Osmanlı kayıtlarına göre, Rize'de ''Recep'' çok kullanılan isimlerden. ''Tayyip'' ise az kullanılan adlardan. Recep Tayyip Erdoğan'ın dedesi Bakatalı Tayyip.
Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal'dan olma torunu Ömer Tayyip! Bu ismi Erdoğan ailesi yaşatıyor. Fakat Rizeli bir başka ''Tayyip'' daha var: İstanbul/Dersaadet'te bir odada birlikte kaldığı Müftüzade Abdülhalim’e ait 400 kuruş değerindeki Kur’an-ı Kerim’ini çalarak, 265 kuruşa satan hırsız Molla Tayyip! Peki, ''Molla Tayyip'' Recep Tayyip Erdoğan'ın neyi oluyor?..


Topkapı Sarayı’nda bulunan Rize tarihinin 1869-1871 yıllarını kapsayan, 1495 Numaralı Şer’iyye Sicili Defteri (mahkeme kayıtları) araştırmasında Dr. Arzu Pehlevan, Rize'deki erkek isimleri konusunda şu tespiti yaptı:
İncelediğimiz dönemde Rize’de en sık kullanılan erkek isimleri, başta Ali, Ahmed ve Mustafa olmak üzere Abdullah, Hasan, Hüseyin, İbrahim, İsmail, Mehmed, Memiş, Mahmud, Osman, Ömer, Salih, Süleyman, Yakub ve Yusuf’tur.


Öte yandan...


Abdulvehhab, Abdurrahman, Abdurrahim, Abdülaziz, Abdülhamid, Abdülkadir, Abdülkerim, Alaaddin, Arif, Behram, Bekir, Cafer, Cevahir, Durmuş, Dursun, Emin, Eyüb, Feyzi, Halid, Haşim, Hurşid, İdris, Kamil, Mehmed Ali, Mikdad, Receb, Reşid, Ruşen, Sadullah, Şaban, Şakir, Tahir, Temel, Yahya, Yunus ve Zekeriyya, çok yaygın olmamakla birlikte söz konusu dönemde Rize’de kullanılan isimler arasındadır.
Ayrıca...
Abbas, Abdi, Abdülhalim, Abdürrezzak, Akif, Ali Rıza, Asım, Alişan, Arslan, Ataullah, Azmi, Bahadır, Battal, Beşir, Bilal, Burhan, Cemal, Derviş, Dilaver, Durali, Edhem, Esad, Eşref, Faik, Feyzullah, Hakkı, Halil, Hamza, Harun, İshak, İslam, İlyas, İzzet, Kahraman, Kasım, Kaşif, Keleş, Kemal, Kibar, Lütfullah, Mansur, Mazhar, Mesud, Muharrem, Murad, Musa, Numan, Nurullah, Rahmi, Raşid, Rif'at, Rüstem, Sabit, Safer, Said, Sakin, Salahaddin, Sedat, Selim, Seyfi, Şahin, Şerif, Şevki, Şeyhullah, Talib, Tayyar, Tayyib, Tevfik, Tufan, Vehbi ve Ziver isimleri ise çok az erkek tarafından kullanılmıştır.
Bu akademik çalışma gösteriyor ki:
Rize'de; ''Recep'' çok kullanılan isimlerden...
Ama ''Tayyip'' az kullanılan isimlerden...

İsim konusuna devam edelim; çünkü bizi bir yere götürecek..!


Baba ve dede isimleri veriliyor

''Recep'' adının çok kişide bulunmasının nedenini Dr. Pehlevan şöyle değerlendiriyor:
Rize’de kullanılan erkek isimleri arasında, peygamber isimlerinin yanı sıra Allah adıyla oluşturulan isimlerin sayı itibarıyla fazla oluşu; Receb, Şaban, Muharrem ve Safer gibi dini ayların isim olarak kullanılışı; söz konusu dönemde Rize halkının dini hassasiyetini göstermesi bakımından önemlidir. Bununla birlikte kayıtlarda ''Ramazan'' ismine hiç rastlanılmayışı da, dikkat çekmektedir.
Erkek isimleriyle ilgili dikkatimizi çeken hususlardan biri de, incelediğimiz dönemde çok sayıda erkeğin, baba veya baba tarafından dedeleriyle aynı ismi taşımalarıdır.
Bu akademik çalışmayı Recep Tayyip Erdoğan ailesi üzerinden tartışalım...


