İstihbarat Daire Eski Başkanı Ömer Altıparmak, SÖZCÜ Gazetesi'ne verdiği röportajdan dolayı Ankara Adliyesi'ne ifade vermeye çağrıldı. Altıparmak, 28 Eylül’de SÖZCÜ Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’e konuşmuştu. Gözaltına alınacağını bildiğini söyleyen Altıparmak, SÖZCÜ Gazetesi'ne gündemi değiştirecek açıklamalarda bulunmuştu.

Saygı Öztürk'ün Altıparmak ile yaptığı röportaj şöyleydi: 

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi personeli için ağırlıklı olarak “cemaatçi” deniliyor. Ömer Altıparmak’a bu iddiayı sorduğumda, “orada sosyal demokrat da, ülkücü de, cemaatçi de var. Herkesin bir görüşü olur. Ama önemli olan bunu görevlerine yansıtmamaları” diyor. Abdullah Öcalan’ın talimatından sonra, 2010’dan itibaren kanlı eylemlerin başladığına dikkat çeken dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı Altıparmak’a, “İstihbarat birimi olarak siz ne yaptınız?” diye soruyorum. Şunları anlatıyor:


“Teröristbaşının bu süreci istismar ederek planladığını ve sürecin terör örgütü lehine geliştiğini analiz raporlarıyla üst makamlara aktardık. Bunun neticesinde Eylül 2011’de çok önceden yapılması gereken PKK operasyonlarına, Başbakan’ın talimat vermesiyle ancak başlanılabildi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in kurumlar arası koordinasyonu en üst seviyeye taşıması, operasyonel birimler ile onların ihtiyaç duyduğu istihbaratı sağlayan Emniyet İstihbarat’ın sonuç alıcı çalışmaları sayesinde ilan edilen sözde ‘devrimci halk savaşı’ bastırıldı, ‘demokratik özerklik’ talepleri neticesiz kaldı.


Apo ile pazarlık
2012’nin sonunda Diyarbakır’da gerçekleştirdiğimiz başarılı ve büyük operasyonun sonucunda yenilgiyi kabul eden teröristbaşı, kendisi ile görüşen milletvekillerine ‘ben bu süreci tekrar başlatmazsam sonumuz kötü olacak’ kabilinden sözler sarf ederek ‘sahip çıkılması gereken şahıs’la ile ilgili ifadelerde bulundu.”
PKK’nın faaliyetlerinin akamete uğratılmasına yönelik yurt içi ve dışındaki terörist noktaları belirleniyor, imha ediliyordu. Şehirlere gönderilen bombacılar yakalanıyor, faaliyetleri engelleniyordu. Altıparmak bunun sonucunu şöyle açıklıyor:
“Bu çalışmaların 6 ay daha aynı kararlılıkla devam ettirilmesi halinde bölücü terörün ülke gündeminden tamamen düşürüleceğine inandık ve düşüncelerimizi üst makamlara aktardık. Bu planlamalarımız maalesef teröristbaşı ile paylaşıldı ve pazarlık konusu edildi.”

Açılımla PKK güçlendi

PKK’yı ve onunla bağlantılı olan grupları yakından izleyen İstihbarat Dairesi’nin üst makamlara verdiği rapor hiç de iç acıcı değildi. Altıparmak süreci şöyle değerlendiriyor: “Süreçten istifade ederek tekrar güçlenen terör örgütünün sözde ‘asayiş timleri’ şehir merkezlerinde uyuşturucu operasyonu yapıyor, kontrol noktası oluşturuyor, kimlik kontrolü yapıyor, okul yakıyor, polislerimizi evlerinin önünde şehit ediyor. Şanlıurfa’da askerlerimizi şehit ediyor, Valilik ‘kaçakçılar yaptı’ açıklaması yapıyor. Yetkililer ‘PKK yapmadı PYD yaptı’ kabilinde açıklama yapıyor. PKK ile PYD’nin aynı yapı olduğu kamuoyundan gizleniyor. Yönetim adeta eli tetikte olan terör örgütlerinin rehinesi haline getiriliyor. Ancak tüm bunlara rağmen sözde süreç devam ediyor.”

Altıparmak’a “siz çözüm sürecinin neresindeydiniz?” diye sordum. Şunları anlattı:

Sürece inanmadım
“Ben bu sürece inanmadım ve içinde asla yer almadım. Benim görevim yasaların bana verdiği yetkiyi kullanarak terörle mücadele etmekti, ettim. Ateş nerede yanıyorsa söndürmek için orada oldum ve görev yaptığım sürenin önemli bir kısmını Doğu ve Güneydoğu bölgesinde çalışarak geçirdim. Bunun sonucu olarak da terörle müzakere edenlerin hedefi oldum. Emniyet teşkilatının başına gelenlerin ne olduğunu sorarsanız teröristle müzakere edenler, terörle mücadele edenlerden intikam alıyor ve operasyon yapıyor.

