Türkiye Barolar Birliği, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul öğrencilerinin türban kullanımını 9 yaşa indiren yönetmelik değişikliği hakkında bir açıklama yayımladı.

Yapılan yazılı açıklamada türban kullanımını 9 yaşa indiren değişikliğin Resmi Gazete'de yayımlandığı belirtilerek "Bu düzenleme ile türbanın ortaöğretim sınıflarına da sokulması, dikkatler ülkemizin ve bölgemizin içinde bulunduğu sorunlar yumağında iken kadın özgürlüğünü sınırlamada bir adım daha atmaktır. Anayasamızın 2. maddesine aykırı olduğu gibi, doğrudan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 14. maddesinin düzenlediği “çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkıöna, Kadın Haklarına Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına açıkça aykırılık oluşturmaktadır" ifadeleri kullanıldı.

Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılan yazılı açıklama şu şekilde:
"Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik'te türban kullanımını 9 yaşa indiren değişiklik bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Bu düzenleme ile türbanın ortaöğretim sınıflarına da sokulması, dikkatler ülkemizin ve bölgemizin içinde bulunduğu sorunlar yumağında iken kadın özgürlüğünü sınırlamada bir adım daha atmaktır. Bu adım Anayasamızın 2. maddesine aykırı olduğu gibi, doğrudan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 14. maddesinin düzenlediği “çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkıöna, Kadın Haklarına Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

Son dönemde adım adım sürdürülen ve TEOG uygulaması ile de hızlandırılan, ulusal eğitimi imam hatip temel eğitimine oturtma ve isteyen istemeyen herkesi bu eğitimden geçirme anlayışı öğrencilere özgürlük tanıma değil, var olanı kısıtlamaktır. Yapılan, Mecelle'ye çok hızlı bir dönüştür; Mecelle'nin kızlarda buluğ yaşını “tam dokuzö olarak kabul eden 986. maddesini fiilen yürürlüğe sokmaktır.

Bunların özgürlük olduğunu kabul etmek; Cumhuriyet'in temelindeki devrim felsefesini görmezden gelmek, teokratik düzenden laik düzene geçişi sorgulamak, Atatürk devriminin kadını çarşaftan çıkarıp sosyal hayata soktuğunu unutmaktır. Sorun, özünde “kadın haklarıö sorunudur ve bu konuda Cumhuriyet'in sağladığı kazanımlardan vazgeçme ve “toplumun dinselleşmesiö anlamına gelmektedir.

Cumhuriyetimizin “laiklikö ilkesinin yaşama yansıyan en büyük etkileri “kadınların toplum içindeki yeri ve etkinliğiö ile “egemenliğin kaynağıödır. Anayasa'da laiklik ilkesi durdukça, devrim kanunları korundukça bütün bunların özgürlükle açıklanması olanaksızdır"

.