''Recep'' ve ''Tayyip'' kodları

Önce...
Recep Tayyip Erdoğan isminin ''kodlarını'' çözelim:
Babası Ahmet Erdoğan'ın imam nikahlı ikinci evliliğinden 26 Şubat 1954 tarihinde doğdu.
Resmi açıklamalarına göre (çünkü kayıdı yoktur); Ahmet-Tenzile çifti imam nikahıyla 6 Mayıs 1953'te evlendi. 9 ay 20 gün sonra Recep Tayyip Erdoğan doğdu.
Önce ilk ismine bakalım: ''Recep''
Resmi açıklamalarında “Recep'' ayında doğduğu için bu ismin verildiği söyleniyor.
Oysa, 1954 yılının Recep ayı, Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre 6 Mart’ta başlıyor. Erdoğan ise 26 Şubat doğumlu!
Yani, Recep ayında doğmamıştı!
Bu ayrıntı bu yazı için o kadar önemli değil; çünkü bizim asıl üzerinde duracağımız isim ''Tayyip''! Çünkü aradığımız başka...
''Tayyip'' ismine geçmeden şu tespiti eklemeliyim:
Araştırmaya göre, Rize'de isimler babadan ve baba tarafındaki dededen oğula geçiyor.
Örneğin...
Erdoğan ailesinde “Ahmet'' ismi hep kuşaktan kuşağa aktarılıyor:
Recep Tayyip’in babası, Ahmet Erdoğan...
Recep Tayyip’in oğlu, Ahmet Burak Erdoğan...
Recep Tayyip’in torunu, (Esra Erdoğan Albayrak’ın oğlu) Ahmet Akif...
Arapça güzel, doğru anlamına gelen ''Tayyip'' ismi de Erdoğan ailesinde zincirleme kullanılıyor:
Recep Tayyip’in dedesi Bakatalı Tayyip...
Kendi adı; Recep Tayyip...
Torunu (Bilal’in oğlu) Ömer Tayyip...
Görülüyor ki: Rize'de çok az kullanılan ''Tayyip'' adı Erdoğan ailesinde kuşaktan kuşağa aktarılıyor.
Evet, ailede ''Ahmet'' ve ''Tayyip'' isimli bir zincir var...
Rize tarihinde gözardı edilmiş bir ''Tayyip'' ve ''Ahmed'' daha var!..


Bir sır var

1495 Numaralı Şer’iyye Sicili Defteri'nde Rize’deki adliye vakalar var. Bunlardan biri hırsızlık suçu...
Üstelik Kur'an-ı Kerim hırsızlığı..!
Bu olaydaki hırsızın adı: “Molla Tayyip''.
Suç ortağı ise ''Ahmed''.

Belgeden alıntı yapayım:
“(...) Dersaadet’te (İstanbul'da) meydana gelen hırsızlık olayında, çalınan malın satılmak üzere Rize’ye gönderildiği görülmektedir. Buna göre, Rize’nin Setoz karyesinden Molla Tayyip isimli şahıs, Emineddin mahalleli Müftüzade Abdülhalim’le, Dersaadet’te bir odada kaldıkları sırada; Abdülhalim’in 400 kuruş değerindeki Kur’an-ı Kerim’ini çalarak, satıp parasını ailesine sarfedilmesi üzere Rize’nin Kal'a Mahallesi’nden Mehmed oğlu Ahmed’e göndermiştir. Ahmed de Kur’an-ı Kerim’i 265 kuruşa satmıştır.
Abdülhalim çalınan Kur’an-ı Kerim’ini Molla Tayyip’den talep ettiğinde, Molla Tayyip Kur’an-ı Kerim’i sattığını itiraf ederek, 10 güne kadar kendisine geri vereceğini kefille taahhüd etmiştir. Ancak sözünde durmamıştır. Durum mahkemeye intikal ettiğinde ise, Molla Tayyib Kur’an-ı Kerim mevcutsa aynen, mevcut değilse kıymetini vermek zorunda bırakılmıştır.''
Şimdi, soru şu:
“Molla Tayyip'' kim?
Ayrıca...
Hırsız ''Molla Tayyip''in Kur'an-ı Kerim'i gönderdiği ortağı Rizeli Ahmed kim?
Başbakan Erdoğan, 2007'de NTV'de katıldığı bir programda, “Bizim oğlan (Bilal) meraklı başbakanlık kaynaklarından ailemizi araştırıyor'' dedi.
7 yıl geçti; hala araştırıyor herhalde...
Saklanan bir sır var...
Sanırım...
''Kayıp Sicil: Erdoğan'ın Çalınan Dosyası'' kitabımda sırrı aralayabildim!..






