Gazetecilere Özgürlük Platformu Temsilcileri İstanbul’da bir araya gelerek gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik baskılarla ilgili bir değerlendirme toplantısı yaptı.

TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapılan toplantıda gazete ve basın kuruluşlarına açılan soruşturmalar, davalar ile RTÜK tarafından verilen cezalar ele alındı. Cezaevindeki 37 gazetecinin sorunları konuşuldu.

Medyaya getirilen kayyum uygulamasının sonuçları tartışıldı. Toplantıya, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve GÖP Dönem Sözcüsü Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcıları Niyazi Dalyancı ve Ahmet Özdemir, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Doğu Avrupa ve Orta Asya Sorumlusu Johann Bihr, DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren, Basın Enstitüsü Derneği Başkanı, IPI Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Gürsel, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Kanlı, İLAD Başkan Yardımcısı Recep Yaşar ve Haber-Sen İstanbul 5 Numaralı Şube Başkanı Engin Başçı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.

Toplantıda GÖP’ü oluşturan basın meslek örgütü temsilcileri ve medya kuruluşlarının temsilcileri söz alıp yaşadıkları sorunları anlattı.

GÜNEŞ: GAZETECİLER DAVALARLA GÖZDAĞI VERİLİYOR
Toplantını sunuculuğunu üstlenen TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Haziran ayı içinde gerçekleşen hak ihlalleri ile ilgili sunum yaptı.
Güneş, konuşmasında şu noktalara dikkat çekti:
“Haziran ayında yayın yasakları, gazetecilere fiziki ve sözlü saldırılar, tutuklamalar gündemden hiç düşmedi. Kimi zaman meydanlardan kimi zaman ise sosyal medya üzerinden gazeteciler ve gazetecilerle dayanışma içinde olduğu mesajı veren akademisyenler başta olmak üzere pek çok kişi hedef gösterildi. Gazeteciler, işten atılmakla susturulmaya çalışıldı. Özgür Gündem gazetesinin Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katılan bulunduğu 37 nöbetçi genel yayın yönetmenine soruşturma açıldı. Aynı kampanyaya destek veren Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin ise çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 37 gazeteci şu anda cezaevinde. Türkiye’de 2010 yılından itibaren 300’e yakın gazeteci cezaevine girip çıktı. Türkiye’de yaşanan toplumsal olayların hemen ardından yayın yasakları gelmeye devam etti. Haziran ayında 2 bombalı saldırının ardından yayın yasağı geldi. Gazeteciler yine mahkeme koridorlarındaydı. Gazetecilere özellikle “Cumhurbaşkanına hakaret”, “terör propagandası yapmak”, “gizliliği ihlal ve yargıyı etkilemeye teşebbüs”, “kin ve düşmanlığa tahrik”, “hakaret”ten davalar açıldı. Cumhuriyet, Evrensel, BirGün, Özgür Gündem, Sol Gazetesi, Halk Tv, Hayatın Sesi Televizyonu’na dava üstüne dava yağdı.”
BAŞKAN TURGAY OLCAYTO: İKTİDAR GÖZDAĞI VERDİ
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı –GÖP Dönem Sözcüsü Turgay Olcayto, şunları dile getirdi:
“Türkiye’de hiçbir şey iyiye gitmiyor. Üç arkadaşımız daha tutuklandı. Arkadaşlarımızın tutuklanması hukuk açısından baktığımızda ‘saçma’. Çünkü Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı sembolik bir genel yayın müdürlüğü için oraya bir gün gittiler. Haklarında soruşturma açılan arkadaşlarımızın 15’i ifadeye çağrıldı, haklarında takipsizlik kararı verildi. Bir kısmı için Eylül’e kadar iddianame hazırlanacak dediler. Üç arkadaşımızı ise ifadelerinin ardından mahkemeye sevk edip tutukladılar. Üç arkadaşımızın tutuklanmak için ‘seçilmesi’ çok önemli. İktidarın ‘kürt politikalarını destekleyenlerden uzak durun’ diyerek bir gözdağı verdiği anlaşılıyor. Tutuklanan arkadaşlarımızdan Şebnem Korur Fincancı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı. Uluslararası hak ihlalleri konusunda dünyanın hemen hemen yer yerinde mücadele vermiş bir insan. Şebnem Korur Fincancı’ya teşekkür etmesi gerekirken tutukluyor. Erol Önderoğlu Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün de Türkiye Temsilcisi. Ahmet Nesin, Aziz Nesin’in küçük oğlu, yayıncılık yapan, yazılar yazan arkadaşımız.
İktidar uzun süredir halkın üzerinde korku iklimi yaratmaya çalışıyor. Bu artık son aşamaya gelmiş durumda. Çağdaş demokrasilerde görülmeyen büyük bir baskı altında halkımız. Yalnız gazeteciler değil üniversiteler, lise öğrenimi bile böyle. Felsefenin olmadığı bir lise öğrenimi görünüyor. Felsefe yasaklı konular arasında. Ezberci bir topluluk yaratmak istiyorlar. Düşünmeyen, sorgulamayan bir toplum istiyorlar. Biz meslek örgütler olarak dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz. Biz korkmuyoruz. Biz meslek örgütleri olarak gazeteciliğin onurunu koruyan gazeteciler olarak da her zaman dik durmaya çalışacağız. Bu arkadaşlarımızın bir an evvel serbest bırakılmasını istiyoruz. Bu arkadaşlarımızın serbest bırakılması iktidarın lehine olacaktır.”

