Depremden bu yana harıl harıl vergi ödüyoruz.
İlk başta hepimize mantıklı gelmişti.
Hatırlarsanız 1999 Marmara Depremi sonrasında hepimiz hayatları depremden etkilenen canlarımız için bir şeyler yapmak için çırpınıyorduk.
Benim kardeşim de depremden nasibini alanlardandı. Sakarya Üniversitesi’nde okuyordu deprem sırasında ve evini, arkadaşlarını, komşularını kaybetmişti ama Allah onu bize bağışladı.
Deprem sonrası mecburen konteyner kentte yaşamaya başladığı için insanlarımızın sefaletini ilk elden tecrübe etme şansım oldu. O nedenle cep telefonlarına konan vergi hiç de korkunç gelmemişti o gün.
Ama depremin üzerinden 16 yıl geçmiş ve biz hâlâ dünyanın en korkunç vergilerinden birini tıkır tıkır ödüyoruz.
Üstelik bırakın bu paranın depremzedelere ulaşmasını hatırlarsanız Japon hükümetinin yardımıyla yapılan evler de depremzedelerden geri alınmıştı.
Bu paraların ne olduğuna dair tek bir bilgimiz var o da duble yolların bu vergilerle yapıldığı.
Hani yazın tatile giderken hep tek şerit olan, bir şeridi ya çökmüş ya da bakımda olan yollar var ya.
Hani yapıldığının ertesi yılı kaplaması meteor yağmuru olmuş gibi delik deşik olan yollar.
Hah onlar işte!
Depremzedeler yol yiyor yol içiyor herhalde yıllardır.
E ama artık yeter.
“İhale ya Resulullah”ların yollarını finanse etmekten yoruldum ben artık!

 

Gün batarken klasik müzik

 

klasikÖnceki gün daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi deneyimledim.
Gün batarken canlı klasik müzik konseri dinledim.
Yok yok ben o klasik müzik dinleyen köşe insanlarından değilim.
Ama anlamaya, sevmeye ve hayatıma sokmaya çalışıyorum.
En azından Ertuğrul Özkök okudukça bunu hayatıma sokmam gerekiyor gibi hissediyorum.
D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali kapsamında ‘Genç Ustalarla Günbatımı’ konseri gerçekten ilginç bir deneyimdi. Dorukhan Doruk (viyolonsel), Yunus Tuncalı (piyano) ve Veriko Çumburidze (keman) insanın kulağını, ruhunu okşayan notalara hayat verdiler.
Bir yandan Bodrum’un efsanevi gün batımı unutulmaz şovunu yaparken, ona eşlik eden notalara dalıp gitmek gerçekten keyifliydi.
Meraklısına minik bir not: Bugün Buika, ‘Buika ile Senfonik Bir Akşam’ konseriyle festivalde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde sahne alacak. Çarşamba günü ise Fazıl Say’ın piyanosu, Özen Yula’nın metinleri ve yönetmenliği, Demet Evgar, Songül Öden, Esra Bezen Bilgin’in anlatıcılığıyla ‘Sait Faik ve Şarkılar’ isimli bir konser yer alacak.

 

Allah’tan denize inşaat yapılamıyor!

 

bodruSabah Turgutreis Bodrum’da uyandım.
E insanı o denizin maviliği hafiften bir neşelendiriyor.
Bodrum’un denizinin bambaşka bir mavisi var sanki. Çeşme nasıl turkuaz rengi ile meşhursa Bodrum’un da bambaşka bir mavisi var.
Gözlerimi uçsuz bucaksız denizle sevindirecekken gözüme beton kaçtı.
İçimden, başlıktaki gibi “Allah’tan denize inşaat yapılamıyor” cümlesi geçti ama aklıma İstanbul Boğazı’nın nasıl da gün be gün metrelerce betonla doldurulduğu geldi.
Bodrum’a iki yıldır ilk kez geliyorum.
Yazık ama, çok daha kötüye gitmiş yapılaşma olarak. Hele en acısı havalimanı sonrası Bodrum girişi yeniden şantiyeye dönmüş.
Son beş, altı yıldır bu bölgede inşaatlar iyi kötü durmuştu.
Turgutreis civarında otomobille dolaşırken gördüğüm beton dalgası içimi parçaladı.
Çirkin, yazlık keyfinden uzak, dağ başlarına yapılan binalar esir almış o güzelim Bodrum’u.
Hep konuşurduk Bodrum’un betonlaşmasını ama artık bir felaket var o güzelim köşede.
Neden bizim doğru dürüst bir şehirleşme geleneğimiz olamıyor bir türlü?
Neden bizim ağacımız, taşımız, toprağımız bu kadar çaresiz beton karşısında...
İçim acıyor. Siz üzülmüyor musunuz?