Atatürk’ün ruhu bile yeter!..
Her şeyi yaptılar…
Fakir fukara halkımızı kömür çuvalları, bulgur-nohut torbaları ve din ticaretiyle afyonladılar!..
Köhnemiş küflü siyaset tarzıyla “Yeni Türkiye” dedikleri çıkar ortaklığını yolsuzluk ve rüşvet tuğlalarıyla inşa etmeye başladılar!..
Siyaseti vesayetten kurtarma palavrasıyla ülkeyi oligarşik bir yapının esiri haline getirdiler, şanlı Türk Ordusu'nu etkisizleştirdiler!..
Ama bir tek, evet bir tek Atatürk'ü unutturamadılar!..
* * * *
Kesilmedik ağaç, yok etmedikleri orman bırakmadılar!..
Ormanlar 3'üncü köprü, 3'üncü hava alanı katliamına kurban gitti!..
6 bin zeytin ağacı bir gecede rant hırsının vahşetine uğradı!..
Taksim'e AVM, rezidans yapamadılar, alanı beton denizi haline getirip “çapulcu” dedikleri gençlerden sözde intikam aldılar!..
Ama Atatürk'ü unutturmayı başaramadılar!..
* * * *
Güneydoğu'nun halini görüyorsunuz…
Kamu düzenini (!) terör örgütü sağlıyor!..
Özerklik ilan ederek…
Mahalle aralarına hendekler kazarak…
Yol kesip asayiş (!) kontrolleri yaparak…
Çadır mahkemeleri kurarak…
Vergi (!) toplayarak…
Ama bütün bunları “çözüm sürecidir” diye yutturma başarısını da (!) gösterdiler!..
* * * *
Kıbrıs ümitsiz vaka!..
AB bizi istemiyor…
Batı, Türkiye'ye sırtını döndü!..
Türkiye'nin kavgalı olmadığı komşusu kalmadı!..
Ve bunları bile “değerlik yalnızlık” diye maskelemeye çalıştılar, kısmen başardılar da…
Sonuçta, halkımızın bir bölümü uyuşturucu etkisinde kalmışçasına gidip gidip oylarını bunlara verdi!..
“Sandık demokrasinin namusudur” dediler, demokrasinin ırzına geçtiler!..
Ama…
Bir şeyi yapamadılar…
Atatürk'ü unutturmayı başaramadılar!..
Ellerinden geleni artlarına koymadılar, Atatürk bir güneş gibi her gün yeniden doğdu…
Bunların uyuttukları kitleleri bile uyandırdı…
* * * *
Dün gördünüz…
Edirne'den Ardahan'a kadar…
Yurdun doğusu, batısı, kuzeyi güneyi, ortası… Her yerden kadın erkek, genç yaşlı yüz binlerce insan ellerinde karanfiller Ankara'ya, Anıtkabir'e koştu…
Onun gözlerini yumduğu Dolmabahçe Sarayı doldu, taştı…
Saat 9'u 5 geçe milyonlar saygı duruşundaydı…
Meydanlarda, caddelerde, sokaklarda, iki kıtayı birbirine bağlayan köprülerde hayat durdu…
Evet, her şeyi yaptılar…
Bir tek Atatürk'ü unutturmayı başaramadılar!..
Onlara Atatürk'ün ruhu bile yetti!..
Çerkez Ethem
Bir tek o eksik kalmıştı, onu da Bülent Arınç tamamladı…
Arkadaş kalpağı kafasına geçirdi ve konuştu:
“Çerkez Ethem'in itibarı iade edilmelidir”
Atatürk'ün ebediyete intikalinin yıldönümünden iki gün önce, Atatürk'e başkaldırıp isyan etmiş insanın itibarının iade edilmesini istemenin anlamını okurlarımın takdire bırakıyorum.
Çerkez Ethem, Kurtuluş Savaşı'nda ve isyanların bastırılmasında önemli hizmetler verdi, kısa süre sonra da başına buyruk hale gelip kendini Atatürk'le bir tutma gafletine düştü…
Yüzlerce insanı sorgusuz yargısız astı, düzenli orduya karşı çıktı ve isyan bayrağını açtı…
Türk Ordusu ile karşı karşıya geldi, işgalci Yunan birliklerine sığındı ve Yuna-
nistan'a kaçtı…
Mücadeleye vatansever olarak girdi, vatan haini olarak çıktı!..
Bülent Arınç da bula bula yeni bir istismar konusu olarak bunu buldu!..
Ve aynı zamanda Kafkas Diasporasının başka birini bulamamış gibi Yılın En İyileri Ödülü'nü kendisine vermesinin bedelini ödemiş oldu!..