30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları kapsamında askeri birlikler tanklarıyla, toplarıyla, ağır silahlarıyla protokolün önünden geçer, oradan dosta düşmana gücünüz hakkında bir mesaj verirsiniz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda ise Kuzey Irak’tan Türkiye’ye gelen peşmergeler, araçlarıyla, ağır silahlarıyla Güneydoğu’nun il ve ilçelerinden geçerek adeta Kobani’yi kurtaracak “Rambo” gibi karşılandı, uğurlandı.
Bakmayın siz onlara “peşmerge” denilmesine. Aslında onların önemli bir bölümü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Peşmergeler arasında, bir dönem PKK’da sözde “komutanlık” yapmış olanlar da bulunuyor. Kabul edelim ki, PKK’lılar iyi savaşçı. Bir komutan, “bir PKK’lı, 100 peşmergeye bedel. Çünkü, peşmerge savaşmak istemez, korkaktır” diyor.

Önce vatandaş, sonra asker

Bir ifadede, örgütten kaçan ve Barzani güçlerine sığınanların durumu şöyle anlatılıyor:
“Barzani’ye sığınanların çoğu Türkiye’ye gelmek istiyor. Fakat Türkiye’de neyle karşılaşacaklarını bilemedikleri için gelmiyorlar. KDP ve KYB unsurları da eski PKK’lıların Kuzey Irak’ta kalarak kendilerine çalışmalarını istiyor. Bunlar için sıkı bir seçim yapılıyor. Asker yapılması uygun olanlara maaş bağlanıyor, nüfus cüzdanı veriliyor. Örgütten kaçanlar olduğu gibi, örgütün peşmerge içinde önemli güç olabilmek için sızdırdığı çok sayıda peşmerge bulunuyor.”
Bu ifadeyi okuduktan hemen sonra, üst düzey bir komutanın anlattıklarını dinliyorum:
“Barzani’nin kurduğu askeri birliğin yüzde 90’ı PKK’lılardan oluşuyor. Bunlar Kuzey Irak’a yerleşmiş, orada evlenmiş, hatta ailesini de götürmüş eski PKK’lılardan oluşuyor. Seçim yapılırken kişinin yaşı, eğitimi, silah kullanma yeteneği inceleniyor. Uygun bulunanlar muvazzaf asker oluyor. Peşmergeler arasında binin üzerinde PKK’lı yer alıyor. Ancak, askerlik için uygun bulunmayanlara da Kuzey Irak’ta çalışma imkanları sağlanıyor. Kürt kökenli gençleri Türkiye’den getirip üniversitelerde burslu okutuyor. Böylece bölgeyi cazibe merkezi haline getirmek istiyorlar.”
Barzani’nin kurduğu askeri birliklerin içinde PKK’dan ayrılan, PKK’nın yerleştirdiği “peşmergeler” olduğu gibi peşmergeler içinde de PKK’ya sempati duyanların sayısı hayli fazla. Kuzey Irak’la ilgili gelişmeleri yakından bilen bir komutan, “Peşmergelerin yüzde 90’ı PKK’lıdır” diyor.

Asker, asker gibi olmalı

Kendi askeri geçince onlara her türlü saygısızlığı yapan PKK yandaşları, başka bir ülkenin silahlı gücünü davul-zurnayla, zafer işaretleriyle, sloganlarla karşılıyor. Ne oldu bu ülkenin vatandaşlarına? Bu kadar mı kendi askerinize düşman oldunuz? O yüzden mi askerlerimizi cadde ortasında, hatta eşlerinin yanında şehit ediyorsunuz? Sonra da, “bu eylemi biz yapmadık” diye açıklama yapıyorsunuz.
Güneydoğu’nun il ve ilçelerinin çoğunda askerin “çarşı izni” yoktur. Alış-veriş için gidenler ise ya sivil araçla gidebiliyor ya da gidenler silahlı askerlerin nezaretinde alış-verişini yapabiliyor. “Aman asker görünmesin, çözüm sürecini bozan asker olmasın” anlayışı, askerlerimizin şehit edilmesine neden oluyor.
Asker, asker gibi olmalı. Sivil kıyafetle, sivil araçla gidiliyorsa bile yanlarında silahı olmalı. O zaman yan yana yürümez, sağını-solunu, arkasını kontrol ederek ilerler. Kendilerini koruma altına alır, yakın emniyetini sağlar. Doğrusu, askeri araçla gidilmesi ve onlar arasında tam teçhizatlı askerlerin de bulunmasıdır. Dolayısıyla bu şekilde gidilmesi halinde, en azından, şehit etmek isteyen kolay kolay yaklaşamaz, terörist de öldürülebileceğini bilir. Bunları, konuştuğum askerler anlattı.

Bunlar intikam eylemleri

Teröristler, Yüksekova’da, Diyarbakır’da 4 askerimizi niçin şehit etti? Bunu da bölgede bulunan bir kamu görevlisinden dinliyorum:
“Şu an Güneydoğu’da askerlerimizin şehit edilmesini, terör örgütü yandaşları ‘faili meçhullerin intikamı alınıyor’ diye açıklıyorlar. Geçmişte faili meçhuller kendilerinden oluyormuş, şimdi devlet görevlilerini faili meçhul yaparak intikam alıyorlar. Şehit uzman çavuş Ramazan Gülle, erler Ramazan Köse ve Yunus Yıldırım’ı bu kapsamda öldürdüklerinin propagandasını yapıyorlar. Aslında geçmişte bazı devlet görevlilerini bu biçimde şehit etmeye başlamışlardı. Bir hastane polisini böyle ensesinden vurdular, birkaç askeri personelimizi de ev çıkışında şehit etmişlerdi. Sonra araya süreç girince kesildi. Şimdi erteledikleri planları yeniden hayata geçirdiler.
Teröristler kırsaldan gelen kişiler. Gerçi şu an kırsal-şehir farkı kalmadı. İstedikleri gibi gelip istedikleri gibi gidiyorlar. Güneydoğu’da son olaylarda ölen 35 kişi faili meçhul. Güneydoğu’da bir kalemde bu kadar faili meçhul tarihte işlenmedi. Şimdi üç şehidimize 4 şehidimiz de eklendi. İşin ilginci olaylarda öldürülenlerin katilleri araştırılmıyor bile.”
Güneydoğu’da bir vatandaşımızın, kendisine “Kürdistan’ı kurdunuz” diyen kamu görevlisine, “Valla biz istemiyoruz ama hükümet zorla kurulmasını istiyor” demesi de hayli ilginçti...