Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12. kez muhtarlara seslendi. Erdoğan'ın hedefende Almanya Başbakanı Angela Merkel'e mektup yazan Türk akademisyenler vardı. Erdoğan "Bunlara ben mankurt diyorum. Beşinci kol faaliyeti yapıyorlar" dedi.


İşte Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:

Okuduğum bir şiir nedeniyle cezaevine girdiğim zaman ‘Muhtar bile olamaz’… manşetleri attılar. Amaçları milli iradeyi aşağılamaktı. Muhtar seçilmekle Belediye Başkanı seçilmek arasında prensip olarak fark yok.

Eğer millet tavrınıza inanırsa tercihini sizden yana kullanır ve işbaşına gelirsiniz.

Bu kesim için en makbul muhtar mahallesine değil onlara hizmet eden muhtardır. 1994’te vesayet odaklarının değil İstanbul halkının emrinde belediye başkanlığı yaptığımız için o dönemde o manşetlere maruz kaldık.

Burada onların değil sizin bulunmanızdan rahatsızlar. İnanın bana cumhurbaşkanlığı külliyesi eleştirilerin gerisindeki asıl sebep budur. Bu külliye ilgili sorun olmadığını biliyorlar. Tek sıkıntıları Beştepe’nin kendilerinin değil milletin emrinde olmasıdır.
İstedikleri kadar uğraşsınlar Beştepe milletin emrinde olmaya devam edecektir.

İkide bir tutturmuşlar Kaçak saray Kaçak Saray. Elinde bir belgen mi var? Danıştay kararlarını açıklamamıza rağmen defalarca kaçak saray diyorlar. Neden iftira et izi kalsın.

Ana muhalefetin lideri önce "ben kaçak saraya gitmem" diyordu. Şimdi "çağırırlarsa giderim" diyor. Siyasetçi dürüst olmazsa milletten itibar göremez. Bu mekanla gurur duymaları gerekirken, çünkü burası şahsıma ait değil, mesele böyle bir eseri ülkeme kazandırmaktır. Bu eser bu milletin asaletini göstermektedir, onurunu göstermektedir.

"BU GİRİŞİMLERE BEN 'MANKURT' DİYORUM"

Almanya Başbakanı Türkiye’ye geliyor. Bir güruh çıkıp ‘gelmeyin, bu Erdoğan ve Davutoğlu’na destek anlamına gelir’ diyor. Bu girişimin adı 5. Koldur. Bu girişimdekilere ben ‘mankurt’ diyorum. Bu güruhtakilerden bir kısmı kamuda görev yapan, devletten maaş alan kişiler olmalarıdır. Cemil Meriç’in bir sözü var:

Bu ülkeyi yaşanmaz bulanlar bu ülkeyi yaşanmazlaştıranlardır.

Bu güruh her gün TV’de konuşur ama milletten karşılık bulamaz. Kendi ülkesi ve milletinin değil de terör örgütlerinin yanında yer alanları milletimiz zaten biliyordu. Boğaz’a köprü yapılmak istenir, karşısına bunlar dikilir. Baraj yapılmak istenir, karşısına bunlar dikilir. Mağdurun, mazlumun yanında dış politika izlenir, karşısına bunlar dikilir.

Siyasi iktidarı terör yoluyla kendi halkına yabancılaşmış bu sözde akademisyenler aracılığıyla hükümeti köşeye sıkıştırma çabasını üzüntüyle takip ediyoruz. Cumhurbaşkanı olarak yüzde 52 oyla şahsımı bu makama getiren milletime karşı sorumluluklarım benim için her şeyin önünde gelir.

Bizler faniyiz. Ne bu makamlar, ne bu mekanlar bize kalmayacak. Çocuklarımıza daha huzurlu Türkiye bırakmak istiyorsak bu riskleri almak mecburiyetindeyiz. Milletim bana her türlü makamı zaten layık görmüş. Daha neyin peşinde olacağım. Hiçbir işe karışmayan, zorunlu durumlarda kamuoyu önüne çıkan bir cumhurbaşkanı olsam bunlar hiçbir türlü eleştiriye girmez benimde başım ağrımaz ama milletin karşısına çıkacak yüzüm de olmaz. Ben çalışan, koşturan, terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım demiştim. Bu göreve gökten zembille gelmedim. 11.5 yıl başbakanlık yaptım.

İnşası süren projeler, hizmetler var. Onları takip etmek mecburiyetindeyiz. 2023 için sözünü verdiğimiz projeler var. Onları takip etmem gerekiyor.

