Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde yapmadıklarını, AKP yönünden seçimin sıkıntıya girmesinden sonra yapar oldu. Cami avlularında mitingler, elinde Kuran-ı Kerim’li mitingler de yine Cumhurbaşkanlığında kısmet oldu. Yeminine bağlı bir cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekir. Ancak Cumhurbaşkanı isim vermeden AKP’ye oy için meydanlarda. Bunu eleştirenler için “Benim il il gezmemden rahatsız oluyorlar. Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) şikayet ediyorlar. Beni meydanlardan alamazsınız, susturamazsınız” diyor.
Cumhurbaşkanı hakkında YSK’ya şikayetler yapılıyor. Nitekim, YSK’ üyelerinden Ahmet Tuncay ve Ünal Demirci, Cumhurbaşkanının konuşmalarıyla halkın oyunu etkilemeye çalıştığını kararlarında belirttiler. En iyisi bu konuda nereden nereye gelindiğine bakalım.

DENETLER-DENETLEYEMEZ

Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde Radyo-Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Davut Dursun ve AKP’li RTÜK üyeleri, “YSK’nın sadece özel televizyonları denetleyip TRT’yi denetleyemeyeceklerini” ısrarla söyledi. CHP’nin başvurusu üzerine YSK, ilk kez TRT’ye “yayın ihlal cezası”nı oybirliğiyle verdi ve uyguladı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesinden hemen sonra bu söylemler değişti. RTÜK Başkanı bu kez YSK’nın sadece TRT’yi denetleyebileceğini, özel sermayenin sahibi olduğu özel televizyonların sınırsız ve diledikleri gibi yayın yapmaları gerektiğini söylemeye başladı. Bu söyleme, YSK Başkanı da destek verdi. Bu konudaki yasa teklifi son anda geri çekildi.
YSK’da CHP temsilcisi olan Mehmet Hadimi Yakupoğlu, geçen aralık ayında YSK’ya yayın ilkeleri kararına konulması için bir öneride bulundu. Televizyon yayınlarında kişilerin değil söylemlerin içeriklerinin incelenmesini istedi. Çünkü propaganda döneminde siyasi partiye mensup olmayan veya adaylığı bulunmayan akademisyen veya Cumhurbaşkanı gibi kişilerin doğrudan siyasi propaganda yaptıkları ve yapacaklarının açık olduğunu kaydetti.
YSK, seçimlerin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma, yaptırma, seçim süresince bütün yolsuzlukları şikâyet, itirazları inceleme ve karara bağlama yetkisine sahip tek anayasal
organ. Buna rağmen, CHP temsilcisinin önerisini oy birliğiyle reddetti.

“CUMHURBAŞKANI DENETLENSİN”

Cumhurbaşkanının konuşmalarının denetlenmesini MHP Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, 4 Şubat 2015’te şahsı adına talep etti. YSK “Seçim takvimi başlamadı, ayrıca bezim yetkimiz yok” gerekçesiyle bu isteği oybirliğiyle reddetti. Seçim takvimi başladıktan sonra CHP ve Vatan Partisi, “Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları üzerine yaptırım uygulanmasını”, HDP ise “Cumhurbaşkanının uyarılmasını” talep etti. YSK, “Anayasanın 105. maddesinde Cumhurbaşkanının sorumsuzluğunun düzenlendiğini”, Seçim Kanunu’nda sadece “siyasi partilerin ve bağımsız adayların propaganda faaliyetlerinin denetleneceğinin” düzenlendiğini ileri sürdü ve bu istekleri de oybirliğiyle reddetti.
CHP Milletvekili Oğuz Oyan ve HDP bu kararlardan sonra YSK’nın yayın ilkeleri yönünden denetleme yapabileceği ve Anayasanın 79. maddesinin bu görevi kendisine verdiği iddiasıyla YSK’ya başvurdu. Böylece Mehmet Hadimi Yakupoğlu’nun “yayın ilkelerine daha önce alınmayan başvurusu” yeniden YSK gündemine alındı ve incelendi.

11 ÜYEDEN 2’Sİ

Cumhurbaşkanı “suç işleme özgürlüğünü” sonuna kadar kullanıyor ve bunu açıkça söylüyor. YSK, Cumhurbaşkanı’nın suç işleyip işlemediğini değil söylemlerinin seçmen iradesini etkileyip etkilemediğini, bir siyasi parti lehine ya da aleyhine davranıp davranmadığını denetleyebilir.
Nitekim bu konu gündeme geldiğinde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Üyesi Ahmet Tuncay ve Danıştay 6. Daire üyesi Ünal Demirci bu gerekçe ile YSK’nın yayın ilkelerine aykırılık taleplerinin reddine ilişkin karara muhalif kaldı. Yapılması gerekenin de seçmen iradesini etkileme nitelikteki söylemleri yayınlayan yayın kuruluşlarına uyarma veya program durdurma cezası verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koydular.
Ama değişen bir şey yok. 11 üyeden 2’sinin kararı yetmiyor. Sahi, tüm üyeler Ahmet Tuncay ve Ünal Demirci gibi oy kullansa, Cumhurbaşkanı yine meydanlara çıkmaz mı? Sarayı için mahkeme kararı çıkarıldığında “hadi bakalım gelip yıksınlar görelim” diyen Cumhurbaşkanı, bu kez “meydanlara çıkıyorum, hadi bakalım gelip durdursunlar görelim” demez mi?