Muktedir ve çevresinin halkı kandırma amacıyla söyledikleri yalanları bir yana bırakıp, olgu ve kanıtları değerlendirmeye devam edelim.
Önce 5 Haziran’a, Diyarbakır’a gidelim.
O gün, yani seçimlere 2 gün kala, HDP’nin Diyarbakır’da mitingi var.
Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın kürsüye çıkmasına dakikalar kala, korkunç bir patlama sesi duyuluyor. Meydanı dolduran kalabalık panik içinde sağa sola kaçışırken, cankurtaran sirenleri yankılanıyor. Bu arada mikrofondan, toplumun galeyana gelip sokaklara dökülmesini önlemek amacıyla sürekli sağduyu çağrıları yapılıyor.
Acı bilanço birkaç saat sonra ortaya çıkıyor: 4 ölü, 200’ü aşkın yaralı...

* * *

Peki, seçimlerden sadece 2 gün önce yapılan terör saldırısının amacı ne olabilir?
O da belli; hem de hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak netlikte.
Amaç miting alanını kan gölüne çevirip, galeyana gelen halkı sokağa dökmek ve Türkiye’nin her yanına sıçrayacak çatışmalarla kaos ortamı yaratarak, seçimi iptal ettirmek.
Neyse ki HDP yöneticileri ve Diyarbakırlılar bu provokasyona gelmiyorlar ve AKP’nin tek başına iktidarını düşüren seçimler gerçekleşiyor.

* * *

20 yaşındaki terörist Orhan Gönder’in kimliği üzerinde uzun uzun düşünülmesi gerekiyor.
Zira Gönder, özellikle yaşadığı kent olan Adıyaman polisinin hiç de yabancısı değil.
Çünkü ailesi, çocuklarının IŞİD’e devşirildiğini öğrenir öğrenmez, başta polis olmak üzere tüm resmi makamlara başvuruyor. Devletten çocuklarının IŞİD’in pençesinden kurtarılmasını istiyor. Sanığın annesi bekledikleri ilgiyi göremeyince Başbakan Davutoğlu ile görüşüp, yardımcı olması için yalvarıyor.
Ne yazık ki Başbakan’ın yapabildiği yardım, polisten gelen “Oğlumuzun Suriye’de, IŞİD saflarında savaştığı tespit edilmiştir” yazısı oluyor!
Sonrasını birkaç kez bu köşede yazdım.
Orhan Gönder açık kimliğiyle kaldığı otelden elini kolunu sallayarak miting alanına gidiyor ve kaos atmosferini başlatacak bombayı yerleştirip patlatıyor.
Dikkatinizi çekerim; polis, Başbakan Davutoğlu’nun bile IŞİD’e katıldığını bildiği teröristin konakladığı otele kadar geliyor ve ona asker kaçağı olduğunu tebliğ edip gidiyor.
Yani sanığın neredeyse havada uçan kuşlarca bile malum olan IŞİD bağlantısı, her nasılsa dikkatten kaçıyor!

* * *

Gelelim Suruç katliamına...
Bu terör saldırısındaki şüpheli Ş.A.A da, Orhan Gönder gibi Adıyamanlı. O da henüz 20 yaşında. Başka ortak yanlarının bulunduğu da öne sürülüyor. Orhan Gönder’in bağlantılarını olaydan çok önce ortaya çıkaran, böylece bir bakıma geliyorum diyen provokasyonu önceden haber veren İdris Emen gibi cesur, ilkeli ve dürüst haberciler yakında, onları da bulup yazarlar.
Bundan hiç kuşkunuz olmasın.

* * *

Sevgili okurlarım,
Biz gazeteciler, görünen gerçeğe bakarız. Suruç katliamının görünen gerçeği de Diyarbakır patlamasına çok benziyor.
Tarafsız yorumcuların görüşlerine bakılırsa, provokasyondaki amacın, 5 Haziran’da oluşturulamayan kaos ortamının bu kez mutlaka yaratılması ve paniğe kapılacak toplumu “Aman koalisyon kurulmasın, bir an önce erken seçim yapılsın da istikrar sağlansın” beklentisine yönlendirmek olduğu anlaşılıyor.
Nitekim Suruç katliamından saatler sonra bir askerimizin, dün de bu ilçemizin bağlı olduğu Şanlıurfa’da 2 polisimizin şehit edilmeleri hem çok üzücü, hem de çok düşündürücü saldırılar olarak değerlendiriyor. (Şehitlerimizi rahmetle anıyor, acılı yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.)

* * *

Sevgili okurlarım,
Ne acıdır ki Türkiye, artık kimin terörist kimin ajan provokatör olduğunun bilinmeyeceği, yandaş medyayla akıllara durgunluk verecek manipülasyonların yapılacağı, çok tehlikeli bir sürece girmiş bulunuyor.
Ama şundan emin olabilirsiniz:
İktidarlarının devamı için ülkeyi felakete, masum insanları da ölüme sürükleyenler, her katliamla Cumhuriyet tarihinin en büyük ve ibret verici iddianamesine kendi elleriyle kanlı bir sayfa ekliyorlar.