Gazeteci Fatih Altaylı T24'e verdiği röportajda çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Uzun söyleşide adeta mesleki hayatının öz eleştirisini yapan Altaylı Gezi Parkı eylemleri sırasında Habertürk ekranlarında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı program hakkında da konuştu. Altaylı "Erdoğan o programda nefret doluydu, sinirlendirip Taksim’e operasyon emri vermesinden çekindim" dedi. İşte Altaylı'nın çok konuşulacak açıklamaları:

"NEFRET DOLUYDU"

"Ben o programda sorulabilecek her şeyi sorduğumu düşünüyorum. Zaten bana 'Şunu da sorsaydın' diyen pek yok. Erdoğan’la ilgili pek çok yeni şeyi, mesela vapurdan inenleri gözetlediğini, içki içen herkese alkolik gözüyle baktığını, içki içmenin AKP’ye oy verenler dışında herkesi alkolik ettiğini orada öğrendik, daha iyi tanıdık. Tavrım daha sert olabilir miydi? Olabilirdi. Ama bazen şartlardan bağımsız olamıyorsunuz. Erdoğan karşıma oturunca ben zaten gerildim. Çünkü defalarca gördüğüm, program yaptığım adamdan çok farklıydı. Muazzam bir öfke içindeydi. O yüzden yumuşak bir üslup seçtim. Köprüden atlamak isteyen bir adamı atlamamaya ikna etmek için üzerine mi gidersiniz, alttan mı alırsınız? Ben alttan aldım. Çünkü köprüden hepimizi atabilecek bir ruh halindeydi. İkna etmeye çalıştım. Tabii bir de çevremiz var. Salonda 20 danışman, parti yöneticileri, kızı, arkamda sürekli sufle veren danışmanlar. Nefret dolu bir adam vardı karşımda. Tahrik etmek istemedim. Orada çok üzerine gidip, kamuoyu önünde zor duruma düşürürsem, çılgınca bir şeyler yapılmasından korktum. Açık söyleyeyim, orada sinirlenip Taksim’e bir operasyon emri vermesinden çekindim. Çünkü gördüğüm adam o noktadaydı."

"40,50 KİŞİ ÖLSE..."

"O gün Taksim’de bir olay olsa, Allah korusun 40, 50 kişi ölse, yaralansa tarih 'Fatih Altaylı isimli gazetecinin tahrikleri sonucu Gezi olayları çığırından çıktı ve bilmem kaç kişi öldü' diye yazacaktı. Ve siz şimdi bana, tabii hâlâ varsam, 'Fatih Bey ucuz kahramanlık için Başbakan’ı tahrik edip onca ölümün sorumluluğunu üzerinizde hissederek nasıl uyuyabiliyorsunuz' diye soracaktınız."

- Erdoğan'ın nefreti size nasıl yansıdı, kamera arkasında neler oldu?

"Bir sürü şey oldu. Programın 20. dakikası falandı herhalde. Reklam arası verilmesi istendi. Oysa programa reklam alınmamıştı. 'Reklam yok' dedim. Lütfullah Göktaş 'Başbakan istiyor' diye bir yazı kaldırdı. Ben de reklam arası verdim. Başbakan hemen ayağa kalktı ve 'Bu program burada biter' dedi. 'Niye' dedim, 'Biz bugün sizinle anlaşamayacağız. En basit tanımda bile anlaşamıyoruz. Sürdürmenin âlemi yok' dedi. Tanımdan kastı alkolik meselesiydi. Bilgisayardan internete girdim, alkolik tanımını bulup okudum. Kızı da oradaydı. 'Yanlış' dedi. Danışmanlar da araya girdi. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, 'O halde dönüşte siz bu konuyu açın, ben de bir özür dileyeyim' dedi. Şaşırdım. Reklam arasından sonra 'Eğer yanlış bir anlamaya sebebiyet verdiysem özür dilemek durumunda olabilirim' dedi. Zaten çok sinirli gelmişti. Gergindi. Ben de ilk soru olarak 'Şu kışla işini halka sorsak. Siz her şeyi anketlerle yaparsınız bunun için de bir referandum yapılsa iyi olmaz mıydı? Hâlâ geç kalmış sayılmayız' dedim. Büyük bir öfkeyle 'Ecdadımın eserini ihya etmek için halka mı soracağım' dedi ve ben 'Yandık' diye düşündüm içimden. Bana göre program aslında o cümleyle bitmişti."

"KALABALIK DANIŞMAN ORDUSU"

-Bize Erdoğan’la program yaparkenki ortamı biraz daha detaylı anlatabilir misiniz? Kızı ne yapıyor, danışmanlar nasıl sufleler veriyor, reklam arasında nasıl diyaloglar oluşuyor, program bittiğinde vedalaşırken Erdoğan programa dair neler söylüyor?

