Sevgili okuyucularım, ülkemizin bu iktidar döneminde nasıl yalanlarla yönetildiğini, insanların nasıl aptal yerine konulduğunu burada sık sık, elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum.
İşin ilginç ve acı olan yanı şudur ki, sayısı epeyce fazla olan bazı tipler bu yalanlara inanıyor.
Ahmak ve aptal yerine konulduğunu ise ya hiç anlamıyor, ya da anlamak istemiyor.
Son günlerde iki yalan birden çöktü.
İlki, “Şeyini şey ettiğimin şeyi” Bülent Arınç’ a yapılacağı iddia edilen suikast!..
İkincisi ise Gezi olayları sırasında Kabataş’ta cinsel saldırıya uğradığını iddia eden yeni gelinin cinsel fantezilerden oluşan yalanları!..

* * *

Adı Seferberlik Tetkik Kurulu olan, doğrudan Genelkurmay’a bağlı kuruluşta çok ilginç devlet sırları vardı. Varsayalım ülkemiz günün birinde işgal edildi ve ordumuz yenik düştü. Ya da zor durumda. Bu aşama için hazırlanan çok gizli planlar var:
Önceden belirlenmiş olan sivilleri direniş örgütü olarak devreye sokmak.
Bu amaçla çok gizli çalışmalar yapılıyor ve Türkiye’nin dört bir yanında en sağlam, güvenilir ve yurtsever insanların isimleri belirleniyor. Bu durumu o insanların pek çoğu bile bilmiyor. Belki komşumuz, belki yakındaki bakkal, belki de aynı yeri paylaştığımız iş arkadaşı...
Onların görevi belli yerlere gizlenmiş olan silahları alıp düşmana karşı kullanmak, gerilla yöntemiyle savaşmak.
Listelerde on binlerce isim var.
Zor bir duruma düştüğümüz taktirde (Kentlerde ve kırsal kesimde) hangi silahların nerelerde gizlenip yurtseverlere kimler tarafından teslim edileceği de sıralanıyor.

* * *

Bazı çevrelerin amacı o listelere ulaşmaktı... Belki de listelerde yer alan kişiler, AKP’ye karşı yapılacak bir darbede kullanılacaktı! İsimler çok önemliydi...
2009 yılının Aralık ayı...Ve Bülent Arınç’a suikast yalanı işte bu ortamda tezgahlandı. Seferberlik Tetkik Kurulu üyesi iki subay başka bir görevde iken Bülent’e suikast iddiasıyla gözaltına alındı. Üzerlerinde silah ve başka suç aleti yoktu.
Aynı gün savcılık tarafından ifadeleri alındı, serbest bırakıldılar.
Senaryo baştan aşağı gülünçtü ve acemice düzenlenmişti.
Kurguyu tamamlamak için derhal bir yargı kararı çıkarıldı... Sonradan Yargıtay üyeliğine seçilen Kadir Kayan isimli bir hakim 26 gün boyunca her gün o askeri birliğe gidip arama yaptı. Genelkurmay sessizce izliyor, tepki vermiyordu!
Devletin kozmik odaları altüst edildi ve bütün belgeler Ankara adliyesine götürüldü. En gizli tutulması gereken devlet sırları artık adliye koridorlarında idi!.. Odacıların, çaycıların bile yanı başında!..
O sırada Balyoz ve Ergenekon kumpasları hız kazanmıştı. O kadar ki, baskın olayından bir süre sonra Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bile tutuklandı.
Savcılık soruşturması 2009 Aralık ayından 2015 yılının Mart ayına kadar (beş yıldan fazla) sürdü ve birkaç gün önce takipsizlik kararı çıktı.
Kararda delillerin ve her şeyin düzmece olduğu vurgulandı.

