Dün-bugün
Günümüz Başbakanı alanlarda, salonlarda kabara kabara, haykıra haykıra cumhuriyeti kuran parti kurucularına, kuruluştan demokrasiye geçiş ve demokrasiyi kurtarma yıllarını kapsayan sürece, anamuhalefet partisine saldırmakta, seçmenlerine “selâm” türünden davranışla 27 Mayıs olayını sömürmektedir. Yolsuzluk, rüşvet, kayırma, ayrımcılık, partizanlık, geriye dönüş, bölünme ve dış ilişkiler nedenli eleştirilere kulaklarını tıkamaktadır.
Ne olduğu belirsiz, “yol haritaları”nı içeren ödünler çizelgesinin anlatıldığı “Çözüm süreci-açılım”la verilen yitikleri görmezlikten gelmektedir. PKK terörünün Türkiye'mize verdiği ölçülmez zararın sorumlusunu devlet temsilcisi sayarak karşıya alıp görüşmeler yapmak, cezalı konumuna tümüyle aykırı olanaklar sağlamak, onun merhametine bırakırcasına terör olaylarını değerlendirmek, büyük birer yanılgıdır.
“Çözüm sürecine zarar gelmesin” sığ düşüncesiyle arkası kesilmeyen, giderek artan terör saldırılarına karşı etkin önlemlerden, suçluları yakalayıp yasal yaptırımların uygulanması çalışmalarından uzak kaldıkça yararlı sonuçlar alınması olanaksızdır. Ne biçim çözüm sürecidir ki hep Türkiye adına ödünler verilmekte, PKK saldırmaktan, adam kaçırmaktan, polis ve asker öldürmekten, yakıp yıkmaktan vazgeçmemektedir. Çözüm, iki yanın anlaşması ve uyuşmasıyla olur. PKK neden sürekli saldırıyor? İsteklerinin, amaçlarının barış ötesi “Büyük Kürdistan” olduğunu iktidar gözardı ettikçe, buna karşın yumuşak ve kendine göre anlayışlı davrandıkça daha büyük olaylar yaşanacağı görülmektedir. Şehitler yürek yakmaktadır.
Günümüz
Günümüz Başbakanı'nın sözünü ettiği “Fitne tohumu” ödünlerle, gül sunularak önlenemez. Günümüz Cumhurbaşkanı'nın son günlerde
“PKK'nın uzantısı parti” dediği, TBMM'ne giren-alınan yapı içindekilere uygulanacak yaptırım yok mudur? Terör örgütünün cezalı başına “Sayın” denilerek onun aramızdan aldırdığı yurttaşlarımıza, ailelerine, tüm ulusumuza hakaret edildiği görülmüyor mu? Hangi kürt kökenlinin bize göre yoksunluğu, bizim onlara göre fazlalığımız var. “Eşitsizlik” nasıl ve nerede? Tersi olsaydı TBMM'ne girebilirler miydi? “Provokasyon” denilerek teröristlerle yandaşlarının sakıncalı eylemlerini hafifletmek, iktidar açılımını yararlı göstermek tehlikeli bir oyundur.
Trafik kazaları, iş kazaları, hukuksuz yargılamalarda ölenler dışında Gezi olaylarında, Reyhanlı'da, Kobani bahaneli taşkınlıklarda, ayaklanma denemeleriyle Hakkâri Yüksekova'da, güneydoğu il ve ilçeleriyle öbür kentlerimizde ölenlerin sayısı, iktidarın kınadığı ve eleştirdiği önceki olaylarda asla yaşanmadı. Ne yazık ki ölümler halkımızı uyarmıyor, iktidarın pişkinliği sürüyor.
Soma olaylarındaki 301, Torun yapısındaki 10 işçi yanında tersanedeki ölümler, Karaman'da ocakta boğulan 18 işçi, Yalvaç yolundaki trafik kazasında ölen kadın işçiler, her gün kadınlara yönelik saldırılar nerden nereye geldiğimizin kanıtıdır. Hele polis kurşunlarıyla ölenler… Son oniki yılı övenler bunları nasıl karşılıyor, bunlara nasıl katlanıyor, bunları nasıl savunuyor? Yurttaşlarımızın uğradığı zararlarla şehit sayısına bakmak yeter. Hangi yüzle halkın karşısına çıkıp nutuk atıyorlar, şaşılır.
İçişleri Bakanı yapılan eski valinin Kobani bahane edilerek PKK'lılarla yandaşlarının yakma ve yıkma olaylarıyla neden oldukları ölümlere ilişkin verdiği rakamlar, 6/7 Eylûl olaylarını kat be kat aşmıştır. Yeni Cumhurbaşkanı da eski Başbakanlık günlerini aratmayacak tutumla esip gürlemektedir. Yeni konumuyla bağdaşmadığını bile bile (kendi söyledi) particilik yapmaktan uzak kalmamaktadır. Yansızlık, siyasal söylemleri ve tutumuyla kâğıt üzerinde kalmış, andı anlamını yitirmiştir.
Övgüye değer
Olumsuzlukların yarattığı burukluğu olumlu çabaların sevinci azaltmaktadır. CHP Isparta Milletvekili, emekli Vali Ali Haydar ÖNER'in elimize geçen “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlık Hakları Bildirisi Taslağı” çalışması ile 3 Temmuz 2014'te yayımladığı “12. Cumhurbaşkanı Seçimi” basın açıklaması, tüm ilgililerin özenle değerlendirmesi gereken içerikler taşımaktadır. Yine CHP Balıkesir Milletvekili Halûk Ahmet GÜMÜŞ'ün “Gelecek Tahminleri-Değişen Güç Dengeleri-Türkiye- Ortadoğu” konulu karşılaştırmalı çalışması önemle incelenecek değerli bir kaynaktır. Emek ürünü çalışmaları nedeniyle adı geçen milletvekillerini kutluyoruz.
Nitelikli yapısı, aydınlık alanları, seçkin kadrosu, içi ve dışı Atatürk'ün resimleri ve sözleriyle bezenen Ankara ZAFER KOLEJİ'nin kurucularını ve yöneticilerini de övgüyle karşılıyor, başarılarının artarak sürmesini diliyoruz.
05 Kasım günü Atatürk'ün çok anlamlı bir konuşmasıyla açtığı Ankara Hukuk Mektebi'nin 89. Yılı idi. Tüm ilgililerini kutluyor, ATATÜRK ve Mahmut Esat BOZKURT'u özlemle anıyoruz.