Okurum bana mektup yazmış. Şöyle diyor: “Sevgili Necati Ağabey, İETT çalışanıyım. 2 ay önce bizlere kışlık lacivert takım elbisenin yanında sarı kravat, sarı yelek vermişlerdi. Şimdi Mustafa Sarıgül’ü anımsatıyor diye kravatları ve yelekleri yasakladılar. Siyah olanlarla değiştirdiler. Acaba sarıları bize giydirenler paralel devlet miydi? Bilgin olsun. Köşende dile getirirsen benim ismimi sakın verme ağabey... Okurun...”

Okur, eğlence arıyor sandım.
Beni işletiyor olabilir.
Sarıgül’den korkmak.
Sarıyı yasaklamak.
Doğru mu bu?
Araştırdım.
Okur doğru çıktı.
Arşivde gazete haberi var: İETT çalışanına sarı yelek ve sarı kravat dağıtılmış. Dün ben Eminönü’nden İETT otobüsüne bindim, Beşiktaş’a gittim. Şoförlerde sarı kravat ve sarı yelek yoktu. Beşiktaş’tan geri döndüm, Topkapı’ya giden otobüse bindim, şoförde siyah yelek, kravat vardı. İETT çalışanlarının sendikası Hizmet İş’ten telefona çıkan bir yetkili de “sarı kravat ve yeleklerin geri toplatıldığını” doğruladı.

* * *

Buna ancak gülünür.
Yeni bir atasözü yazılır.
“Korku dağları bekletir.
Kravat ile yelek toplatır.”
İETT otobüslerinde çalışan 6 bin emekçi var. Akla 4 soru geliyor:
6 bin kravat ile 6 bin sarı yeleğe acaba kaç para ödendi? Bu kravatlar ile yelekler; Sabah ile ATV’ye “para havuzu oluşturan” müteahhitlerin şirketlerinden mi alındı? Şimdi bu toplatılıp depoya konulan sarı kravatlarla yelekler ne olacak? Çöpe atılmayacağına ve sarı renklerinden dolayı Başbakan oğlu Bilal’in TÜRGEV Vakfı’na da bağışlanmayacağına göre giysinler ve taksınlar diye Kandil’de PKK’lılara mı gönderilecek?

* * *

Hatırlayanınız vardır.
Soru sormak da yasaklandı.
Başbakan borazanı ve iktidar beslemesi basını yaşatmak için Sabah Gazetesi ile ATV kanalına bakan emriyle “havuz oluşturup” devlet ihalelerini alan müteahhitlerden 630 milyon dolar toplanmasını sormak, konu yapmak, olayın aydınlanmasına çalışmak da yasaklandı. Besleme medyayı “havuzlayarak” yaşatma girişimini soru önergesi haline getiren milletvekili Umut Oran’ın kişisel web sitesine; bu önergeyi koyup yayınlaması önlendi, önlenmeye çalışıldı.

* * *

Ne bekliyorduk.
Ne bulduk.
İleri demokrasiye geçecektik.
İktidar, halk uyanır, oy tercihini değiştirir diye muhalefet parti adaylarının ismini çağrıştıran renk, ses, görüntü, duruş, ifade, pozisyon ve nefes alışları bile yasaklıyor.
Şimdilik anketler yasak değil.
Çünkü “beslemelik” var.
Besleme anket firmaları ile besleme basının gazeteleri; bakan havuzlamalarını, başbakan oğlunun vakıflamalarını, iktidar genel müdürünün dolar dolu kutulamalarını, bakan oğullarının yatak odasında para kasalarını, bakan bacanağının sorgudan kaçırılmasını, 4 bakanın fezlekesinin Adalet Bakanlığı ile Meclis Başkanlığı arasında mezdekeye dönüştürülmesini, dünürün villa sayısını 10’a çıkartmasını görmezden, bilmezden, ölçmezden, yazmazdan geliyorlar.
Korkunun ölüme faydası yok.
Sandığa az kaldı.

Sabah ile Habertürk’e öneri!

Rüşvet havuzu kurularak yaşatılmaya çalışılan Sabah Gazetesi, okur sayısını artırmak için yaptığı reklamlarda; “elde leke bırakmayan gazete” diyordu. Havuz olayından sonra; “lekesini havuz suyunda saklayan gazete” demeli. Habertürk logosunda “gücü özgürlüğünde” diye yazıyor fakat Başbakan telefon edince haberi sansürlüyor. Habertürk de logosunu; “Özgürlüğü Başbakan’ın iki dudağında” diye değiştirmeli.