Cennet ülkemde yerleşik reflekstir.
Alemin kralı yabancıysa, mutlaka yerli parçası aranır.
Yoksa da uydurulur.
Misal, siz bilmezsiniz ama, aslında Hitler gizli Müslümandı.
Zaten öyle olmasa, hem İngiliz gavuruna, hem de dinsiz Moskofa,
aynı anda cephe açıp, mübalağa cenk edebilir miydi.
Ne oldu, inanmadınız değil mi?
Peki ne fark eder?
Dikkatinizi çektim.
Biraz eğlendirdim.
Necip milletimin, üstün vasıflarını, (ki bu durumda dinimiz) düşman üstünden övdüm.
Bir de Kemal Tahir (Bozkırdaki Çekirdek) gibi yazabilseydim, şehir (köy?) efsanesinin hakkını tam verebilirdim.

* * * *

Nereden mi aklıma geldi?
Syriza tartışmalarından tabii ki.
Yandaş medya yırtınıyor.
Yeminle diyorlar ki, “Syriza AKP’yi örnek aldı.”
Oldu canım, inandık.
Zaten Çipras da ateist falan değil.
Rol yapıyor, aslında imam hatipli, ama mecburen saklıyor!
Bir nevi takiyye yani.
Haydi AKP’yi anladık...
Yerin dibine batmış itibarı yüzünden çaresiz debeleniyor.
Sosyalist solun ipi dahi olsa tutunup kuyudan çıkmaya çalışıyor.
Düşenin dostu olmaz, denize düşen yılana sarılır, tarzı klişelere uygun telaşla, Syriza’dan medet umuyor.
Peki HDP’ye ne demeli?
“Hakiki Syriza biziz, Syriza’nın Türkiye’de başka şubesi yoktur, rakiplerimiz taklittir” iddiasını neresinden tutalım...
HDP’nin yüzde 10 baraj sorunuyla, TBMM’ye vekil sokacağı bile kuşkulu iken, tek başına iktidara gelen Syriza ile benzerlik nerede?
Veya sayıyı bırakıp, asıl içeriğe dönelim...
Irk milliyetçiliği temelli her siyaset, sosyalist dünya görüşüne zıttır.
Enternasyonal marşı çalıp, Kürt milliyetçiliğini Syriza maskesiyle saklamaya kalkmak da beyhudedir.

* * * *

Syriza’nın çakma örneklerinden ben yoruldum.
Siz de sıkılmış olabilirsiniz...
Kitabın ortasından anlatayım.
Syriza’da iki önemli fark var:
1) Dünyanın idrakinde, ıskalamıyor.
AB ile ipleri koparmak istemiyor, sıkı pazarlığı amaçlıyor.
2) Toplumun her kesimiyle dayanışma öngörüyor, bölmüyor, birleştiriyor.
Şimdi gelin bunları Türkiye’deki örneklere kıyaslayın lütfen.
Abi vesayetinde, Beştepe veya İmralı güdümündeki siyaset, hiç dünyayı umursar mı?
Türkiye’yi düştüğü derin yalnızlıktan kurtarır mı?
Ya da dayanışma dedik...
Tek mezhebin dindarlarına, tek etnik milliyetçiliğe teslim ve dayalı iktidardan dayanışma beklenir mi?
Dayanışma olmadan, sizin, ailenizin iş ve aş bulması, geçimi mümkün mü?
Kobani ve Somali karın doyurur mu?
O sebeple diyorum ki;
Kim ki dünyaya uyumlu ve dayanışmaya inanıyor...
Kara Murat...
Pardon pardon, Syriza odur.

Dipnot

Turkcell’deki tepe yönetici değişikliği gürültüye gitmesin.
Süreyya Ciliv’in ayrılışı büyük medya operasyonunun parçasıdır.
AKP medyasını kurma sürecinde ilk aşamayı tamamladı.
Havuzla, emirle medyada sahiplik değişti.
Hisseler yabancı sermaye ve halka açılma gibi seçenekler dururken yandaş sermayeye teslim edildi.
Dipsiz havuz medyasının görev zararı önce kamu kaynakları ile karşılanmaya çalışıldı. Ama kamu bankaları, TOKİ parası yetmedi.
İkinci aşama, yani özel şirketlerin reklam parasıyla yandaşları besleme operasyonu Turkcell ile başladı, Süreyya Ciliv’in dayanamayıp gitmesi ile hız kazanacak. Sadece yerli değil yabancı yatırımcıların da payı bulunan bu dünya şirketinde kurulan tezgah siyasi pervasızlığın son örneğidir.