Barış Falay derin bir adam... Öyle ne sorsam, ne konuşsak diye düşünmüyorsunuz. Bir de rahat, sanki iki eski arkadaş gibi başladık sohbete, hayat, evlilik, iş,güç öyle aktı gitti. Falay’ın, Ezel dizisindeki Kerpeten Ali karakterinin hastasıydım ben, şimdilerde de Med Cezir’de Selim Serez adında başarılı aynı zamanda da ideal bir aile babasını canlandırıyor. Nasıl da birbirine zıt rolleri, “Gerçekte nasıl bir adam Barış Falay?“ diyorum, karizma gülüşünü yüzüne yerleştirip “böyle işte” diyor. Asi bir görüntüsü var ama ruhu dingin, konuşurken huzur veren insanlar vardır ya onlardan, hani dizilerinden aşina olduğumuz bitirim halleri var ya o hal gerçek...

Konuşurken, otururken o delikanlı hava kendini pat diye ortaya koyuyor. Hayatına her şeyi sığdırmaya çalışan bir adam, diziden bahsederken bir anda Kocaeli Devlet Tiyatrosu’nda devam eden oyunu Kafesten Bir Kuçtu’yu anlatabiliyor, sonra eşi Esra Ronabar’ın kulaklarını çınlatıyor, aşkla, güvenle...Bir de Mavi Rüzgar var, Barış Falay’ın oğlu, beş yaşında... “Haberler büyük, Mavi Rüzgar diş çıkarmış, Falay’ın heyecanı o yüzden çok büyük... Rüzgar’ın dişi çıktı... Öyle komik ki, kendisi haber verdi. Büyüdü artık, her şeyi paylaşabiliyor.”

Mutluluk seçimlerinizde...
Oyuncu bir anne babanın çocuğu olarak, Rüzgar hangi mesleği seçer acaba?
Rüzgar’ı hep hikayelerle büyüttük. Bu yüzden her şeyi canlandırabiliyor ama neyi seçerse seçsin biz onu destekleyeceğiz. Mutluluğun seçimlerde olduğuna inanan bir çiftiz.

Mavi Rüzgar’a ilk nasihatiniz ne olur?
Önemli olan hayatı birlikte deneyimlerken oluşturulan dünyada konuşulmayan şeyler bence, hayatı bizle yaşarken Esra’nın ve benim birbirimize davranışlarımızı görüyor işte önemli olan bunları nasıl yorumladığıdır.

Eşiniz Esra Ronabar,
“Seni bana hazırlayan bütün kadınlara teşekkür ederim” diyor. Bir kadından duymaya alışık olmadığımız bir yorum bu...
Ben çok şanslıyım, çok akıllı bir kadınla evliyim. Esra özgüveni çok yüksek bir kadın ve bana da güveniyor.

Peki ya sizin ilişkilere ve kadınlara bakışınız nasıl...
Hayatımda gözünü benimle açmış bir kadınla birlikte olmak istemezdim. Beni seçmiş bir kadınla olmayı tercih ederdim. Hayatı deneyimlemiş, deneyimlerken de dimdik durabilmiş bir kadının benim çocuğuma anne olabileceğine inandım. Her şeyi erkeğin sırtına yükleyen bir kadın bana çok zor geliyor. Şükür ki Esra beni hiçbir zaman zorlamadı, biz birlikte yaşamak zorundayız, bildiğimiz tek doğru bu.

Genelde erkekler kendilerine bağımlı kadın isterler ...
O biraz bizim toplumumuzun kapalı algısından geliyor. Çok fazla gereksiz zorlamalar var, oysa önemli olan insanın ruhunun kirlenmemesidir.

Sorunları çözmenin yolu şiddet midir?

Toplumsal tabularla aranız nasıl?
Tabii ki benim de kendime göre kurallarım var ama mesela karıma “Onu giyme, böyle davranma” demiyorum.Çünkü karım bana ait, benim malım olan bir şey değil. Benim koyduğum kurallarla yaşarken birinin beni gerçekten sevebileceğine de inanmıyorum. Benim tabularım insanların görebilecekleri yerlerde değil.

Kıskançlıktan insanlar birbirini öldürüyor...
Sahiplenmenin dozu aşılınca iki taraf da boğulabiliyor. Karşınızdaki insanı bağımsız bırakmak size olan mesafesini görmek açısından da çok doğru bir adım. Gidip en sevdiğin insanı bir hata yaptı diye 35 yerinden bıçaklıyorsan, o kadar hayvan olabiliyorsan, otur ye. Benim de sinirlerim bozulabilir ama bunu çözmenin yolu şiddet midir?