 

Siyasal düşünce tarihimize İslamcılık, 1860’ların ikinci yarısından itibaren Jön Türkler ile girdi. Asıl gelişimini 1908 (II. Meşrutiyet) Temmuz Devrimi’nden sonra gösterdi.
Osmanlı’daki üç siyasal tarzdan -Osmanlıcılık, Türkçülük ve İslamcılık- biriydi.
1970’li yıllara kadar Türkçülerle hiçbir zaman problemleri olmadı. Hep kardeş ilişkisi içinde oldular. Hedeflerinde sadece modernist/pozitivist Batıcılar vardı.
1970’li yıllar başında MTTB ayrılık oluştu: Milliyetçiler–muhafazakarlar.
Milliyetçiler MHP’liydi...
Muhafazakarlar MSP’li...
MSP’li gençler MTTB’den atıldı. 23 Ocak 1976’da Akıncılar Derneği’ni kurdular.
Recep Tayyip Erdoğan, Kasımpaşalı Akıncılardandı.
Akıncılığı uzun sürmedi MSP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı oldu. Mahalleden komşusu, Rizeli Nuri Avcı, MSP Gençlik Kolları Başkanı'ydı; ilde görevlendirilince koltuğa Erdoğan oturtuldu.
Erdoğan İstanbul Gençlik Kolları Başkanı idi ama; İstanbul'da o dönemin siyasal İslamcı gençliğinin yıldızı, Metin Yüksel’di...
18 yaşındaydı ve Fatih Akıncılar Derneği Başkanlığı’nı yürütüyordu.
İslam’i çevrelerin büyük saygısını kazanmış Bitlisli Sadrettin Yüksel’in oğluydu.
Akıncılar ile MSP'liler arasında ilk çekişme bu dönemde başladı. Ayrılığın nedeni, İran İslam Devrimi idi...
Elleri yumruklu, belleri silahlı radikal Akıncılar; İran'da iktidara yürüyen İslami hareketlerden etkilendi.
Erdoğan'ın kontrolündeki Kasımpaşalı Akıncılar, Metin Yüksel ve arkadaşlarına Humeyni ve Şii yanlısı oldukları için soğuk bakıyorlardı.
İbrahim Ethem Deveci 1998’de kaleme aldığı “Bu Şarkı Burada Bitmez'' kitabında yazdı:
“Metin Yüksel’in son zamanlarda ciddi bir İran sempatizanı olduğu biliniyordu. Hatta İran’a hicret etmek istediği bile ifade ediliyordu. MSP ise, İslami gençliği İran’ın aşırı tesiri altında bırakmamak için direniyordu'' (s: 27)
Buna rağmen...
Korsan gösterilerde meydanın orta yerinde Humeyni'ye yazılan mektuplar okunuyor; duvarlara, “sınırsız ve sınıfsız İslam toplumuna doğru'' diye sloganlar yazılıyor; İran devrimi afişleri yapıştırılmaya devam etti.
Bunlar Sünni MSP’de rahatsızlık yarattı. Radikal bulunan Tevhid, Şura, Hicret gibi dergilerin okunmasını yasakladılar.
Gelişmeler sadece Türkiye’nin iç meselesi değildi...
ABD de komünizme karşı hep desteklediği İslamcı hareketlerin İran yanlısı olmasından rahatsızdı. Özellikle, İran İslam Devrimi ve Sovyetler Birliği'nin Afganistan’ı işgaliyle birlikte Sünni hareketlere desteğini artırdı. Bunun yansıması sonucu...
Türkiye’de İslamcı gençler ikiye bölündü:
Tebliğciler ve cihatçılar.
