SİİRT Belediye Başkanı ve Demokratik Yerel Yönetimler Birliği Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, hükümetin DBP'li belediyeleri bu ülkenin belediyeleri olarak görmesi ve diğer belediyelere yaklaştığı gibi yaklaşması gerektiğini belirterek, "Belediyelerimizi ötekileştirip ayrımcılığa tabi tutmakla, halkın ve seçilmişlerin iradesine müdahale etmekle büyük kırılmalara neden olacağını görebilmelidir" dedi.
DBP'li belediyelerin üyesi olduğu Demokratik Yerel Yönetimler Birliği Eş Başkanı ve Siirt Belediye Başkanı Tuncer Bakırhan, yaptığı açıklamada, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden bu yana geliştirilen politika, uygulama ve tutumlar sonucu demokratikleşme zemininden gittikçe uzaklaşıldığına üzülerek tanıklık ettiklerini söyledi. Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarından medet uman siyasi iktidarın, demokratik alanı da gittikçe daraltan uygulamalara yönelmiş bulunduğunu öne süren Bakırhan, "İfade ve örgütlenme özgürlüğü, kamu güvenliği adına sınırlandırılmaktadır. TBMM işlevsizleştirilmeye çalışılarak, kürsü dokunulmazlığı mutlak güvencede olması gerekirken, düşüncelerinden dolayı DTK, HDP ve DBP Eş başkanlarıyla birlikte, kimi milletvekillerin dokunulmazlıkları kaldırılmak istenmektedir" dedi.
"18 EŞ BAŞKAN VE 18 MECLİS ÜYESİ GÖRÜŞ BELİRTTİKLERİ İÇİN TUTUKLANMIŞ"
Siirt Belediye Başkanı Tuncer Bakırhan, bütün göstergelerin özgürlüklerin hem yasal, hem fiili olarak budandığı, sistemin gittikçe otoriterleştiği yönünde olduğunu ve antidemokratik, baskıcı ve hukuksuz uygulamalardan en fazla etkilenenlerin başında DBP belediyelerin geldiğini belirterek, şöyle dedi:
"7 Temmuz 2015 tarihinden bu yana, seçilmiş eş başkan ve meclis üyelerine yönelik adeta bir sürek avı başlatılmış durumda. 18 eş başkanı ve 10 belediye meclis üyesi yalnızca görüş belirttikleri için tutuklanmış, 2 eş başkan hakkında ise denetimli serbestlik kararı verilmiş bulunuyor. Yine 10 eş başkan ve 16 meclis üyesi de tutuksuz yargılanmakta olup, görevden uzaklaştırılmıştır. Bununla birlikte 6 eş başkan ve 1 meclis üyesi hakkında ise yakalama kararı bulunuyor. Cizre Belediye Meclis Üyesi Abdulhamit Pomaç güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını kaybetmiş, Yüksekova İl Genel Meclis Üyesi Sibel Çapraz ise yaralanmıştır. Ayrıca çeşitli belediyelerde görev yapan 54 belediye çalışanı ise tutuklanmıştır. Sur, Kulp, Silvan, Edremit, Silopi, Bismil, Van Büyükşehir ve Cizre belediyelerinin iş makinelerine el konulmuştur. Siyasi iktidar tutuklama ve iş makinelerine el koymak suretiyle belediyelerimizi iş yapamaz duruma getirmekle yetinmemekte, daha hukuk tanımaz uygulamaları devreye koymak istemektedir. Bir yandan vali ve kaymakamlar, iş makinelerine keyfi şekilde el koymaya teşvik edilirken, öte yandan idari, mali ve siyasi vesayet kıskacı daha da sıkılaştırılmaktadır. DBP belediyelerine kayyum atamayı gündemine alması, itfaiyeleri merkezi bir çatı altında birleştirmek istemesi bu durumun göstergesidir."
"HÜKÜMET, DBP'Lİ BELEDİYELERİ BU ÜLKENİN BELEDİYELERİ OLARAK GÖRMELİDİR"
Bakırhan, Hükümetin DBP belediyelerine yönelik yapılandırmaya çalıştığı yeni antidemokratik düzenlemelerle birlikte, bürokrasiyi yasa dışı davranmaya teşvik etmesi kabul edilebilir olmadığını da belirterek, "Hükümet, DBP'li belediyeleri bu ülkenin belediyeleri olarak görmeli, diğer belediyelere yaklaştığı gibi yaklaşmalıdır. Belediyelerimizi ötekileştirip ayrımcılığa tabi tutmakla, halkın ve seçilmişlerin iradesine müdahale etmekle büyük kırılmalara neden olacağını görebilmelidir. Belediyelere kayyum atanması yoluyla bürokratlar belediyeleri yönetecekse, seçimlerin yapılmasının bir anlamı olmayacaktır. Böylesi bir uygulamada demokrasiden bahsedebilmek mümkün değildir. Tüm bu antidemokratik yönelişler, Kürt sorununda yaşanan çözümsüzlükten bağımsız değildir elbette. Kürt sorunu ülkemizin yüz yıldır çözüm bekleyen, kanayan derin bir yaradır. Sorunu derinleştirmek, büyütmek, üzerine ateşle gitmek doğru değil. Ülkenin temel önceliği demokratikleşme ve toplumsal barışın kalıcı olarak tesis edilmesidir. Bunlar, yıllardır toplumun çok geniş kesimlerinin talepleri olmaya devam ediyor. Bu sorunların çözümünden uzaklaşarak, yapay gündemler etrafında antidemokratik yol ve yöntemlere yönelmek, sorunları dolayısıyla toplumun yükünü ağırlaştıracaktır. 2013 yılında geliştirilmeye çalışılan çözüm sürecinden uzaklaşılmış olmasının birkaç ayda yarattığı yıkım tablosu, çözümsüzlüğün derinleşmesi halinde daha da boyutlanarak ağırlaşacağı gerçeği görmezden gelinemez" diye konuştu.

 

DHA