* * *

Dün epeyce araştırdım, ortaya ilginç bir gerçek çıktı. Başta Tayyip olmak üzere (Bülent dahil) hemen hiçbir AKP yetkilisi bu suikast iddiasının tantanasını yapmamıştı.
Yandaş-satılık iktidar medyası her zaman olduğu gibi bol bol çığırtkanlık yapıyor, ama onlar suskun kalıyordu.
Tayyip olayın hemen ardından kardeşi Esad’la sarmaş dolaş olmak için Suriye gezisine çıkmadan hemen önce Esenboğa’da kısacık konuştu:
“Vahim ve düşündürücü bir süreç. Bu konuda siyasetçilerin yaptıkları veya yapmakta oldukları açıklamaları dikkatle yapmalarında fayda var diye düşünüyorum.”
Hepsi bu kadar!
Askerler Başbakan Yardımcısı Bülent’e suikast hazırlığı içinde suçüstü yakalanacak ve Tayyip bu kadar sessiz kalacak!.. İnanılır gibi değil.
Peki niçin böyle oldu? Olayın üzerine niye gidemediler?..
Çünkü olayın kurgu olduğunu, düzmece ve yalan olduğunu biliyorlardı. Sonra mahçup olmamak için konuşmaktan kaçındılar.
Dosya artık savcılık tarafından kapatıldı. Peki bu iğrenç tezgahı kuranlara ve katkıda bulunanlara ne olacak?
Hiçbir şey olmayacak...
Bir süre sonra hükümetten yeni bir açıklama gelirse sakın şaşırmayın:
“Bu kumpası da paralel yapının-cemaatin kurduğu anlaşılmıştır!”

* * *

Ve ikinci büyük yalan!.. Gezi olayları sırasında Kabataş iskelesinde altı aylık çocuğu ile birlikte kocasını bekleyen örtülü bir yeni gelin...Kayınpederi İstanbul’da AKP’li bir belediye başkanı.
Yeni gelin beynindeki cinsel fantezileri yandaş medyaya ballandıra ballandıra öyle bir anlattı ki!..
“Kadınlar bana sataşmaya başladı. Sonra karşıma 100 kadar erkek çıktı. Belden yukarıları çıplaktı, ellerinde deri eldivenler, başlarında bandana vardı. Bana hakaret ettiler...Seni de Tayyip’i de s... dediler. Sonra bana cinsel tacizde bulundular. Bacaklarım morarmıştı. Yere yatırıp üzerime işediler...”
Anlattıkları tümüyle yalandı. Savcılık, polis ve MİT devreye girdi. Kameralarda böyle bir görüntü yoktu, tanık yoktu, hiçbir şey yoktu. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu böyle bir olaydan haberi olmadığını söyledi.
Kameraların yüzlerce saatlik kayıtları ile fotoğraflar polis ve savcılık tarafından incelendi. Uçan sineği bile kayda alan MOBESSE kameraları nedense bu olayı ıskalamıştı!..
Ama bu işlerin ustası olan Tayyip olayı Meclis kürsüsü dahil her yerde kullandı. Aslanlar gibi kükrüyordu:
“Örtülü bacımıza böyle böyle yaptılar!..”
Yandaş basın şimdi yeni bir taktik geliştirdi ama bunlar artık son çırpınışlar:
“Aslında kamera kayıtları vardı ama cemaat bunları sildi!..”
Çiçeği burnunda taze gelinin cinsel fantezileri, üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başları bandanalı, kendisini yere yatırıp üzerine işeyen adamlar uydurmacası Tayyip dahil bütün iktidar kesiminin ağzına bir parmak sömürü balı çalmıştı.
Fırsatını bulmuşken bol bol örtülü kadına taciz sömürüsü yaptılar.
Kadın örtülü olmasaydı “Boşver yaaa, zaten açık giyinmiş orospu” diyeceklerdi.
Böyle düşünen kafalar nasıl olsa ellerinde... Tokat’ta bir ortaokulda din dersi hocası kadın, başını örtmeyen kız öğrencilere boşuna “Sizin gibilere Özgecan
gibi tecavüz mubahtır” dememişti.
Bülent’e suikast dosyası artık resmen kapandı...
Ama yandaş medya pes etmiyor, gelin hanım sömürüsü yalanlarla, sahtekarlıkla sürüp gidecek gibi!