Demokrasiyi amaca (şeriata) ulaşmak için araç olarak kullanacağız” dediler, Türk halkı en ufak bir tepki göstermedi. Aksine büyük bir çoğunlukla iktidara getirdiler.
- Temel icraatları Atatürk’ün tüm çağdaş devrim, kazanımlarını bir bir yok etmek oldu. Laikliği getirmekle dini yok etti diye Atatürk’ü dinsiz ilan etti, anıtlarına çelenk koymayı yasakladılar.
Türkiye’de %80 Atatürk sevdalısı olan halkın kılı kıpırdamadı. Aksine 1 Kasım seçimlerinde %49,5 oya katkıları oldu.
- “Uyduruk bir dava icat ederek kendi milli ordusunun kolunun kanadının kırılmasına seyirci kalan bir iktidar olarak tarihe geçtiler”.
(Türk düşmanlarının ekmeğine yağ süren) bu melanete karşın Türk halkının gıkı çıkmadı.
- AKP kurucusu Abdullatif Şener, AKP, “hava meydanı, köprü gibi büyük vurgunlar yapacağı ihaleler dışında üretime dönük bir yatırım yapmaz” diyor. CHP’li vekil, enerji yatırımlarında yapılan soygunların yüz milyarları aştığını delilleriyle açıklıyor.
17-25 Aralık’ta asrın en büyük devlet soygunu suçüstü yakalanıyor. Başka bir ülkede olsa yer yerinden oynardı.
Bizde ise dindar, Müslüman halk “dinimizde cehennemlik bir suç olan hırsızlar ve yetim hakkı yiyenlere karşı “günah işleme özgürlüğü” diye en ufak bir tepki göstermiyor.
- Ortadoğu’da Sünni terör örgütlerini silahlandırıp, Şii Esad’ı devirmeyi düşleyerek Türkiye’yi Ortadoğu batağına gömdüler. IŞİD’i besleyip Türkiye ve Ortadoğu’nun hatta dünyanın başına bela ettiler.
Tüm dünyadan dışlandık. Başka bir ülkede olsa halk, gök kubbeyi başlarına indirirdi.
Bizde ise yüzde 49,5 oyla başlarına devlet kuşu konduruldu.
- Demokrasi ve hukuk devleti dinamitlendi. Çıkarılan yasalarla mal ve can güvenliği “Marko Paşa’ya” havale edildi.
Gazeteler, dünyaca ünlü şirketler basılıyor, yönetime el konuluyor. Tüm dünya ve AB ülkeleri, dünyanın 52 ünlü gazete genel yayın yönetmenleri Türkiye’yi protesto ettiler. Bizde ise yaprak kımıldamadı.
Türkiye’de 180 üniversitenin hukuk fakülteleri, dekan ve Profları arasından bir Allah’ın kulu çıkıp da “bu ne rezalet” diyemedi.

ARTIK “SÜTUNLARIMIZI PATLICANIN NİMETLERİYLE” DOLDURMAK GEREKİYOR


Atatürk, “Zulmeden, yolsuzluk yapan iktidarlara karşı halkın direnip, tepki göstermemesi halinde o toplum tüm mezalimlere layık ve müstahak olur” diyor.
Ancak Türk halkı yolsuzluklara, zulümlere direnmek değil, aksine onları mükafatlandırıyor. Şöyle ki;
Ortadoğu imam diplomasisi, Libya, Mısır, Suriye, Irak’la bize tam 58 milyar dolara mal oluyor. Türk halkı bundan da rahatsız olmuyor. Yine AKP’yi mükafaten birinci parti yapıyor.
Arınç’ın Gökçek için “parsel parsel sattı dediği Ankara’da” halk “devletin malı deniz, yemeyen domuz” deyip, AKP’yi birinci parti yapıyor.
Korkunç bir sorumsuzlukla yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği Soma ve Ermenek halkının evlatlarının ölümü için yaptıkları feryatlar göstermelikmiş.
Felaketzedeler “bu bir fıtrattı” deyip, bölgelerinde AKP’yi açık farkla birinci yapıyor.
2,5 milyon Suriyeli göçmen işgaliyle ekonomik ve sosyal hayatları felç olan Kilis, Hatay, Antep, Urfa gibi Güneydoğu halkının perişan olduk diye yakınmaları da palavraymış.
1 Kasım’da bölge halkı “Suriyeliler başımızın tacı, onları getirdiği için Allah AKP’den razı olsun” dedi, AKP’yi açık farkla birinci parti yaptılar.
Tük halkı “ülkenin parçalanması, insanların birbirine düşman edilmesinden, devlet soyguncuları, hırsızlar, yetim hakkı yiyenlere” helali hoş olsun diyor. Oyları tavan yapıyor.
Böyle bir duruma dünya tarihinde en ilkel ülkelerde bile tanık olunmuyor.
Artık muhalefet partilerinin seçim beyannamelerinde “daha fazla işçi ölümü, daha fazla göçmen, daha fazla din sömürüsü, daha fazla rüşvet ve hırsızlık, daha fazla kaçak saraylar” vaadinde bulunmaları gerekiyor.
Dünya tarihinde milletler zulmedenlere, yolsuzluklara karşı demokrasi, insan hakları, özgürlükler, savaşı verirler. Aydınlar, yazar-.çizerler bu toplumların sesi ve öncüleri olurlar.
Bizde bilinçli bir kamuoyu olmayınca “vatan bölünmesi, hukukun, özgürlüklerin katledilmesi, hırsızlıklar ve faşizan bir yönetim Türk halkını ırgalamıyor.“
Türk halkına “sivrisinek saz, davul zurna az” olunca toplumu uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek amaçlı yazı yazan bizler de “Yalova kaymakamı” oluyoruz.
Ve neyin ve kimin uğruna kendimizi bu denli risk ettiğimiz sorusuna yanıt bulunamıyor.
Bundan böyle bizlerin “Halk, kendim ettim kendim buldum deyinceye kadar” milleti kaderiyle baş başa bırakıp artık sütunlarımızı “patlıcanın nimetleriyle” doldurmak gerekiyor.