Erdoğan'ın başbakanlığı sırasında çalışma ofisine "böcek" konulmasıyla ilgili 13 kişi hakkında açılan davada, dönemin Başbakanlık Müşaviri, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank "tanık" olarak dinlendi. Sanıklardan Hasan Palaz'ın avukatının Varank'a soru yöneltirken, "dönemin başbakanı" ifadesini kullanmasına, Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya, "Dönemin Başbakanı ifadesi çok özel bir ifade. Silivri'de tutuklu polislerin ifadesidir, bir daha kullanmasınlar" diyerek tepki gösterdi. Avukatın daha sonra Erdoğan için "Sayın Cumhurbaşkanımız" demesi dikkati çekti.

Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada söz alan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya, 5 firari sanıktan Sedat Zavar ve Enes Çiğci'nin Türkiye'nin Sırbistan'daki temsilciliğine müracaat ederek, eşleri için pasaport talebinde bulunduklarını bildirdi. Özkaya, sanıklar hakkında uluslararası yakalama kararı çıkarılmasını ve mal varlıklarına tedbir konulmasını istedi.

Sanıklardan avukatı Mehmet Sürer, müvekkili Serhat Demir'in soruşturma başlamadan önce, Ocak 2014'te yurtdışına gittiğini ve "soruşturmadan kaçtığı iddiasını kabul etmediğini" söyledi.

Müvekkilinin nerede tedavi gördüğünün sorulması üzerine Sürer, "Nerede olduğunu bilmiyorum, ama tedavisinin devam ettiğini biliyorum. İlk gittiği yer Almanya'ydı" dedi.

Sanıklardan Ahmet Türer, söz alarak, dosyayı celse arasında incelediğini, tanıkların anlatımlarında ve savcılık evraklarında hakkında yanlış bilgiler olduğunu, bunlara ilişkin beyanda bulunmak istediğini bildirdi.

Mahkeme heyeti, Türer'in beyanlarının, tanık anlatımlarından sonra dikkate alınabileceği gerekçesiyle bu aşamada dinlenmesine gerek olmadığına karar verdi.

-Mustafa Varank "tanık" olarak dinlendi-

Daha sonra tanıkların dinlenmesine geçilen duruşmada, ilk olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank salona çağrıldı.

Varank, olay tarihinde Başbakan Müşaviri olduğunu bildirerek, şunları söyledi:

"O tarihteki Başbakanlık Müsteşarımız Efkan Ala, arama tarama faaliyetlerinin verimli olup olmadığının kontrol amaçlı MİT Müsteşarı ile görüşmüş ve 'Sizin ekipmanlarla da bu işi yapalım' demiş. Bunu Cumhurbaşkanımıza (Erdoğan) arz etmişler. Cumhurbaşkanımız bana, MİT ekibinin başında bulunmam için talimat verdi. Daha önce korumaların yaptığı faaliyetlerde de başlarında durmuştum. Cumhurbaşkanımızın konutuna gidecekleri zaman başlarında dururdum. Cumhurbaşkanımızın o dönemde ameliyatı vardı, fırsat olduğu vakit MİT'e bu işin yapılabileceğini söyledim.

Ben ve başlarında B.A'nın olduğu 3 kişilik MİT ekibi Keçiören'deki ofislerden başladık. Orada Cumhurbaşkanımızın 2 tane ofisi var. Arama-taramaya 1 nolu daireden başladık. Bir süre sonra elinde anten şeklinde alet olan arkadaş sinyal tespit ettiğini söyledi. Sinyalin bulunduğumuz daireden gelmediği anlaşıldı. Yan tarafta, Sayın Cumhurbaşkanımızın kütüphanesi vardı. Sinyalin, orada telefonların bulunduğu konsolun olduğu yerden geldiği tespit edildi. Çoklu priz kapatıldığında sinyalin kesilmediği, fişten çekildiğinde kesildiği belirlendi. Bir aletle, prizin röntgenini çektiler ve içinde kabloları olan düzenek çıktı."

Varank, sürece refakat ettiğini, arama-tarama konularında uzman olmadığını belirterek, cihazın bulunduğu yerden sökülmesi kararının, MİT ekiplerince verildiğini söyledi.

-"Devlet güvenliği açısından çok mahrem görüşmelerin yapıldığı yer"-

Daha sonra AKP Genel Merkezi, Başbakanlık Merkez Bina ve Başbakanlık Resmi Konutlarında da arama-tarama yaptıklarını anlatan Varank, "Sayın Cumhurbaşkanımızın evinin altındaki kütüphanesi çok sık kullandığı bir yer değildi ama devletin güvenliği açısından çok mahrem görüşmeleri yaptığı bir yer olduğunu söyleyebilirim. Bu görüşmelerin içeriğini ve katılımcılarını ancak üç dört kişi bilebilir" dedi.

Erdoğan'ın, o dönemde Başbakanlık Resmi Konutu'nu sıkça kullandığını, burada jammer bulunduğunu, ancak bu aletlerden verim alınamadığına şahit olduğunu ifade eden Varank, "Özellikle 3G çıktıktan sonra doğru dürüst telefon sinyallerini bile kesmediğine şahidim" dedi.

Varank, jammerların çalışmadığı, verimsiz olduğu, sık sık arıza yaptığı, dinleme cihazlarını kesmediği, yenilerinin alınması gerektiğine ilişkin bir rapor bulunduğunu bildirdi, ancak kriptolu telefonların karasal hattan çalıştığı için jammerdan etkilenmeyeceğine dikkati çekti.

