Suudi Arabistan hükümetinin ülkenin önemli Şii liderlerinden Şeyh Nimr El-Nimr'i idam etmesinin ardından, İran'da birçok protesto gösterisi düzenlendi. Suudi Arabistan, İran'daki diplomatik temsilcilerini hedef alan saldırılar üzerine İran'la tüm diplomatik ve ticari ilişkilerini kesti. Yaşananlar üzerine bölgede Sünni yönetime sahip ülkeler, Şii çoğunluk tarafından yönetilen İran'la diplomatik ilişkilerini ya kesti ya da derecesini en alt düzeye indirdi. Son gelişmeler, bölgede sürüp giden 1400 yıllık Şii-Sünni mezhep tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.



Ortadoğu'da Sünni inancın başlıca temsilcilerinden Suudi Arabistan hükümetinin, ülkenin önde gelen Şii din adamı Şeyh Nimr El-Nimr'i idam etmesinin yankıları sürüyor. İdama, bölgenin en önemli Şii aktörü İran'dan gelen sert tepkilerin ardından Suudi Arabistan'ın İran'daki temsilciliklerine saldırılar gerçekleştirilmiş, Suudi Arabistan hükümeti de yapılan saldırılar gerekçesiyle İran'la tüm diplomatik ve ticari ilişkilerini kestiğini bildirmişti.

Şii din adamı Şeyh Nimr El-Nimr, Suudi Arabistan'daki Şii azınlığın önde gelen dini liderlerinden biriydi. Nimr kamuoyu önünde Suudi Arabistan yönetimini eleştiren bir isimdi. 50'li yaşlardaki Nimr, Katif bölgesindeki kitlesel protesto hareketlerinin başındaydı.

Katif bölgesinde 1959 veya 1960'da doğan Nirm yıllarca Tahran ve Suriye'de eğitim görmüştü. 1994'te Suudi Arabistan'a dönmüş ve dini özgürlük çağrılarında bulunmuştu.

Nimr'in idamı insan hakları örgütleri ve dünya çapındaki Şii toplumu temsilcileri tarafından kınandı.

Suudi Arabistanlı Şii din adamı Şeyh Nimr El-Nimr'in idamı, dünya çapında tartışmalara yol açtı.


Suudi Arabistan'daki Şii azınlık yıllardır ülkede ayrımcılığa uğradığını belirtiyor ve bu nedenle protesto gösterileri düzenliyor.

Nimr'in idamı ile birlikte yeniden alevlenen Sünni-Şii savaşı, tam 1400 yıldır süregelen tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

Independent'ta yer alan habere göre, bölgede Şii halkının temsilcisi konumundaki İran ile Sünni halkının temsilcisi konumundaki Suudi Arabistan arasında yaşanan kriz esas olarak iki konunun altını çizdi. İlki, Ortadoğu'da Şii ve Sünni kavgasının hala devam ettiğinin; İkincisi, devletlerin İslam'ın rakip iki inancını güçlü bir şekilde temsil ettiğinin.

Suudi Arabistan, Sünni Suud ailesi tarafından mutlak monarşi ile yönetilen ve halkının yüzde 90'ı Sünni olan bir Krallık. İran İslam Cumhuriyeti halkının yüzde 95'inin ise İslam'ın Şii mezhebine bağlı olduğu biliniyor.

Her iki ülke de bölgedeki en büyük petrol üreticilerinden. Suudi Arabistan daha büyük çaplı ve kitlesel petrol üretimi yapıyor olsa da, İran'ın nüfusu Suudi Arabistan'ınkinden 2 kat fazla.

İki ülke arasındaki en büyük rekabet inanış anlamında yaşanıyor ve her iki ülke de birbirinin inancının meşruluğunu ne yazık ki kabul etmiyor.

Şii lider Ayetullah Hamaney, İran İslam Cumhuriyeti'nin başında bulunuyor.

1. SÜNNİ-Şİİ AYRIMINA NE SEBEP OLDU?


İslam inancı içindeki Sünni-Şii savaşı, Hz. Muhammed'in hayatını kaybettiği 632 yılına, yani bundan yaklaşık 1400 yıl öncesine dayanıyor.