Erdoğan tebliğciydi.
Bu tartışmalar yaşanırken...
Metin Yüksel, 23 Şubat 1979’da öldürüldü.
Edip Yüksel kardeşi ile Erdoğan arasındaki farkı şöyle anlattı:
“Daha o zamanlarda Tayyip lüks koltuklarla döşeli parti binasında zenginlerle ve esnafla ziyafetli toplantılar yaparken, Metin özellikle o tür gösterişli ve hiyerarşik ilişkilere tavır takınmış ve sokaktaki insanlarla, yoksullarla, muhtaçlarla hemhal olmuştur..'' (15 Ocak 2013, www.19.org)
Metin Yüksel’in cenazesine Akıncılar harabe bir koltuk getirdi. Üzerinde şu yazılıydı: “İşte Şehid Metin’in dernekteki koltuğu. Yumuşak koltuk ve lüx meraklılarına ithaf olunur... Fatih Akıncıları.''
Mesaj “Partili Erdoğanlara'' idi...
Metin Yüksel öldürüldükten sonra, İstanbul’daki İslamcı gençlerin başına İran İslam Devrimi’ne mesafeli bakan Sünni Recep Tayyip Erdoğan getirilmek istendi! Suudi Arabistan kökenli Rabıta örgütü tarafından desteklenen Sebil şu manşeti attı:
“Tayyip: İslamcı gençliğin gerçek liderleri...''
Erdoğan’ın büyük fotoğrafının altında şu yazılıydı:
“Biz kurtarıcı bir nesiliz.'' (5 Haziran 1980)
Erdoğan imajı Akıncılar arasında pek tutmadı.
Yeni lider; 30 yaşındaki Sedat Yenigün idi. Kurucusu olduğu ''İslami Hareket'' dergisinde “Humeynicilik mi Yoksa İslam’ın Yeniden Dirilişi mi?'' diye makale yazdı:
''Biz yüzyıllardır ezilen İslam'ın, kendi kaynaklarına dönüş hareketini başlattığı emperyalizmle müşahhas bir kavga örneği verdiği için Humeyni'yi alkışlıyoruz... Ey dünyadaki her türlü İslami harekete 'La' diyen gafil kardeş! Senin kafanla İslam ne zaman 'La İlahe İllallah' diyecek, ne zaman Hicret edecek, ne zaman Devlet olacak? Söyler misin Allah aşkına? Seyyid Kutuplara düşmansın, Ali Şeriati'ye düşmansın, Humeyni'ye karşısın; peki kimden yanasın?''
Ve: Cemil Meriç’in öğrencisi, edebiyat öğretmeni, Sedat Yenigün de, 5 Temmuz 1980'de öldürüldü.
Zamanla İran İslam Devrimi'ne sıcak bakan gençler törpülendi.
Sonra...
Erdoğanlar; televizyon seyredilmesinin, müzik dinlenilmesinin ve sinemaya gidilmesinin haram olduğunu söyleyen, üniversitede okurken yüzü açık kızların “yüzlerine kezzap atmakla'' ünlenen CIA gölgesindeki katı Sünni Hikmetyar'ın dizinin dibine oturtuldu.
Uzatmayayım...
Vahabiliğe mesafeli Akıncı gençler, yıllar için nasıl Suudi Arabistan çizgisine sokulup katı Sünni yapıldı?
Siyasetleri nasıl tek mezhebe indirgendi?
IŞİD bugün neden sadece Şiilere/Alevilere karşı savaşıyor?
Düşünsel akrabalığı oluşturanlar belli değil mi? Bu olaylar CIA-MOSSAD etkisi bilinmeden analiz edilebilir mi?
Siz Erdoğan'ı tanıdığınızı mı sanıyorsunuz?..