MİLLİ Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında gerçekleştirilen ihraçlarla ilgili, "Gerçekten bir kuyumcu hassasiyetiyle çalıştık. Karşımazdakinin kendi evladımız ve kardeşimiz olduğunu bilerek Milli Eğitim'de bir tasfiyeye gittik. Bunu da severek ve gönüllü yapmadık. Ama yapmak zorundaydık. Bu, bizim millete olan borcumuzdu" dedi.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Sivas Sıcak Çermik Kaplıcaları'ndaki bir otelde düzenlenen Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği'nin 2'nci İstişare Toplantısı'na katılmak üzere sabah saatlerinde karayolu ile kente geldi. Toplantıya Bakan Yılmaz ile birlikte Sivas Valisi Davut Gül, AK Parti Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin, AK Parti İstanbul Milletvekili ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem, Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem, Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın ve dernek üyeleri katıldı. Toplantıda konuşan Bakan Yılmaz 15 Temmuz darbe girişimine değinerek, şöyle dedi:
"Alman Dışişleri Bakanı, 'Türkiye uçurum kenarından döndü' dedi. Gerçekten Türkiye'yi uçurumdan itmek istediler. Ne olacak uçurumdan düşerse. Uçurumdan düşeni tek parça halinde bulmak mümkün mü Yok. Türkiye'yi parçalamak istediler. Türkiye'nin bu devletinin veya bu küçültülmüş coğrafyasının dahi Türkiye'ye fazla geldiğini, bu nüfusun fazla olduğunu, dolayısıyla bunu bir şekilde nasıl ufaklaştırıp da hazmetme kapasitesine uygun bir Türkiye'ye nasıl çeviririz diyerekten bir maşa buldular Türkiye içinden. Bu maşalar bazen benim kardeşim, bazen senin eşin. Moğollardaki fitneden daha büyük bir fitne içimize girdi. Yeniden bu Türk milleti uçurumun kenarına gelmesin diye her kamu görevlesi ve her aile babasının mutlaka üzerine düşen vazifeler vardır. Neden Yeniden aynı uçurumun kenarına bu milleti getirmemek için. Yeniden bu kadar şehit vermemek için. Yeniden gazilerimizin olmaması için üzerimize düşenler var. Nedir o Gönlünde bizim değerleri olmayan, tasını bizim çeşmelerden doldurmamış ve bu ülkenin temel değerlerine yabancı ama önündeki maskesi eğitim ve kalkan yaptığı da gençlerimiz. İşte bu eğitim maskesini ve kalkanı olan gençlerimizi ellerinden almak için Milli Eğitim Bakanlığı olarak bir şeyler yapmamız gerekirdi. Gerçekten bir kuyumcu hassasiyetiyle bir çalışma yaptık. Karşımazdakinin kendi evladımız ve kardeşimiz olduğunu bilerek Milli Eğitim'de bir tasfiyeye gittik. Bunu da severek ve gönüllü yapmadık. Ama yapmak zorundaydık. Bu, bizim millete olan borcumuzdu."
"TEMEL DEĞERLERİMİZİ VEREMEDİK"
Bakan Yılmaz, fikri, vicdanı, irfanı hür, gençlik istediklerini anlatırken bunun için başka hiçbir şeye gerek olmadığını ifade ederek şöyle devam etti:
"Bir Allah'a kul olsun, o zaman geri kalan hepsinin efendisi olur. Ama bir Allah'a kul olmazsa geri kalan herkese kul olmak zorunda kalır. Allah göstermesin 15 Temmuz başarıya ulaşsa, Türk Milleti'ni başkalarını kul yapma projesinin bir diğer adıydı. Sordu birisi; 'Fikri vicdanı irfanı hür gençlik istiyoruz' ama peki bu gençler nasıl aramızdan çıktı Temel değerlerimizi veremedik. Gerçekten veremedik. Bir kula kayıtsız şartsız itaati önceleyen insanlarımız oldu. Yine biz biliyoruzki millete isyanını olduğu yerde, bir gruba, bir derneğe bağlılık olmaz. Bunu da ihmal ettik. Değerler hiyerarşisinde olan değerlerimizi, gençlerimize aktaramadık. Eğer bu aktarma görevini sadece Milli Eğitim Bakanlığı'na verirsek eksik kalır. Genelde şöyle bir çalışma var. Bunu sayın Bahçeli de sordu. Nasıl oluyorda aynı eğitim sisteminden katil, PKK'sı, DAEŞ'i hem de FETÖ'sü, hem de aynı şekilde tankın önüne çıkıp canını hiçe sayan şehitler çıkıyor. Bunlar aynı eğitim sisteminden çıkıyor. Cevabı şu; Değerlerin hepsi okulda verilmiyor. Genelde toplumlarda okullarda verilen yüzde 20 ile sınırlıdır. Geriye kalan aile ve toplumla. Değerlerimizi usanmadan, yılmadan mutlaka aktarmamız lazım."

DHA