Murat AYDIN- 1992 yılında Birleşmiş Milletlerin kararı ile 3 Aralık “Uluslararası Engelliler Günü” olarak kabul edildi. Bu karar, 1993 yılı Mart ayında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 1993/29 sayılı bildirisi ile 3 Aralık Gününün tüm dünyada engellilerin topluma kazandırılması ve haklarının “tam ve diğer insanlara eşit ölçüde” sağlanması amacı için çalışılması gereken bir gün olarak kabul edildi.




BİR GÜN DEĞİL HER GÜN...


Güzel bir gün… Ancak engeller bir günde aşılmıyor. Bugün konuşup, konuştuklarımızı rafa kaldırıp yarın unutursak, böyle anlamlı günler bir işe yaramaz.  Türkiye’de her 10 kişiden en az biri engelli durumda. Toplam nüfusun yaklaşık yüzde 12’si, 8 milyon 431 bin kişi engelli olarak yaşamını sürdürüyor. Türkiye’de ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engellilerin oranı yüzde 2,5, kronik hastalığı olanların oranı ise yüzde 9,70. Bu rakamlar az değil. Bunun oluşmasında oldukça farklı etkenler bulunuyor.

Aileler, engelli çocuklarının geleceği için kaygı yaşıyor.



Ülkemizde eğitim çağında o kadar çok engelli çocuklarımız var ki… Ama baktığımızda çok sayıda okulumuzun fiziki mekanları engellilerimize hitap etmiyor. Her engelliyi bir arada toplayıp eğitecek kadar da fiziki mekanlarımız ne yazık ki yok.  Engeller kişilerin durumuna göre değişiyor. Fiziki engelliler için onlara uygun mekanlar, görme engelliler için farklı mekanlar, yani her engele göre değişik fiziksel düzenlemeler gerekiyor.


Bırakın okulları sokaklarda bile engeller o kadar fazla ki. Engelleri kaldırmak için sadece uygulama yapmakta yeterli değil. Öncelikle bu konuda toplumsal kültürü oluşturup, engelli insanlarımızla birlikte yaşamayı, onları kucaklamayı, onlara o zort şartlarında el uzatarak varlıklarını sürdürebilecek yardımda bulunabilme kültürünü edinmemiz lazım.




ENGELLERİ KALDIRMAK KÜLTÜR İŞİ



Yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. Yer Gaziosmanpaşa Halitpaşa Caddesi… Belediye yol boyunca reklam tabelaları koymuş. Bir gün tramvaydan çıkıp tam caddeye geldiğimde engelli bir vatandaşımız, tabelanın önüne gelmiş ve oradan geçmek için yol arıyor. Hemen yanına yaklaştım. Kendisine yardımcı oldum. Genç bir insan. Görme engeli dışında çok aktif ve dinamik bir yapısı var. Kendisiyle konuştum. Eğitimini almış, özel bir terapi merkezinde fizik tedavi uzmanı olarak çalıştığını söyledi.


Konuşmamızda yollarda engelden yürüyemediklerini söyledi. Evet beraber yürürken, sokaklarda da engellilerin yollarına araç parklarına şahit oldum. Aslında, yol boyunca engelli yolu yapılmış ama neye yarar.  Bu kültürü oluşturup, insanlarımızın yaya geçişlerine araç  park etmelerini engellememiz lazım.


Okullarda engelli bir öğrencimizi ailesi sırtında üç kat çıkarmamalı. Eğitimin girdiği yerde hiç bir engel kalmaz. Yeter ki bu alanda bilinçlenelim, bilinçli bir şekilde engelli vatandaşlarımıza, çocuklarımıza sahip çıkıp, onların da birer birey olarak toplumun bir parçası olduğunu görelim.