Kü­re­sel kriz ge­ri­de 6 yı­lı bı­rak­tı bı­rak­ma­sı­na ama, kim­se “k­riz geç­ti­” di­ye­mi­yor. Her­kes de far­kın­da ki, sa­de­ce uyuş­tu­rul­du, za­ma­na ya­yıl­dı, yü­kü, ül­ke hü­kü­met­le­ri sırt­lan­dı, top­lum adı­na ta­bi­ii.
Şim­di hem nor­mal­leş­me hem de ye­ni­den bir bü­yü­me iv­me­si ya­ka­lan­ma­sı­nın yo­lu­nu bul­mak ge­re­ki­yor. Ama na­sıl ? Kriz, dev­le­tin pa­ra ve ma­li­ye po­li­ti­ka­la­rıy­la uyuş­tu­ru­lun­ca, ser­ma­ye içi ayık­lan­ma da ya­şan­ma­dı. Schum­pe­te­r’­in “yı­kı­cı ya­ra­tı­cı­lı­k” de­di­ği sü­reç tam an­la­mıy­la ger­çek­leş­me­di, dev­le­tin kol­tuk değ­nek­le­riy­le ayak­ta du­ran­la­rın, değ­nek­ler çe­ki­lin­ce aki­be­ti­nin ne ola­ca­ğı bel­li de­ğil he­nüz.
Kü­re­sel kriz, dün­ya­nın ege­men­le­ri, em­per­ya­list­le­ri ara­sın­da­ki güç den­ge­si­ni de et­ki­le­di. ABD, es­ki ABD de­ğil, bu gö­rü­lü­yor. Ama da­ğı­lan gü­cü­nü res­to­re et­me ça­ba­sın­dan vaz­geç­miş de de­ğil. Av­ru­pa­’da Al­man­ya, kriz­den en az et­ki­le­nen ve du­ru­mu le­hi­ne çe­vi­re­rek bir güç oda­ğı ol­ma ara­yı­şın­da. Rus­ya ile Çin, kriz­den az et­ki­le­nen ve du­ru­mu leh­le­ri­ne çe­vi­re­rerk “yük­se­len ege­men­le­r” gö­rü­nü­mün­de. AB­D’­den baş­la­ya­rak bu 4 ege­me­nin pro­fil­le­ri­ni ana­liz et­me­ye baş­lı­yo­rum. Bu­gün ABD, son­ra­ki ya­zı Al­man­ya, son­ra Rus­ya ile Çin...


Kriz ön­ce­si ABD

1990’la­rın ba­şın­da SSCB da­ğıl­dı­ğın­da, “ta­ri­hin so­nu­” de­ni­le­rek ne­oli­be­ra­liz­me ölüm­süz­lük sı­fa­tı ya­kış­tı­ran­lar, AB­D’­yi mut­lak im­pa­ra­tor ilan ede­cek­ler­di. Ama çok sür­me­di, 10 yıl son­ra im­pa­ra­tor­luk ça­tır­da­ma­ya baş­la­dı. Mil­li ge­li­ri­nin yüz­de 5’i­ni bu­lan as­ke­ri har­ca­ma­lar­la te­sis et­ti­ği as­ke­ri hü­küm­ran­lı­ğı­nı, bir tür Or­ta Çağ feo­dal­le­ri­nin “sen­yo­ra­j” hak­kı­nı kul­lan­ma­sı gi­bi kul­la­nan “im­pa­ra­to­r”, üre­tim fa­ali­yet­le­ri­ni As­ya­’ya kay­dır­mış­tı. İçe­ri­de fi­nan­sal bir dün­ya oluş­tur­muş ve dün­ya ser­ma­ye­si­ni de bu­ra­ya çe­ke­rek “ka­ğıt­tan pa­ra ka­za­na­n’, ka­ğıt­la­rı ba­lon­laş­tı­ran, spe­kü­las­yon­dan pa­ra­lar vu­ran, bu­nun bir kıs­mı­nı hal­kı­na dev­let ser­vis­le­ri bi­çi­min­de, ba­zen kâr pa­yı ola­rak da­ğı­tan ama “mü­zik çal­dık­ça dans et­me­k”­ten öte viz­yo­nu ol­ma­yan ay­maz­lık­tay­dı. ABD, büt­çe açı­ğı­nı ve ca­ri açı­ğı­nı bü­yüt­tük­çe bü­yü­tü­yor ama bu­nu Çin, Ja­pon­ya ben­ze­ri ül­ke­le­re fi­nan­se et­ti­ri­yor­du. Gi­de­bil­di­ği ka­dar...