Türkiye terör örgütünün saldırısı altındayken ben nasıl köşemde otururum. Huzurumuz, geleceğimiz tehdit edilirken kendimi başka işlerle nasıl meşgul edebilirim. Böyle davranmaya kalkarsam milletimin karşısına başı dik çıkamam. 13 yıl oldu hala bu sevdadan vazgeçmediler. Allah ömür, halkımız da destek verdiği sürece bu ülkede milli iradeden gücünü almayan hiç kimse at oynatamayacak, borusunu öttüremeyecek.

Türkiye’yi yönetmek mi istiyorsunuz? İşte sandık orada. 1 Kasım’da yetkiyi alırsanız o zaman gelin karşımıza.. Bizim için esas olan milletimizin tercihidir.

"BEN 'MANKURT' DİYORUM"

Almanya Başbakanı Türkiye’ye geliyor.  Bir güruh çıkıp ‘gelmeyin, bu Erdoğan ve Davutoğlu’na destek anlamına gelir’ diyor. Bu girişimin adı 5. Koldur. Bu girişimdekilere ben ‘mankurt’ diyorum.
Bu güruhtakilerden bir kısmı kamuda görev yapan, devletten maaş alan kişiler olmalarıdır.
Cemil Meriç’in bir sözü var: Bu ülkeyi yaşanmaz bulanlar bu ülkeyi yaşanmazlaştıranlardır.
Bu güruh her gün TV’de konuşur ama milletten karşılık bulamaz. Kendi ülkesi ve milletinin değil de terör örgütlerinin yanında yer alanları milletimiz zaten biliyordu.

MANKURT EFSANESİ
Mankurt ünlü yazar Cengiz Aytmatov'un eserlerinde geçen eski bir Orta Asya efsanesi olarak biliniyor. Efsaneye göre; Çinli hükümdarlar, baskı altında tuttukları Türk köylerinden kaçırılan çocukların başına ıslak deve derisinden başlık yaparak onları güneş altında bekletiyorlar. Güneş altında kafa derisi ile bütünleşen deri yıllar geçtikçe kişinin beyninin büyümesini engelliyor. Mankurt yöntemi ile Türk çocukları  "bilinç ve akıl düzeyleri geri kalmış" yarı insan varlıklar olarak hayatlarını sürdürüyor.

5.KOL FAALİYETİ

1940'ların 'moda' tabiri olan Beşinci Kol ise "Fiilî müdahale ile ele geçirilemeyen bir kitleyi ya da devleti propaganda, casusluk, sabotaj ya da terör yoluyla manevî etkiye maruz bırakmak suretiyle müdahaleye uygun hale getirmek ya da fiilî savaş esnasında savaşı daha kolay kazanmak için yapılan her türlü manevî yıkıcı çalışma" anlamına geliyor.

Akademisyenlerden Merkel’e mektup!

Akademisyenlerden Merkel’e mektup!


AKADEMİSYENLER NE YAZMIŞTI?

Aralarında Fethi Açıkel, Cengiz Aktar, Zeynep Ayata, Koray Çalışkan, Mustafa Görkem Doğan, Ferdan Erkut, Zeynep Gambetti, Mehmet Karlı, Nuray Mert, Özgür Mumcu, Baskın Oran, Yüksel Taşkın ve Tahsin Yeşildere’nin de olduğu 100 akademisyen tarafından Türkçe, Almanca ve İngilizce olarak yazılan mektupta şu ifadelere yer verilmişti;

“Size modern Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısının hemen ertesinde henüz tuttuğumuz yas esnasında yazıyoruz. Genel seçime kısa bir süre kalmışken ülkemize yapacağınız ziyarette dikkatinizi çekmek istediğimiz önemli bir husus var.

AGİT gözlemci heyetinin tüm uyarılarına ve konu hakkında yazdığı iki rapora rağmen Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın anayasal zorunluluk olan tarafsızlığını ettiği yemine rağmen korumadığı bu kampanya ikliminde, bu ziyareti yadırgadığımızı Türkiyeli akademisyenler olarak belirtmek zorundayız.

AB Antlaşması 3. Maddesi AB’nin ve üye devletlerinin AB’nin değerlerini yalnızca AB sınırları içerisinde değil, aday ülkeler dahil tüm dünyada muhafaza etme ve teşvik etme yükümlülüğünü getirir. Oysa başta Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sn. Başbakan Davutoğlu olmak üzere hükümet ve AKP parti mensupları bu değerleri açıkça ihlal etmektedir."