1970’li yıllar...
Dünya iki gazeteciyi konuşuyordu:
Washington Post gazetesinden Bob Woodward ve Carl Bernstein.
İki gazeteci; Başkan Richard Nixon tarafından görevlendirilen ajanların, Watergate binasına yerleştirdikleri dinleme cihazlarıyla Demokrat Partililerin toplantılarını dinlediklerini ortaya çıkardı.
Nixon uzun süre bu iddiayı reddetti. Bunun üzerine Amerika Birleşik Devletleri Anayasa Mahkemesi, Nixon’a karşı 7 Şubat 1973’te kamuoyuna açık Ervin Komisyonu oluşturdu.
Komisyon Nixon’ı suçlu buldu ve Nixon istifasını verdi.
Gelelim günümüze...
Dünya bu kez iki teknisyeni konuşuyor:
Peter Mock ve John German.
Alman Volkswagen firmasının; ABD’ye sattığı bazı dizel motorlu araçların, yanıltıcı bir yazılımla -emisyon testleri sonuçlarını manipüle ederek- çevreyi standartlardan 35 kat daha fazla kirlettiğini ortaya çıkardılar.
İkilinin arkasındaki güç; Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı (Environmental Protection Agency- EPA) idi. (İlginçtir; arkasında milyar dolarlık vakıfların bulunduğu bu bağımsız kuruluş Başkan Nixon isteğiyle kurulmuştu!)
Volkswagen’in kanserojen oyunu, dünyayı -deyim yerindeyse- şaşkına çevirdi. Büyük bir Alman markası nasıl böylesine ahlaksızlık yapardı?
Volkswagen dünyaya, çevreyi kirleten ve insan sağlığını hiçe sayan 11 milyon araç satmıştı!
Volkswagen CEO’su Martin Winterkorn hemen istifa etti.
Bu sahtekarlık bir istifayla kapatılacak gibi değildi.
Skandal küreseldi; İsviçre, Alman şirkete ait dizel motorlu araçların satışını yasakladı.
Sırada, araştırmalara başlayan İngiltere gibi ülkelerin olacağını tahmin etmek zor değil.
Peki ya Türkiye?
Türkiye, İsviçre gibi “Euro5 emisyonu” kategorisinde değil mi?
Bu sessizlik niye?

TüvTürk ortakları


Babasının vefatı ardından Doğuş Grubu’nun başına geçen Ferit Şahenk’in ilk büyük başarısı; 1994 yılında Volkswagen ile distribütörlük anlaşması yapmasıydı.
Böylece, Doğuş Otomotiv, Volkswagen Grup markalarının Türkiye temsilcisi oldu.
Ferit Şahenk 10 yıl sonra, Doğuş Otomotiv’i halka arz ederek şirketi çok büyüttü.
Her fırsatta çevreye uyumu dile getiren ve çevresel sorumluluk projeleri hayata geçiren bu grup, 2010 yılında on ilkesinden üçü çevreyle ilgili olan, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza koydu.
Peki...
Ortak oldukları Volkswagen’in çevreyi ve insan sağlığını tehdit eden skandalı konusunda neden sessizler?
Öyle ya... Doğuş Otomotiv geçen yıl Türkiye satış lideriydi; 108 bin 647 Volkswagen sattı!
Volkswagen’in 2009 yılından bu yana dünyaya zehirli egzoz çıkaran araçlar sattığı artık sır değil.
Türkiye’de durum nedir?
Türkiye’deki Volkswagen araçların kaçı emisyon ölçümlerini yanıltan yazılıma sahip?
Bu soruya kim yanıt verebilir?
Türkiye’de otomobil muayenesinde tek yetkili kuruluş; TüvTürk!
Bakmayın adında “Türk” olduğuna; “Tüv” Almanca’dır, “Technischer Überwachungs Verein.” Yani, teknik denetim kurumunun kısaltmasıdır.
3 bin 500 çalışanıyla; yılda 8 milyona yakın aracın periyodik ve yola uygunluk muayenelerini, 2.7 milyona yakın aracın ise egzoz gazı emisyon ölçümünü gerçekleştiriyor.
TüvTürk’ün sahibi kim?
Doğuş Otomotiv!
Ortağı ise, Alman Tüv Süd!
Başka söze gerek var mı?
Var...

ESP skandalı


Siyasetin eğlendiricisi AKP’li Profesör Burhan Kuzu bayramda şu tweeti attı:
“Bu bayramda da maalesef trafik kazaları rekor kırdı; yaklaşık 100 ölü. Oysa biz yolları duble yaptık. Demekki tedbirsizlik had safhada.”
Bu cümledeki “ki” bağlacının ayrı yazılması gerektiğini bilmeyen Profesör Kuzu’ya trafik kazalarının sebepleriyle ilgili ne anlatabilirim?
Pes etmeyeyim! Otobüs kazalarından örnek vereyim...
Otobüslerin devrilmeleri, yoldan çıkmaları, kaymalarıyla ilgili haberleri okuduğunda/ gördüğünde ne düşünüyordur AKP’li Kuzu?
ESP nedir duydu mu? “Electronic Stability Program”, yani Elektronik Stabilite Program’dır.
Aracın herhangi ani kayma durumunda, elektronik merkezden aracın düzelmesini sağlayan denge sistemidir.
Sürücünün direksiyon hakimiyeti ile aracın hareketi sürekli olarak ESP tarafından kontrol edilir. Bunlar arasında bir dengesizlik varsa ESP devreye girer. Yani, hızlı bir şekilde giderken önünüze engel çıkarsa ya da oldukça keskin bir viraja girerseniz, arabanın burnu düz bir doğrultuda kaymaya başlar ve sizin direksiyonu çevirdiğiniz yöne araba gitmeyecektir. İşte... ESP, sürücünün gitmek istediği yön ile arabanın gitmekte bulunduğu yön arasındaki farkı algılar ve arabanın burnu gitmek istenen yöne doğru düzelir.
Bunun dışında yolun kaygan oluşu, yolun buzlu oluşu gibi durumlarda aracın dengesinde bir düzensizlik olması halinde yine ESP devreye girer.
Avrupalılar bu sistemi tüm araçlara 15 yıl önce mecbur etti.
Türkiye ise 9 ay önce sadece küçük araçlara bu sistemi zorunlu hale getirdi.
Ya büyük araçlar?
Örneğin; Alman Mercedes İstanbul Hadımköy’de yapıp Avrupa’ya ihraç ettiği otobüslere ESP koydu. Türkiye iç piyasasını sattıklarına ise koymadı.
Demem şu ki:
Mesele sadece duble yollar değil; 15 yıldır ESP yokluğu nedeniyle kaç yurttaşımız can verdi?
Fiyatı 4 bin Euro olan ESP, canlarımızdan değerli mi?
AKP’li Kuzular...
Ne ESP ne de Volkwagen skandalından bahseder; tek yaptıkları suçu hep vatandaşlara yüklemektir!