Siyasal hastalık
Toplumsal barışı, ulusal dayanışmayı olumsuz etkileyen tutum ve davranışlar arasında son yıllarda özellikle siyasal kesimde izlenen kimi kişisel bozukluklar, hastalık derecesindeki kötü örneklerle yansımaktadır. İlişkilere uzanan çarpıklık ve ölçüsüzlükler her alanda izlenmekte, kişilerden kurumlara dek katlanması güç durumlara neden olmaktadır. Dil ve kalem kirliliğinin, duygu ve düşünce karanlığının sonuçları, ürünleri olduğunda duraksanamaz. Siyasal çalışmalar içinde olanların çoğu, gösteri, büyüklenme, buyurma (egemen ve etkin olma), çıkar güdüsü, yaranma çabası, ahlak ve karakter düşüklüğü, tanınma tutkusu, bilgisizlik yüzünden, gereksiz, yersiz, zamansız sözler etmekte, yandaşlık ve yanaşma içinde olanlar da onlara yazıları ve çirkin çıkışlarıyla katılmaktadır. Katı ve koyu bir partizanlık tüm değerleri yıkmaya yönelmiştir. Kural tanımazlık yaygındır.
Bunun en çirkin örneklerini yurdumuzun ve ulusumuzun kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK konusundaki saygısızlıklarda saptamaktayız. Ulusal varlığımızı ve yapımızı borçlu olduğumuz eşsiz büyüğümüze karşı terbiyesizlikten çekinmeyenlerin yöntemlerinden biri de O'nun yakınlarına, ilke ve kazanımlarına saldırarak O'nu küçük düşürmek, unutturmaya çalışmaktır. Türk ve Türkiye düşmanlarıyla, laiklik, cumhuriyet, hukuk devleti, demokrasi, çağdaşlık karşıtları -yasalara aykırı düşmemek için- CHP'ne, İsmet İNÖNÜ‘ye, laikliğe çatmakta, Kurtuluş Savaşı ile cumhuriyetin ilk onbeş yılını yalanlarla karalayarak günümüz yönetimine yaranma yarışına girmektedirler. Bunlardan kimileri de akademik unvanı olan kendini bilmezlerdir. Tarihi çarpıtmakta, gerçekleri saptırmakta, saltanat ve hilafet özlemcilerinin dedikodularına araç olarak, inanç sömürücülerin diliyle ordan oraya koşan siyasal tutsaklar, kölelerdir.
Aymazlık ötesi tutum
İktidar şakşakçısı medya kanallarında sarsak, sapık ya da sapkın oldukları izlenimini veren kimi düşük ve düşkünler de yönetenlerin ve onların adamlarının çoğunluğunu oluşturduğu kurul ve kurumlara güvenerek Atatürk‘e açıkça saldırıyor. Adnan Menderes‘in 25.7.1951 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 5816 no.lu Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Yasa'nın kabulü için Demokrat Parti Grubu'ndan üç kez kürsüye çıkarak söyledikleri anımsanmalıdır. Kürtçüler ve gericiler azgınlık ve çılgınlık koşusundalar.
Ulusal Kurtuluş Savaşı ile ulusumuzu yok olmaktan kurtaran, bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü sağlayan, namusumuzu ve onurumuzu koruyan, TBMM'nin, CHP'nin, devletin adını en yaraşır, en gerçekçi sözcüklerle koyan, aklın özgürlüğü ve inancın güvencesi olarak tüm sömürü türlerini önleyen laiklikle halk demokrasisi olan cumhuriyeti getiren, padişahlık ve halifelik önerililerini elinin tersiyle iten halk çocuğu ATATÜRK olmasaydı neler olacağını düşünmek yeter.
Yunanistan Başbakanı Venizelos‘un 12.1.1934'te “..Teokratik bir rejim içinde yaşayan, din ile hukuk kavramlarının birbirine karıştığı, çökme yolundaki bir imparatorluğun yerini güç ve hayat dolu modern ve milli bir devlet almıştır. Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa‘nın başlattığı hızla gerçekten laik bir devlet kurulmuştur. Yakındoğu'da barışın gerçek savunucusu olmuştur. Aday göstermekle şeref kazanırım.” diyerek Atatürk‘ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdiği unutulmamalıdır.
Sormak gerekiyor
ATATÜRK‘ün genç yaşlarda, kısa sürede başardıklarını kim yapmış? Başka örneği var mı? Kim O'nun kadar halkını sevdi, halkına, ülkesine, devletine kazandırdı? Kim O'nun kadar yepyeni bir devleti tüm temel ilkeleriyle kurdu? Kim O'nun kadar inanca saygılı, hukuka bağlıydı? Ulus bireylerini inanç ve soybağı ayrımı yapmaksızın kucaklıyordu? Eğitime ve ekonomiye kim onun kadar önem verdi, sağlık ve güvenliği öne aldı? O'ndan önce ulusun adı anılıyor muydu?
Ayırımcı, bölücü ve yıkıcılar, Atatürk olmasaydı babalarının kim olacağını, nerelerde yaşayacaklarını, hangi kapıda kul-köle olarak çalışacaklarını, halayık, odalık, hizmetkar durumuna düşürülüp itilip kakılacaklarını, sürüneceklerini düşünmelidir. Bilinmelidir ki cumhuriyet yalnız bir değişim, dönüşüm, gelişim değil, yeniden doğuştur. Bu sonucu Atatürk‘e borçluyuz. Osmanlı özlemcilerinin aşağılık duygusuyla giriştikleri bozgunculuk Atatürk aydınlığıyla önlenip giderilecektir. ATATÜRK yaşatılacak, yaşayacaktır.