FOTOĞRAF: ZEKERİYA ALBAYRAK/ANKARA

MHP'nin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmedi. CHP'nin Avcı'yı en sert eleştiren isimlerinden olan İstanbul Milletvekili Nur Serter de ayağa kalkarak Avcı'yla konuştu.

SERTER'DEN ÇOK SERT ELEŞTİRİLER

MHP'nin, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında verdiği gensoru önergesi üzerinde konuşan Serter, AK Parti iktidarında Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan bakanlar döneminde görmedikleri uygulamaları Avcı döneminde gördüklerini, hukuk ve yargı kararlarını yok sayan, ciddi hak ihlallerine yol açan, inanç özgürlüğü konusunda ciddi baskı, sınav sistemindeki çöküş ve bu çöküşe rağmen sistemin yeniden ayağa kaldırılmasına yönelik irade yoksunluğuyla karşılaştıklarını savundu.

Milli eğitim şube müdürlerinin ataması konusunda yapılan yazılı ve sözlü sınavların ortalaması yerine sözlü sınavın esas alındığını, bin 709 kişinin sözlü sınav sonucuna göre atamasının yapıldığını anlatan Serter, bunun çok açık ve net kadrolaşma olduğunu ileri sürdü. Serter, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı verdiğini, açılan bireysel davalarda idare mahkemelerinin aritmetik ortalamayla atama yapılmasına ilişkin kararlar aldığını, son olarak bin 709 şube müdürünün atanmasının esastan iptal edildiğini ifade ederek, ancak Avcı'nın konuyla ilgili hiçbir şey yapmadığını, mağduriyetlerin hala sürdüğünü savundu.

Serter, ÖSYM'nin yaptığı üniversite giriş sınavlarında sınav soru ve yanıtlarının yayınlanması kararına Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının gereğinin yapılmadığını belirterek kararın ÖSYM için de bağlayıcı olduğunu kaydetti.

Diğer bir hak ihlalinin LYS-2 kapsamında yaşandığını ifade eden Serter, paralarını yatıran ancak internet üzerinden formu dolduran fakat onay butonuna basmayan 9 bin 343 kişinin ÖSYM tarafından sınava alınmadığını anlattı. Bunlardan 8'inin idari yargıya başvurması sonucu yürütmeyi durdurma kararı verildiğini dile getiren Serter, "8 öğrenci sınava alındı. 'Yargı haklısın' dediğine göre, ÖSYM geri kalan öğrencileri sınava almazsa hak ihlali değil mi? '10 bin soru kitapçığı basılamayacağı için çocuklar sınava alınmıyor' dedi Bakan. Bir matbaa kiralarsınız, kitapçıkları bir gecede basarsınız, hepsini Ankara'da sınava alırsınız. Bu işin üzerine düşmeyen Bakan'ı kınıyorum. Kazanılan davayı emsal alıp geri kalan öğrencilerin hepsi dava açarak hayatlarının bir yılını bedelini talep etmeli. Bu haksızlıktır. Bakan'ın görevi ihmali var" diye konuştu.

TEOG sınavlarından çeşitli mağduriyetler doğduğunu belirten Serter, sınavların yeniden ele alınmasının başarısızlığın ikrarı olduğunu söyledi. Serter, "Hesapsız kitapsız hayali projelerle yola çıkıp, çocuklarımızın hayatından yılları çalmaya kimsenin hakkı yok" görüşünü ifade etti.

"Değerler eğitimi"nin bir anda ruh ve yapı değiştirdiğini savunan Serter, MEB'in Hizmet Vakfı ile protokol imzaladığını, ders materyal ve eğiticilerinin vakıfca teminini kabul ettiğini söyledi. Serter, "Hizmet Vakfı kurucuları ve yakın tarihe kadar başkanının resmi ilkokul diploması bile yoktur. Tek yaptığı şey dini kitapların basım ve dağıtımıdır. Tek özelliği Nurcu olan vakfa çocuklarımızın yaşamları emanet edilmiştir. Bakan'ın bu protokolü yırtıp atmasını bekliyorum" dedi.

Serter, MEB tarafından okullara, "Hristiyanlık ve Musevilik dinleri dışındaki diğer dinlere mensup veya hiçbir dine inanmayan öğrencilerin dersi okumaları zorunludur" yazısı gönderdiğini ifade ederek, "Bu mudur inanç özgürlüğü? Baskının daniskası budur. En hayali proje olan Fatih Projesi çökmüştür. Sayın Bakan, siz de o projenin altında kaldınız. Adı geçen şirket bana 100 bin lira tazminat davası açtı ve telefonda beni tehdit etti" dedi.