Eğitim-Sen, bir açıklama yapark MEB ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan işbirliklerine dikkat çekti. 'Siyasi iktidar yıllardır, özellikle Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) üzerinden eğitimin dinselleştirilmesi hedefiyle hareket etmektedir' denilen açıklama şöyle:

'Bu amaçla, Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle MEB arasında eğitim alanında 'işbirliği' protokolleri imzalanmakta, eğitim sistemi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak biçimlendirilmektedir.

MEB’in merkezi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, yerellerde ise İl müftülükleri ve büyük çoğunluğu dini cemaatlerin uzantısı olan kimi vakıf ve derneklerle çeşitli konu başlıkları altında imzalanan protokolleri, eğitim sisteminin sağlıklı işlemesini tehdit etmeye başlamıştır.

Nevşehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü ile arasında, tüm örgün ve yaygın eğitim kurumlarını kapsayacak şekilde ve 'toplumda dini bilinç oluşturulması' amacıyla 'Eğitimde İşbirliği Protokolü' imzalanmıştır. Protokolde, tarafların 'Topluma dini konularda sağlıklı bilgi kazandırılması amacıyla ortaklaşa yürütülmesine karar verilen projeler, araştırmalar, paneller, konferanslar, sempozyumlar, kongreler, çalıştaylar, seminerler, eğitimler düzenlenmesi' kararlaştırılmıştır.

MEB’in son yıllarda kendi sorumluluğunda olması gereken eğitim alanını, Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklere açması dikkat çekicidir. Öğrencilere 'milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerin benimsetilmesi' adı altında yürütülen çalışmaların, okullarda başta 'dini değerler eğitimi' olmak üzere, çeşitli dini cemaatlerin okullar üzerinden örgütlenmesinin önünü açan birtakım konferans, seminer vb faaliyetlerin yapılmasının önünü açmaktadır.

Siyasi iktidarın yakın geçmişe kadar beraber yürüdüğü, eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanması sürecinde önemli görevler verdiği cemaatlerin eğitim sistemine ve ülkeye ne kadar zarar verdiği bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Hangi isim altında olursa olsun hiçbir dini kurum ya da oluşumun eğitim sistemi içinde faaliyet yürütmesine izin verilmemesi, eğitim kurumları üzerinden inanç istismarına ve ayrımcılığa neden olacak uygulamalardan uzak durulmasıdır.

MEB’in görevi 'tek din, tek mezhep' anlayışı üzerinden okullardan başlayarak toplumu 'tek tip' hale getirmek değil, çocuk ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.

Devlet eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurumlara, dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalı, özellikle eğitim sistemini dini kurallara göre değil, evrensel ve bilimsel gerçeklere, toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlemelidir. Değişik din, mezhep, inanç ve dünya görüşünden insanların gerçek anlamda 'eşit yurttaş' olarak kabul edilebilmesi, devletin bütün inançlara eşit mesafede ve tarafsız olması yönündeki taleplerdeki ısrara, okullarda farklı kimlik, inanç ve dünya görüşleri arasında ayırım yapılmamasına bağlıdır.

Türkiye gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok mezhepli toplumda, okullardan başlayarak 'tek din, tek mezhep' anlayışı çerçevesinde çeşitli eğitim uygulamalarının hayata geçirilmesi, eğitimde baskıcı ve ayrımcı uygulamaların artmasına neden olacağından, MEB’in bu tür protokollere imza atması son derece yanlış bir uygulamadır ve bu tür protokoller derhal iptal edilmeli, eğitimin yok olma noktasına gelen laik, bilimsel ve kamusal niteliği güçlendirilmelidir.”