Cumhurbaşkanı Erdoğan bugun Marmara Üniversitesi Akademik Eğitim Öğretim Yılı açılışına katıldı ve burada bir konuşma yaptı. Tayyip Erdoğan okula geleceği için Haydarpaşa Kampüsü'nde dersler iptal edilirken, öğrenciler okula alınmadı.

Protesto edileceği korkusuyla fakülte üzerindeki yollar da kapatılırken, Öğrenci Kulüpleri bir açıklama yayınlayarak "Üniversitemize hoş gelmedin Tayyip!" dedi

Marmara Üniversitesi Öğrenci Kulüpleri'nin Erdoğan'a karşı yapmış olduğu ortak açıklama şöyle:



 

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

1. Dünya Savaşı'nın 100. yılında üniversitelerimizin daha fazla eser ortaya koymalarını arzu ediyorum.

1. Dünya Savaşı'nı İngilizce, Fransızca kaynaklardan okumak milletimiz adına çok yaralayıcı.

1. Dünya Savaşı'nın merkezinde Osmanlı vardı. Bunu en iyi aydınlatacak olan bizim bilim adamlarımızdır. 7 Aralık 2015'te Kut'ül Amare zaferinin 100. yılı olacak. 100. yılları verimli şekilde değerlendirmeliyiz. 1. Dünya Savaşı, bu coğrafyada bugünkü çatışmaların fitilini ateşleyen savaştır.

SINIRLAR KEYFİ ÇİZİLDİ

20. yüzyılın başına kadar dünyada Ortadoğu diye coğrafi bir kavram yoktu, Yakın Doğu, Uzak Doğu vardı. Ortadoğu'da sınırların keyfi, gerçeklikten uzak çizildiğini görürsünüz. Şii halk 3 ayrı devlete dağıtılmış. Türkmenler, Lübnan'da azınlık Dürzi halk bile 3'er ayrı ülkeye dağıtılmışlardır. Sınırları tartışmaya açacak değilim, hiçbir ülkenin sınırlarında, içişlerinde bizim gözümüz yok. Burada coğrafi sınırların değil, gönüllerdeki, zihinlerdeki sınırların tartışılmasının taraftarıyım. Zihinlerdeki sınırları aşamazsak, yüzyılı aşan çatışmlara çözüm üretmek asla mümkün olmaz.

PİPET BATIRIP PETROLÜ ÇEKENLER...

Şiiler, Sünni'ler neden çatışıyorlar, açık söylüyorum, bu haritayı çizenler öyle istediler de ondan.

Şiiler, Sünniler birbirlerini katlederken bütün Müslümanlar üzülüyor, ama bunu kurgulayanlar 100 yıldır seviniyor. Ortadoğu'ya pipet batırıp adeta petrolü çekenler başkaları. Havadan bombaları barış için mi atıyorlar, petrol için. Üzerindeki bombayı patlatan kimi sevindiriyor, IŞİD, PKK kimlerin değirmenine su taşıdığınızı düşündünüz mü? Topraklara sınırlar çizilirken, sanatçıların, idarecilerin zihinlerine de bariyerler konulmuştur.

Ortadoğu meselesi denildiğinde, 'Araplar bizi sırtımızdan vurdu', 'Bize ne Filistin'den' denilir, konu kapatılır.

100 yıldır sümen altı edilen konular birikmiş, ülkemizi rahatsız eder hale gelmiştir.

Kürt meselesi denildiğinde asker ilgilensin denilmiş, konu kapatılmıştır. Teşhis edilen tedavi edilmelidir.

GÖNÜLLÜ LAWERENCE'LER VAR

100 yıl önce Arap çöllerinde Osmanlı'yı yıkmak için ajanlar vardı, bugün de hain olarak kendi halkının içinden çıkıyor. Bugün de gönüllü Lawrence'lik yapanlar maalesef var.

Siz idarecilere bakmayın, bölge halkının umudu Türkiye'dir. Sınırları değiştirerek değil, umut aşılayarak. Tarihçilerimiz, sanatçılarımız 100 yıl sonra doğru soruları sormak, doğru istikameti çizmek adına bölgenin umududur.

Yeni Türkiye bu soruları sorabilen ve cevap üretebilen bir kavramdır, dar kıyafetlerden kurtulmak demektir. Lawrence'ların, Pensilvanya'nın tuzağına düşenlere bunu tane tane anlatmak durumundayız. Kula kul olamayız.

İnancımızda Allah'tan başkasına kulluk yoktur. Ulaşabildiğimiz herkese bu büyük kumpası anlatmak zorundayız. Terör örgütü kime çil çil altın karşılığında hizmetkar olduğunu çok iyi biliyor. Bunu Kürt kardeşim de bilsin. Binlerce kilometre uzaklıktaki medya kuruluşu Taksim'deki şiddeti neden canlı yayınlar? Dert başkaydı.

İsrail'in katlettiği 16 gazeteci için susanlar neden var güçleriyle Türkiye üzerinde duruyorlar, bunu görmeliyiz. IŞİD'le mücadelemiz devam edecek, ancak burada biz bir tezgaha gelemeyiz. Şartlar ileri sürüyoruz. Sadece Ayn el Arap'la (Kobani) bu işi çözemezsin, öbür tarafta daha çok Kobani var, Halep, Haseki, Lazkiye.