü öngören bir perspektif benimseyeceğiz."

 

Kimsenin 'Türkiye'de ekonomi yönetiminde sanki bir iletişimsizlik varmış gibi kanaat içinde olmaması' gerektiğini de dile getiren Davutoğlu, "Kimse de kurumlar görevlerini ifa ederken kendi mekanizmaları içinde birbirinden kopuk hareket ediyor gibi bir kanaat içinde de olmamalıdır. Nihayet ülkemizin performansı, toplu olarak hepimizin gösterdiği külli performansla belirlenir. Siyasal istikrar en ufak zaaf göstermiş olsaydı son 2 - 3 ay içinde yapılan cumhurbaşkanı seçimi ve sonrasındaki devir teslimlerde, şu anda biz faiz politikalarında ve diğer alanlarda çok daha karamsar bir tabloyla karşı karşıya kalabilirdik." dedi.

Davutoğlu son olarak "Bunların hepsi mutlaka fiyat istikrarına, faiz politikalarına pozitif yönde etki etmesini beklediğimiz ve bu yönde de bir seyir içinde gördüğümüz hususlar. Başka ülkelerde aksine bir trend olduğunda ki son 4- 5 yıl içinde 5 kez hükümet değişmiş çok büyük ekonomiler var. Her hükümet değişiminin o ekonomi üzerinde uyguladığı baskıyı da herkes görüyor. O bakımdan tekrar Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'na, değerli Başkana, bütün çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Bu istişarelerimiz hep devam edecek ama Türkiye tüm dünyaya ama en önce, önemli olan da kendi halkına güven veren, fiyat istikrarını koruyan, dengeli büyümeyi, sadece büyüme değil dengeli ve sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştiren ekonomik performansla yoluna devam edecek." diye konuştu.