Sevgili okuyucularım, eski cumhurbaşkanı Bay Abdullah Gül görev süresi bitince makamdan ayrıldı ve devletin Huber Köşkü‘ne transfer oldu.
Devletin bütün olanaklarını şimdi yine tepe tepe kullanıyor.
Gazeteler onun ailesiyle birlikte Huber‘e transfer olduğunu defalarca yazdılar ve bir yanıt beklediler.
Dün ben de yazdım.
Beyefendiden tık yok.
Bu nasıl iştir yaaa!
Bizi adam yerine mi koymuyor, yoksa söyleyecek bir sözü mü yok!
Söyleyecek sözü yok... Bu duruma düşmesine acımak gerek.

* * * *

Tayyip‘in Ankara’da yaptırdığı bin odalı kaçak saray sadece Türkiye’de değil, dünya medyasında alay konusu oluyor. Bu konuda önceki gün kısa bir resmi açıklama yapıldı:
“Milletimizin ve devletimizin itibarını temsil eden hizmet binaları ve araçlar üzerinden tamamen art niyetli polemikler yapılması hiç kimseye fayda sağlamaz...”
Köşeye sıkıştılar, eleştiri ve alay konusu oldular, şimdi milletin ve devletin itibarından söz edip hadiseyi saptırmaya kalkışıyorlar.
Bir ibret belgesi olan başbakanlık açıklaması şöyle devam ediyor:
“Bugüne kadar başta yargı kurumları, bakanlıklar ve birçok kamu binaları için büyük yatırımlar yapılmıştır!”
Biz bin odalı saraydan söz ediyoruz, onlar konuyu dağıtmaya çalışıyor.

* * * *

Söz konusu açıklamada bir cümle daha var:
“Tüm bu imkanların gerçek sahibi sadece millettir!..”
Yuh artık, bari tapuları da kendi üzerinize çıkarsaydınız!
Arkasına sığındıkları masallara bakar mısınız!
Size hiç kimse “Kardeşim falanca yerde niçin adliye binası, yeni lojmanlar yaptırdın” diye soruyor mu?
Elbette yaptıracaksın, senin görevindir.
Bizim ve dünya medyasının sorduğu, Tayyip için yaptırılan bin odalı kaçak saraydır ki, kenefleri dahil her metre karesi yurt dışından ithal edilmiş, maliyeti katrilyonu aşmıştır.

* * * *

Şimdi yine dönelim Bay Abdullah Gül‘ün Huber Köşkü’ne yerleşmiş olmasına... Cumhurbaşkanlığı, hükümet veya bu beyefendi en kısa zamanda bir açıklama yapıp bunun nedenlerini açıklamak zorundadır.
Devletin köşkleri, sarayları vesairesi bunların babalarının tapulu malları değildir.
“Ben verdim, git tepe tepe kullan” denilemez.
Dün de vurgulamıştım, eğer “Herkesin bildiği gibi analarımız bizi saraylarda doğurdu, başka yerde yaşamayız” diyorlarsa, bakın ona sonsuz saygı duyar ve şapka çıkarırım!
Haydi konuş bakalım Bay Abdullah Gül, bir ses ver de duyalım.

Asfalt vurgunu

Ankara’da yaşayan bizlerin başında şimdi büyük bir sorun var. Büyükşehir ve öteki belediyeler bir yola asfalt döküyor ve yıllar sonra adresinize tebligat geliyor:
Falanca yasanın bilmem kaçıncı maddesi uyarınca yol katılım bedeli olarak payınıza şu kadar para düşmektedir. Peşin öderseniz yüzde 25 indirim vardır. Katılım bedeli ödenmediği takdirde taşınmazın tapu kaydına kısıtlama şerhi konulacaktır.”
Yani ödemezsen mülkünü satamazsın, ipotek edemezsin!
Bu konuda son haftalar içinde bana da Büyükşehir ve Yenimahalle belediyelerinden iki ayrı asfalt tebligatı geldi, ikisini de ödemek zorunda kaldım.
O asfaltların ne zaman döküldüğünü bile bilmiyorum!
Şimdi aynı tebligatlar bütün konut ve işyerlerine yağıyor. Sıkıysa ödeme!

* * * *

Sakın ola ki “Aferin belediyeye, bizim sokağı asfaltladı” diye sevinmeyin...
Çünkü belki yarın, belki birkaç ay sonra adresinize inanılmaz bir borç tebligatı gelecek.
Bu konuda çok ciddi yakınmalar geliyor.
Ankara dışındaki belediyelerin bu konuda ne yaptığını doğrusu bilemiyorum.
İşte sadece Ankara’dan iki örnek...

* * * *

İlk mesaj okuyucum Hüseyin Kaya‘dan:
“Sayın Çölaşan, 2013 Nisan ayında almış olduğum daireme Asfalt Katılım Payı adı altında bir tebligat geldi. Tebligattaki telefon numarasından Ankara Büyükşehir Belediyesini aradım. Aralık 2012’de dökülen asfaltın parası olduğunu, daireme düşen kısmın 1.298 TL olduğunu belirttiler. Ödeme seçeneklerini söylediler. Bende “İyi de efendim bu asfalt yapıldığında evin sahibi ben değildim. O dönemdeki sahibinden almanız gerekir” dediğimde, “O konuda sizin mahkemeye başvurmanız gerekir” denildi.
Devletten bir sürü ödenek alan, elektrik, su, doğalgaz, emlak vergisi adı altında ve tapu devrinde alınan paralardan ve şu an aklıma gelmeyen bir sürü vergiyi vatandaştan alan kamu ve belediyenin dökülen asfaltın parasını da vatandaşından talep etmesine mi yanayım, rakamın yüksekliğine mi, yoksa asfaltın yapıldığı dönemde dairenin bana ait olmadığını belirtmeme rağmen gidin mahkemeye verin denmesine mi yanayım!
Lütfen benim gibi birçok vatandaşın bu mağduriyetini her konuşmalarına Besmele ile başlayan, Allah’ın adaletinden, hukuktan, eşitlikten bahseden Sayın Melih Gökçek’e, Sayın Başbakanımıza, Sayın Bakanlarımıza, Milletvekillerimize ve Cumhurumuzun Başına duyurunuz! Yetkililere Milletin ne halde olduğunu duyurunuz lütfen!”

* * * *

İkinci mesajı yine Ankara’dan okuyucum Varcan Güneş göndermiş:
“Sayın Çölaşan iyi günler ve çalışmalar dileyerek başlıyorum. Size ekte sunduğum Ankara Büyükşehir Belediye makbuzu, asfalt parası adı altında Ankara’nın, ama özellikle Çankaya’nın başına neler geldiğini göstermektedir.
132 dairelik bir sitede oturuyorum. Her daireye 1.434 TL asfalt parası geldi. Asgari ücretin 790 lira olduğu bir ülkede gelen bu asfalt parasının soygun olmadığını düşünmek herhalde mantıklı değildir.
Bu konu hakkında vatandaş olarak kimi kime şikayet edeceğimi inanın bilemiyorum. Sadece içimden camı açıp dışarıya bağırmak geliyor.
İmdaaat.”
Çıkarılan bu borç tebligatları nedir, neye göre hesaplanmıştır, asfaltın maliyeti ne kadardır, bunun ne kadarı vatandaştan hangi nedenle toplanmaktadır, belediyenin görevi zaten yolları asfaltlamak değil midir, bunlar bilinmiyor.
Bize sadece ödemek düşüyor!