"O gün ekstradan gergin bir durum vardı. Normalde bir iki danışman, basın danışmanı olur. Bazı konularda kâğıtlara yazarak Başbakan’a hatırlatmalar yaparlar. O gün ise AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda istediler programı. Büyük bir salondu. Onlarca danışman, kızı, parti yöneticileri, kalabalık bir grup vardı. Konuyla ilgili kim varsa benim arkamdan Başbakan’a bazı hatırlatmalar yapıyorlardı. Herkes çok gergindi. Benim gördüğüm kadarıyla, Başbakan’ın ekibi de Başbakan’ın bir yumuşama mesajı vereceğini düşünüyorlardı. Sert çıkınca onlar da şaşırdılar. Bir danışman program bittikten sonra 'Şimdi yandık' dedi.

"30-40 bin lira civarı bir maaş alıyorum"

Söyleyişi de mesleki konulara yönelik soruları da yanıtlayan Altaylı "maaş konusunda" adeta isyan etti. Altaylı "Nedir bu maaş merakı anlamadım gitti. Yıllardır mal beyanı veririz. Son yıllarda defalarca MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu), Maliye inceledi. Her şeyimiz açık. Çok merak ediyorsanız söyleyeyim. 30-40 bin lira civarı bir maaş alıyorum. Televizyon, gazete yöneticiliği, yazarlık, her şey dahil. Açık söyleyeyim, bunun yarısı yaptığımız işin karşılığıdır, yarısı da hayatımızın içine sıçılmasının. Her gün orada burada bir sürü kişinin haklı haksız eleştirisine, küfrüne maruz kalmamızın. Bakın 20 yıldır ekrandayım, 30 yıldır gazeteciyim. 15 yıldır genel yayın yönetmenliği yapıyorum. 20 küsur yıldır köşe yazısı yazıyorum. Bu maaş çok görünebilir. Eş değerlerimin kazandıklarına bakın bir de. Bende şirket kredi kartı yoktur. Gazetemden “temsil giderleri” adı altında bir para almam. Evimin masraflarını gazete ödemez. Konumumuzdan ötürü gelen taleplerin yanı sıra vicdanen yaptığımız yardımların parası da bu maaştan çıkar. Bizim gruba yönetici olarak gelen birisi maaşımı öğrenince “Bu mu? Biz bunun 5 mislini falan alıyorsundur diye düşünürdük hep” dedi. Özel sektörde bizim çapımızda şirket yönetenler de bizden çok kazanırlar, kimse merak etmesin." diye konuştu.

Egemen Bağış, Erdoğan'a danışman oldu

Egemen Bağış, Erdoğan'a danışman oldu


FUAT AVNİ'NİN RAKAMLARI DOĞRU

Fatih Altaylı "Ulusal gazetelerin açıkladığı tirajları son olarak Fuat Avni yalanladı. Yakın zamana kadar yöneticilik yaptığınız için soracağız; hangi gazete aslında ne kadar satıyor, tirajlar hangi yöntemlerle yüksek gösteriliyor?" şeklindeki bir soruya ise "Hakikaten çok acayipsiniz. Bu ülkede kimsede hafıza yok. Bakın ben Habertürk’ü kurar kurmaz ne yaptım. 'Tirajlar denetlensin' diye yıllarca yazdım. Söyledim. Habertürk’ün tirajını bağımsız denetime açtık ve açıkladık. Bizden başkası yaptırmadı. Sonunda biz de pes ettik ve vazgeçtik. Ben o dönemde 'Bu tirajlar yalan' diye defalarca yazdım. Kimse tınmadı. Fuat Avni yazınca mı 'Aaaa!' dediniz. Fuat Avni adındaki Twitter hesabının verdiği tirajlar üç aşağı beş yukarı doğru. Doğrusu yöntemlere çok hakim değilim. Dağıtım şirketleri daha iyi bilir o işleri. Ama pek çok gazetenin ithal ettiği veya satın aldığı kâğıt miktarı tirajının gerektirdiği kâğıdın 10’da biri kadar. Bazı gazeteler üniversitelerde, marketlerde, otobüslerde bedava dağıtılıyor. Ama bunlar yine de tiraj. Bazıları basmadığı gazeteyi tiraj diye yazıyor." diye yanıt verdi.

FUAT AVNİ NE DEMİŞTİ?

Fuat Avni geçtiğimiz hafta attığı tweetlerde "yandaş gazetelerin satışlarının açıklandığının çok altında" olduğunu yazmış Sözcü'nün tirajının ise Erdoğan'ı şok ettiğini duyurmuştu.

İşte Fuat Avni'nin işaret ettiği esrarengiz adam!

İşte Fuat Avni'nin işaret ettiği esrarengiz adam!