ATATÜRK Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, Azerbaycan'da Büyük Hazar Denizi kıyısında bulunan ve tarih öncesi çağlardan günümüze kadar çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Gobustan'ın gizemini çözdüğünü öne sürdü. Sovyetler Birliği döneminden bu yana bölgede araştırma ve incelemelerde bulunan Prof. Dr. Alyılmaz, elde ettiği bilgi, bulgu, belge ve ları "Gobu"stan'ın Gizemi (Kıpçaklar'a Giden Yol) adlı kitapta yayınladı.
Prof.Dr. Alyılmaz, Gobustan'daki kaya resimleri ve damgalar üzerinde 21 farklı epigrafik ve fotogrametrik yöntem uygulayarak bunların Türk dünyasındakilerle benzer olduğunu, bu eserlerin Türkler'e/ Kıpçaklar'a ait olduğunu ispat ettiğini söyledi. Asya'dan Kafkaslar'a; Kafkaslar'dan Anadolu'ya; Anadolu'dan da Avrupa'nın içlerine giden Kıpçaklar'ın yerleştikleri yerlerde pek çok eser vücuda getirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Alyılmaz, bu eserler içinde Gobustan'dakilerin ayrı bir yere ve öneme sahip olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Alyılmaz, Gobustan'daki eserlerin Türkleri'n/Kıpçakları'n göçebe değil; yerleşik bir kültür ve uygarlığa sahip olduklarını; bu eserlerin Türklerin yaşayış ve inanışına ait birçok bilgiyi bünyelerinde taşıdıklarını vurguladı. Prof.Dr. Alyılmaz, şöyle dedi:
"Türk boy ve toplulukları gittikleri yerlerde muhteşem eserler/şehirler vücuda getirmişler. Biz Türkler, birilerinin (özellikle Batılıların) bize empoze ettiği gibi göçebe bir millet değiliz. Biz çok erken dönemlerde yerleşik hayata geçmişiz. Ciddi bir yazı ve şehir medeniyetine sahibiz; sadece Orhun ve eski Türk yazıtlarında geçen 70'in üzerinde şehrimiz var."
"GOBUSTAN'IN TÜRKLER'E AİT OLDUĞU KESİN"
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünde öğretim üyesi Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, Gobustan'ın Azerbaycan'da tarih öncesi çağlardan günümüze, çok sayıda medeniyet eserlerin bulunduğu 4 bin hektardan büyük açık hava müzesi olduğunu bildirdi. Gobustan'ın kaya resimleri açısından zengin olduğuna işaret eden Prof. Dr. Alyılmaz, tarihin en eski dönemlerinden bugüne Anadolu ve Avrupa'nın içlerine kadar uzanan Türk boylarından birinin Kıpçaklar olduğunu belirtti. Kıpçakların yerleştiği yerlerden birinin Azerbaycan coğrafyası olduğuna dikkati çeken Prof.Dr. Alyılmaz, şunları söyledi:
"Azerbaycan genelde Oğuz Türkleri ile anıldığı ve Oğuz kökenli bilindiği için Kıpçaklar'a ait oradaki kültürel envanterde, mirasta hep göz ardı edilmiş. Azerbaycan'da Gobustan bölgesi var. M.Ö. 11 bin yılına kadar uzanan ve günümüzden yaklaşık 13 bin yıl öncesine ait eserler, yerleşim yerleri var. Oranın ve eserlerin kime ait olduğu konusu, yıllardan beri tartışılıyor. Avrupalılar oraya akıyor. İskandinav halkı, Hollandalılar, İsveçliler herkes buraya sahip çıkıyor. Ben Sovyetler Birliği zamanından bu yana inceleme yaptım. Gobustan'ın Türkler'e ait olduğu kesin. Ama Türk kelimesini telaffuz eden kimse yok. Çünkü Sovyet döneminde bunu söylemek Pantürkizmle eşdeğer. Hem Sovyetler zamanında hem de sonrasında 10 yıl ekiplerimle o bölgede çalıştım. Gobustan'ın Kıpçaklar'a ait olduğunu ispat ettim."
"21 FARKLI METOT UYGULADIK"
Gobustan'daki bir dönemin yazısı olan petroglifler kaya üstü resimler ve tasvirler bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, şöyle devam etti:
"Ben yazıt bilimciyim. Benim işim o yazıları okumak. Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Sibirya'da Dağlık Altayda izlerini sürdüm. Bunların yapım teknikleri ile Asya coğrafyasındakilerin aynı olduğunu gördüm. Yani aynı yaşayış ve inanışın eseriydi bunlar. Bunlar Türkler'in has kollarından Kıpçakalar'a ait. Çünkü Kıpçaklar'a ait muhteşem damgalar var. Damgalar kültürel kimliğin ifadesidir. Kültür ve medeniyetin kristalize olmuş şeklidir damgalar. Damgalarla birlikte yazı varsa siz bunun için başka bir şey aramayacaksınız. Bütün bunlara rağmen 21 farklı metot uygulayarak Türk dünyası ile mukayese yaparak hem fotogrometrik, hem epigrafik, hem de topografik yöntem tekniklerini kullanarak bunların Türkler'e ait olduğunu ispat ettik. Böylece 'Gobustan'ın gizemi' adını verdiğimiz eser alt başlığı ile Kıpçaklara giden yoldur. Yani Gobuçaklara giden yol. Gobuçak ve Kıpçak kelimeleri birbirinin aynısı kelimeler. Eseri, Bitlis Eren Üniversitesi yayımladı. Azerbaycan coğrafyasının Türk dünyasının karanlık yönünü aydınlatmış olan eser, 750 , bilgi, belge dolu 700 sayfadan oluşuyor."
"GÖÇEBE MİLLET DEĞİLİZ"
Savaşçı Türk boyu Kıpçaklar'ın Avrupa'ya çok erken zamanda gittiklerini ancak, çok çabuk asimile olduklarını, vardıkları yerlerde muhteşem eserler yaptıklarını anlatan Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, şöyle dedi:
"Biz Türkler böyle milletin veya devletin bize empoze ettiği gibi biz göçebe bir millet değiliz. Biz çok erken dönemlerde yerleşik hayata geçmişiz. Şehir medeniyetine sahibiz ve sadece Orhun ve eski Türk yazıtlarında geçen 70'in üzerinde eserimiz var. Şehir medeniyetine sahip olan Türkler, İpekyolu'ndan alışveriş yapmışlar. Yeri gelmiş 'Baharat yolu', yeri gelmiş 'İpek yolu' olmuş. İpekyolunun hem sahipleri olmuşlar hem bekçileri olmuşlar. Asya'dan Anadolu'ya akan bu yolun gerçek koruyucuları da Türkler olmuş. Tarihin en eski dönemlerinden bugüne Anadolu'ya Avrupa'nın içlerine kadar uzanan Türk boylarından bir tanesi Kıpçaklar."

DHA