Kriz çar­pı­yor...
Bu fi­nans cam­baz­lı­ğı­nın bir gün ba­lon­la­rıy­la ye­re ça­kı­la­ca­ğı sır de­ğil­di ve olan­lar ol­du; 2008’de ça­kıl­dı. Yıl, yüz­de 0.3 kü­çül­me ile bi­ter­ken esas di­be vu­ruş 2009’da yüz­de 3’e ya­kın kü­çül­me ile gel­di. 320 mil­yon nü­fus­lu, ki­şi ba­şı­na ge­li­ri 50 bin do­la­rı aşan 15-16 tril­yon do­lar­lık mil­li ge­li­ri olan im­pa­ra­tor­lu­ğun yüz­de 3 da­ral­ma­sı, sı­ra­dan bir­şey ola­maz­dı. Hız­la dev­let­ten can si­mit­le­ri gel­di, da­ha be­ter ba­tı­şı ön­le­mek için.
Ön­ce TARP isim­li bir prog­ram­la 700 mil­yar do­lar şı­rın­ga edil­di has­ta ka­pi­ta­liz­me. Yet­me­di, 2009’da “fis­cal sti­mi­lu­s” adıy­la 787 mil­yar do­lar da­ha püs­kür­tül­dü yan­gı­na. Irak ve Af­ga­nis­tan sa­vaş­la­rı büt­çe­ye 900 mil­yar do­la­ra ma­lol­muş­ken üs­tü­ne ge­len kriz yan­gı­nı­nı sön­dür­me har­ca­ma­la­rı, büt­çe­yi “oy­du­”. 2010’da büt­çe açı­ğı mil­li ge­li­rin yüz­de 9’u gi­bi de­va­sa bir nok­ta­ya sıç­ra­dı, 2011’de de­ğiş­me­di, 2012’de an­cak yüz­de 7’ye ge­ri­le­di. Bu­na rağ­men Oba­ma, vaa­det­ti­ği sağ­lık re­for­mu­nu uy­gu­la­dı ve sağ­lık har­ca­ma­la­rı­nı mil­li ge­li­rin 18’i­ne çı­ka­ra­cak bir uy­gu­la­ma­ya git­ti.


Kol­tuk değ­nek­le­ri...
Kri­ze dev­let mü­da­ha­le­le­ri­ni ye­ni­le­ri iz­le­di. En önem­li­si 2012’de uy­gu­la­ma­ya ge­çi­len ay­da 85 mil­yar do­lar­lık tah­vil alı­mı des­te­ği ol­du. Bu­nun, enf­las­yon yüz­de 2.5’a, iş­siz­lik yüz­de 6.5’a inin­ce­ye ka­dar uy­gu­la­na­ca­ğı, son­ra ge­ri çe­ki­le­ce­ği du­yu­rul­du. Ni­te­kim, 2013 Ma­yıs ayı so­nu­na doğ­ru FED Baş­ka­nı Ber­nan­ke, bu kol­tuk değ­nek­le­ri­ni çek­me­ye ya­vaş ya­vaş baş­la­ya­ca­ğı­nı açık­la­dı. Ar­tık her­kes ayak­la­rı­nın üs­tün­de dur­ma­yı öğ­ren­me­li, du­ra­ma­yan­lar pi­ya­sa­dan çe­kil­me­liy­di. An­cak san­cı­lı bir ge­çiş bu. ‘Da­ha er­ken, iş­siz­lik yüz­de 7’nin üs­tün­de, gös­ter­ge­le­re ba­kı­n’, di­ye di­re­nen­ler yü­zün­den, 2014’ün so­nu­na, bel­ki 2015’e er­te­le­nen bir fa­iz ar­tı­rı­mı ka­ra­rı için gel-git­ler ya­şa­nı­yor.


Güç res­to­ras­yo­nu
AB­D’­nin, kriz ön­ce­si as­ke­ri alan­da baş­la­yan güç kay­bı, kü­re­sel kriz ile pe­kiş­ti. Gi­ni kat­sa­yı­sı 45’e çı­ka­cak ka­dar ada­let­siz­leş­miş ge­lir bö­lü­şü­mü, en­teg­re ola­ma­yan bir top­lum­sal ya­pı, ABD için za­ten bü­yük teh­dit. Önün­de cid­di bir to­par­lan­ma ih­ti­ya­cı var. Dün­ya­da­ki “im­pa­ra­to­r” fonk­si­yo­nu­nu kay­bet­ti­ği­nin far­kın­da. Bu­nu en çok Su­ri­ye­’de Esa­t’­ı tas­fi­ye et­me­ye yel­te­nir­ken far­ket­ti. Kar­şı­sın­da, Rus­ya, Çin, hat­ta bir böl­ge­sel güç ola­rak İran fak­tö­rü­nü gör­dü ve ge­ri adım at­tı. Bu­nun­la bir­lik­te, yük­se­len ye­ni ege­men­le­re kar­şı bir güç res­to­ras­yo­nu­nu AB ile, özel­lilk­le Al­man­ya ile da­ha ya­kın iliş­ki ku­ra­rak ger­çek­leş­tir­me pe­şin­de. Bu­nu ya­pa­rak eko­no­mik iyi­leş­me, as­ke­ri ola­rak da çe­kin­di­ği Rus­ya­’yı yal­nız­laş­tır­ma he­de­fi var AB­D’­nin.
AB ile te­sis edi­len ye­ni Ser­best Pa­zar an­laş­ma­sı ile, iki pa­za­rı en­teg­re edip, AB’­ye de tu­tu­na­rak aya­ğa kalk­ma­yı he­def­le­yen ABD, Al­man­ya­’nın Rus­ya ile ya­kın­laş­ma­ma­sı için de özen gös­te­ri­yor.
Ya Al­man­ya? Onun bu pla­na ya­kın­lı­ğı var mı? O, ABD ile ya­kın­laş­ma­yı mı is­ti­yor, yok­sa Rus­ya ile ya­kın­lık da­ha mı çok işi­ne ya­rı­yor? Sonraki yazıda da bu­nu tar­tı­şı­rız...