Hz. Muhammed'in ölümünün ardından yerine bir veliaht bırakmaması İslam'daki Sünni ve Şii ayrımının başlangıcı oldu. İslam'a önderlik etmek adına Hz. Muhammed'in ölümünden sonra yerine gelecek kişi, tartışmalara neden oldu. Hz. Muhammed'in yerine geçecek kişi, üzerinde konsensüs olan ve seçimle iş başına gelecek biri miydi, yoksa bu önderlik peygamberin soyundan mı devam etmeliydi. Basitçe ifade etmek gerekirse, Sünniler Hz. Muhammed'in güvendiği arkadaşı ve danışmanı Hz. Ebubekir'in halife olmasına karar verirken, Şiiler Hz. Muhammed'in kuzeni ve damadı olan Hz. Ali'nin Allah tarafından halife seçildiğini iddia ediyor.

Hem Hz. Ebubekir'in hem de Hz. Ali'nin halifelik yaptığı biliniyor. Hz. Ebubekir, Hz. Muhammed'in ölümünden sonra başa gelerek ölümüne kadar ilk halife oldu. Arkasından gelen 2 halifenin öldürülmesinin ardından 4. ve son halife olarak Hz. Ali başa geçti. Sünniler yaşayışlarında, Hz. Muhammed'in yaptıklarını yani Sünnet'i esas alırken, Şiiler, Hz. Ali'nin ilk halife olduğunu ve sadece onun yolundan gidenlerin doğru Müslümanlığı
yaşadığını ileri sürüyor.

Hz. Muhammed'in hadislerinin birinde, "Benim ümmetim 73 mezhebe bölünecek, içlerinden biri hariç hepsi Cehennem ateşinde yanacak" dediği biliniyor. Sünniler ve Şiiler de, Cennet'e gidecek tek mezhebin kendilerinin olduğunu iddia ediyor.

Sünni dünyanın temsilcisi Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud

2. HER BİR GRUP NEYE İNANIYOR?


Bin yıldan fazladır süren Sünni ve Şii ayrımı, her iki mezhebin de kendi özgün kültürünü, doktrinini ve düşünce akımını oluşturmasına yol açtı.

Her iki grubun da takipçileri arasında ılımlılar ve radikaller yer alıyor. Sünniler Allah'ın gücünü ve iradesini fiziksel dünyada görme yolunda giderken, Şiiler, 'öteki dünya' yaşamıyla daha çok ilgileniyor ve şehitlik gibi ölüm sonrası yaşamı yücelten makamlara çok daha fazla önem veriyor.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Şii İslam'ın bir kolu olan ve Suriye toplumunun tahminen yüzde 12'lik bir kısmını oluşturan Nusayri azınlığa mensup.

3. SÜNNİLER VE ŞİİLER ARASINDAKİ COĞRAFİ AYRIM


Müslüman dünyasının yaklaşık yüzde 85'inin Sünni olduğu düşünülüyor. Büyük Sünni çoğunluk Fas'tan Endonezya'ya kadar dünyanın dört bir yanına dağılmış bulunuyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki Müslümanların çoğunun da Sünni olduğu biliniyor.

Şii nüfus sadece İran, Irak, Azerbaycan ve Bahreyn'de çoğunlukta yer alırken, Yemen, Lübnan, Kuveyt, Suriye ve Katar'da da önemli sayıda Şii nüfus bulunuyor. Suudi Arabistan destekli Bahreyn'de, Sünni nüfus azınlıkta yer alsa da, ülke Sünni Halife ailesi tarafından yönetiliyor. Aynı şekilde Irak da, 20 yılı aşkın bir süredir Sünni lider Saddam Hüseyin'in baskıcı rejimiyle yönetiliyordu. Saddam döneminde Irak'taki Şiilerin, acımasız bir şekilde bastırıldığı biliniyor.

Irak'ta hali hazırda devam eden çatışmalar mezhepsel ayrımlardan besleniyor. Aynı şekilde Suriye'de, Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Şii İslam'ın bir kolu olan Nusayri azınlığa mensup olması, buna karşılık IŞİD de dahil olmak üzere ülkedeki birçok muhalif grubun Sünni olması yaşanan çatışmaları şiddetlendiriyor.

Yemen'de süregiden iç savaş da, bölgedeki Sünni-Şii ayrılığının bir devamı olarak değerlendiriliyor. İran, ülkedeki Sünni yönetimi deviren Şii Husi isyancılarını desteklerken, Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon ülkedeki Sünni yönetimi yeniden kurmak için Yemen'e askeri müdahalelerde bulunuyor.