-Varank, soruları yanıtladı-

Sanık avukatlarının sorularını yanıtlayan Varank, "Neden adli makamlara bilgi verilmedi?" sorusu üzerine, "Ben adli makamlara karşı sorumlu değilim. Bize bu emri veren Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanlık Müsteşarımızdı. Biz bulduktan sonra gerekli yerlere haber verdik. Bir Başbakanın ofisinde dinleme cihazı çıkması casusluk faaliyetidir. Bunu araştırmakla görevli iki kurum MİT ve Emniyet İstihbarattır" dedi.

"Başbakanlık Koruma Dairesinden bir personelin arama-taramalarda bulunmamasının sebebi" sorulması üzerine Varank, ofislere ve konuta adli soruşturma ya da delil toplamaya değil, bir nevi teftiş amacıyla gittiklerini anlattı.

Böcek bulunduktan sonra, ekipteki B.A'nın söylemesi üzerine böceklerin fotoğraflarını kendisinin de çektiğini belirten Varank, daha sonra bunları Teftiş Kuruluna verdiğini bildirdi.

Varank, "Koruma polisleri, refakat için neden içeri alınmadı?" sorusunu yanıtlarken, "Biz ofislerde bulunduğumuzda zaten korumaları içeri almayız. Ben zaten başlarında olduğum için 'Gerek yok' demişimdir. Arama-tarama sırasında ben hiç odadan çıkmadım. Ancak böceğin bulunduğu kalıbı gördüğümüzde teknisyen ve konut müdürünü odadan çıkardık" bilgilerini verdi.

Böceğin bulunduğu yerleri gören kameraların kayıtlarının neden alınmadığı yönündeki soru üzerine Varank, "Ben soruşturma makamı değilim, araştırma yapmadım. MİT ekibi ya da Başbakanlık Koruma kayıtlarla ilgilenmiş midir, bilmiyorum" dedi.

"Böceğin alıcı taraması için 25 gün niye beklendi?" sorusunu, "Onu bilmiyorum. Onu MİT'e soracaksınız" diye yanıtlayan Varank, böcek bulunduktan sonra dönemin Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala ile konuştuğunu, aynı akşam Erdoğan'a da bilgi verdiğini ve sonraki süreci Ala'nın yönettiğini anlattı.

Bir diğer soruyu yanıtlarken, Ala'nın hassasiyet göstererek, "Başbakanlık Koruma'daki arkadaşlarımız arama yapıyor ama bunun rutin olmaması lazım. Ansızın da yapılması gerekir" dediğini ve bu şekilde ilgili yerlerde arama-tarama yapılmasını istediğini ifade eden Varank, "Müsteşar Bey'in, 'Bunun sonuna kadar gideceğiz' dediğini, MİT'in ve Emniyet İstihbaratın araştırmaya başladığını biliyorum. Ama detaylı bilgim yok" diye konuştu.

Varank, priz üzerinde parmak izi ve DNA incelemesine ilişkin sorular üzerine, bu konularda uzman olmadığını, ilgili personelin ne karar verdiyse, sürecin o şekilde işlediğini kaydetti.

-"Şunu gözlemliyorduk: Zeki Bulut daha yetkiliydi"-

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya'nın sorusu üzerine Varank, 2005'ten beri Erdoğan'ın hizmetinde çalıştığını belirterek, "Zeki Bey'lerin döneminden önce iki farklı koruma ekibi vardı, onlarla çalıştık. Zeki Bey geldiğinde referansını bilmiyorduk. Ama, Mehmet Bey her ne kadar amir konumunda olsa da şunu gözlemliyorduk: Burada personel alımında, Zeki Bulut daha yetkiliydi" ifadelerini kullandı.

Söz alan eski Başbakanlık Koruma Dairesi Şube Müdürü sanık Zeki Bulut, "Tanık, kimin, nasıl alındığı konusunda detaylı bilgiye sahip. Benim nasıl alındığımı biliyor musunuz ya da diğer arkadaşların?" sorusunu yöneltti.

Varank, bunun üzerine, "Bir örnek vermek istiyorum. Geçmiş dönemden kalan arkadaşlar, 'Ahmet Türer diye bir arkadaş var, şark hizmeti için Diyarbakır'a tayini çıkmış, ama hemen geçici görevlendirmeyle Başbakanlığa geri çağrılmış. Bunu kimseye yapmıyorlar, ama Zeki Bey'in yakını olduğu için kendini koruyorlar' demişlerdi" bilgisini verdi.

Tekrar söz alan sanık Bulut, ilk celsede sanık Ahmet Türer'in, "Mücahit Arslan'ın referansıyla alındığını beyan ettiğini" söyledi. Sanıklardan dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanı Mehmet Yüksel ise "bir konuda düzeltme yapmak istediğini" belirterek, "Başbakanlık Koruma Dairesinde ilk göreve geldiğimizde böcek tarama cihazları yoktu. Bunu biz oluşturduk. Bunların bir-iki yılda bir yenilenmesi gerekiyor. Bizim cihazların yenilenmesi talebimiz oldu. Sayın Müsteşarımız ile veda konuşması yaptığımda, 'Benden sonra gelen arkadaşım bilmeyebilir. Cihaz talebimiz oldu, bu gecikti. Bir an önce alınsın' dediğimi çok iyi hatırlıyorum" diye konuştu.

Sanıklardan Hasan Palaz'ın avukatının Varank'a soru yöneltirken, "dönemin başbakanı" ifadesini kullanmasına, Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya, "Dönemin Başbakanı ifadesi çok özel bir ifade. Silivri'de tutuklu polislerin ifadesidir, bir daha kullanmasınlar" diyerek tepki gösterdi. Avukatın daha sonra Erdoğan için "Sayın Cumhurbaşkanımız" demesi dikkati çekti.

AA