- Oslo’da “Öcalan organizasyonunda, MİT, Kandil PKK yetkilileriyle, İngiliz müşahitliğinde” Güneydoğu’yu “oy-takas”pazarlığı gafletine düştüler.
- Analar ağlamasın hokkabazlığıyla “askere kışlanızdan, polise karakoldan çıkmayın, PKK’ya dokunmayın” talimatları verip, Türkiye’nin bölünmesi, Güneydoğu’da fiil bir PKK devletinin kurulmasına göz yumdular.
7 Haziran’da oylar HDP’ye kayınca bölgeyi kana bulamaktan çekinmediler.
- Dünyanın en azılı terör örgütlerini (binlerce TIR her türlü mühimmatla donatıp), Ortadoğu ve Türkiye’nin başına bela edip, bölgenin kan gölü haline gelmesine neden oldular.
- TCK’nın 309. Maddesi anayasal düzeni fiilen değiştirmek, anayasayı “tebdil ya da tağyir” etmenin (bozma, değiştirme, ortadan kaldırma) ağırlaştırılmış müebbet hapis olduğuna hükmediyor.
Bunlar ise anayasayı tağyir değil, kevgire çevirdiler.
- Ege sahilimize yapışık 16 adanın Yunan tarafından oldu bittiye getirilerek işgal edilmesine izin verme zilletine düştüler.
- Milli ordunun (düşmanların ekmeğine yağ sürercesine) melun bir kumpasla kolunun, kanadının kırılmasının müsebbibi oldular.
- Ülkeyi, “laik, anti laik”, “Sünni, Alevi”, “Kürt, Türk” ayrımcılığıyla parçalayıp, halkları birbirine düşman ettiler.
- Sırf acaba bir askeri darbe planı var mı hinliğiyle Bülent Arınç’a suikast yapılacak diye hayasız, uyduruk bir ihbarla devletin kalbi kozmik odayı arattılar. Bu şekilde devletin en gizli sır, plan ve belgelerinin olduğu hard disklerin odadan çıkartılarak kopyalanıp, meçhul yerlere servis edilmesine neden oldular.
Şimdi Arınç, TV’lere çıkıp, “kozmik odayı aratmak için beni kullandılar” diye yakınıyor.
- 17-25 Aralık eşi görülmemiş devlet soygunuyla içi milyon dolarlarla dolu ayakkabı kutuları, insan boyu bir düzine çelik kasalardaki paraların sıfırlatılması, tarihe kara bir leke olarak geçiyor.
Şimdi, artık kimse bu yaşananların gerçek dışı olduğunu iddia edemiyor.
Bunların çoğu eski idam, şimdi ağırlaştırılmış vatan hainliği suçlarıdır. Yaşanan bu olayların binde biri başka bir ülkede yaşansa gök kubbe başlarına indirilirdi.
Kimi yargı kurumları, anayasal organlar hangi menfur çıkarlar uğruna nasıl oluyor da ülkenin göz göre göre felakete sürüklenmesine bu denli duyarsız ve bigane kalabiliyorlar. Dünyada hangi ülke halkı, bu kadar şaibeli bir iktidarı içine sindirip, birinci parti yapabiliyor.
Atatürk, “Türkiye kahramanları kadar hainlerinin de bol olduğu bir ülkedir” diyor.
Yasalar ve dinimize göre bu suçlara yataklık edenler de vatan hainliği suçu işlemiş sayılıyor.
Yıllardır tüm bu rezaletler, milyarlarca liralık imar ve ihale vurgunları, çalıp, çırpmalar, ardı arkası kesilmeyen melanetlerden pişmanlık ya da nedamet duymuyorlar.
Dünyanın gözleri önünde yaşanan, tüm bu hayasızlıkları örtbas etmek için anayasal organlar ve devlet kurumları seferber ediliyor, ellerinden gelen hiçbir hayasızlığı eksik etmiyorlar.
On paralık çıkarlar uğruna kimi medya, mamalanmış vekiller, savcı ve yargıçlar, bilgin-aydın, yazar-çizerler, nasıl oluyor da vatanlarını bu denli feda etme zilletine düşüyorlar?
Neden “Türkiye’nin bu hale gelmesinde bizim de dahlimiz oldu. İktidardakiler bizim bu basiretsizlik ve gafletimizden cesaretleniyor, gemi azıya alıyor” diye kendilerini sorgulayıp öz eleştiride bulunmuyorlar.
Türkiye tarihte hiçbir dönemde bu kadar sahipsiz kalmamış, bu kadar hainliklerle karşılaşmamıştı.
Her gün yeni gemicikler, ihale vurgunları, rüşvet olayları gazete manşetlerini dolduruyor. “Ne bunlar uslanıyor, ne de halk artık yeter yahu” diyor.
Böyle bir duruma en ilkel aşiret devletlerinde bile tanık olunmuyor.