Bölünmeye yaklaştık
Müzakere sürecinin ülkemizi bölünmeye bu kadar yaklaştırdığı başka bir dönem görülmemiştir. Terör örgütünce yaklaşık 26 gün boyunca bir karayolunun kapatılması ve askeri birliğin içerisindeki bayrağın indirilmesi ve bunların sonucunda örgüt lehine yasal bir düzenlemeye gidilmesi, örgütle yapılan pazarlıkların ve terör örgütü tehdidinin hangi boyutlara ulaştığı ve ülkemizi istediği zaman kaosa sürükleyebileceğinin görülmesi açısından manidardır. Gelinen nokta teröristbaşı ve yandaşlarınca heyecanla ve mutlulukla karşılanmaktadır.”

Öyle günler yaşanmaya başlandı ki PKK’lı canlı bomba ile ilgili yapılacak basın açıklaması defalarca değiştiriliyor, hazırlanan metinden “PKK”, “terörist” sözcükleri bile çıkarılıyordu. “Derviş” kod adlı canlı bomba parçalandığında, onun kimliğini belirlemek için neler yapılmamıştı ki… Parçalanan yüz yeniden eski haline getirilmeye çalışıldı. Makyajlandı ve deneyimli bir istihbaratçı, onun kimliğini ortaya koymuştu… Ama, PKK’lı canlı bombaya “terörist”, “PKK’lı” bile denilemediği günlere gelinmişti.

Hukuksuz atama
Terör örgütlerinin içine “sızdırılan”lardan önemli bilgiler alınıyordu. Ama, o bilgilerin devlet içindeki bazı birimlerle paylaşılmasından sonra da, bazı bilgilerin terör örgütünün dağ kadrosuna ulaşması ise hayretle karşılanıyordu. Ömer Altıparmak görevde olduğu günleri anlatıyor:

“Çalışmalarımız sırasında gerek terör örgütleri içerisinden alınan bilgiler, gerekse istihbarat teknik ve taktikleri ile elde edilen bilgilerden ülkemiz üzerinde oyun oynamak isteyen ve bölgedeki ülkelerin haritalarını bir kere daha değiştirmek isteyen istihbaratçıların oyunları deşifre edilerek en üst makamlara aktarıldı. Emniyet personeli tarafından gerçekleştirilen çalışmalar, teröristle müzakere edenleri ve terör örgütünün planlarını deşifre etti. Bunun sonucu olarak da başta şahsım ve emniyet personeli hedef haline getirilerek, hukuksuz atama, soruşturma, ihraç gibi uygulamalarla tasfiye ediliyoruz.”.

‘Patates Hat’ polisin üzerine çıktı!
Ömer Altıparmak, “size yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum” diyor. “Patates Hat”tın ne demek olduğunu da bu sohbette öğreniyorum. İşte, istihbarat dünyasından ilginç bir kesit:
“Adana Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nce yapılan istihbarat analiz çalışmaları neticesinde; 2012 Eylül ayında uyuşturucu kaçakçıları ile bağlantılı olduğu ve Doğu illerinden aldıkları uyuşturucu maddeyi, Batı illerine götürecekleri anlaşılan bir uyuşturucu çetesinin kullandığı tespit edildi.

İstihbarat terminolojisinde ‘Patates Hat’ olarak adlandırılan bir cep telefon numarasını, yasa gereği 24 saat içerisinde yetkili hakimin onayına sunmak kaydıyla istihbari dinleme yazılı emri verdim. ‘Patates Hat’, suç örgütleri tarafından sıklıkla sadece suç işlemek amacıyla başkası adına çıkartılarak kullanılan telefon numaralarına verilen isimdir. Kaçakçılar tarafından kullanılan söz konusu telefonun istihbari dinlemesi sonucu elde edilen bilgilerle Kayseri güzergahında 2 şüpheli 150 kilo uyuşturucuyla yakalandı.”

Takip edilen bu numara, şüphelilerce bir polis memuru adına çıkartılmıştı. Ömer Altıparmak, istihbari dinleme yazılı emrini verdiği için soruşturma kapsamına “şüpheli” olarak alınıyordu. Altıparmak, “Basit bir araştırmayla gerçekler ortaya çıkabilecekken tamamen art niyetle bir dönemin İstihbarat Daire Başkanı’na karşı böyle bir haksız ve mesnetsiz suçlama yapılabiliyor olması, diğer kademelerdeki personelin nasıl bir linç kampanyasıyla karşı karşıya bırakılmış olduğunu, kamuoyunun dikkatine sunuyorum” diyor.