UĞUR GÜÇ: GAZETECİLİĞİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ.
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç, “Türkiye’de gerçekleri yazan, gerçeklerin peşinde koşan gazeteciler, gazeteler, kanallar, internet sitelerine soruşturma açılmadığı gün yok” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün geldiğimiz noktada Özgür Gündem’e destek veren meslektaşlarımız tutuklandı. Ben de bir gün genel yayın yönetmeni oldum. Editöryal bağımsızlığa önem verdiğimiz için yazılara müdahale etmedik. Atılacak başlıklara baktık. 3 arkadaşımız Özgür Gündem’e destek verdiği için tutuklu. Bizim burada yapacağımız dayanışmayı daha da büyütmek. Hak ihlallerini raporlamaya devam edeceğiz. Gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz. Her Cuma günü Metris Cezaevi önünde saat 16.00 ile saat 18.00 arasında dayanışma nöbeti tutacağız.”

JOHANN BIHR: DAYANIŞMA SUÇ DEĞİLDİR
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Doğu Avrupa ve Orta Asya Sorumlusu Johann Bihr,
“Bugün Şebnem, Ahmet ve Erol’un tutuklanması, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün ne kadar kötü bir duruma geldiğinin açık bir göstergesi” dedi ve ekledi:
“Türkiye’de bir eşik daha aşıldı. 2010 yılına Türkiye’ye ilk defa geldiğimde Ahmet Şık, Nedim Şener tutuklanmıştı. Gezi eylemleri sırasında 150 gazetecinin gördüğü şiddetle yine bir eşik daha aşıldı. Geçen yıldan beri Güneydoğu’daki çatışmalardan dolayı yine bir eşik açıldı. Yabancı gazetecilerin Türkiye’ye girişlerinin yasaklanması ve sınır dışı edilmesiyle yine bir eşik açıldı. Zaman Gazetesi’ne polis baskılarıyla da bir eşik daha aşıldığını gördük. Meslektaşlarıyla dayanışan üç kişinin tutuklanması da çok önemli. Dayanışma bir suç haline getirildi. Dayanışmanın suç haline getirilmesi bizim gücümüzün önemini gösteriyor. GÖP bu konuda her zaman önemli bir rol oynadı. Bu dayanışmayı sürdürmeye devam edelim hep birlikte. Özgürlüğümüzün bir garantisi ve gücü olacaktır. Erol Önderoğlu içeride ya da dışarıda olsun biz hep sizinle olacağız.”

FARUK EREN:’HER GAZETECİ CEZAEVİNİ TADACAKTIR!’ DENİLİYOR
DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren, ise adliyeye gitmekten, ifade vermekten gazeteciliğin yapılamaz hale geldiğine vurgu yaptı. Faruk Eren şöyle konuştu:
“Hep aynı şeyleri söylüyoruz. Bu ülkede basın ve ifade özgürlüğü sefil durumda. Meslektaşlarımıza destek için de adliyelere gidiyoruz. Demokrasi için gidiyoruz, basın özgürlüğü için gidiyoruz. İktidar bizi şaşırtmaya devam ediyor. Biz o gün ifade veren arkadaşların yanındaydık. Tutuklama beklemiyorduk. Şaşırdık. Zincirlikuyu’da ‘her fani ölümü tadacaktır’ yazar. ‘Her gazeteci de adliyeyi tadacaktır, cezaevini tadacaktır’ deniliyor. Biz mücadele etmeye devam edeceğiz. Kazanacağız diye umuyoruz.”


YUSUF KANLI: BİRLİKTE DURUŞ SERGİLEMELİYİZ
Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Kanlı, şunları dile getirdi:
“Demokrasinin var olması şartlarının en önde gelenlerinden birisi fikir, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğüdür. Demokraside seçim bilinçli tercih üzerine kurulur. Demokrasi, her fikrin kamuoyuna serbestçe sunulabilmesi, kamuoyunun bunlarla bilinçlenmesidir. Bugün tek yanlı bombardıman altındayız. Basının bir bölümü; tamamen iktidarın isteğine göre yayın yapıyorlar. Bir kesim ise sinmiş, korkmuş günü idare etmeye çalışıyor. Birkaç basın organı ise her şeye rağmen uğraşıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası mücadele veriyor. Dayanışma içinde, örgütlenmeliyiz. Ortak duruş sergilemeliyiz.”

KADRİ GÜRSEL: DAYANIŞMAYI ENGELLEYEMEYECEKLER
Basın Enstitüsü Derneği Başkanı, IPI Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Gürsel , konuşmasında şu noktalara dikkat çekti:
“Bu üç değerli insanın tutuklanması cinnet halinin göstergesidir. Dayanışmayı engellemek mümkün olmayacaktır. Tutuklamaların Türkiye’ye hiçbir faydası yok. Basın özgürlüğü, insan hakları ve ifade özgürlüğü için mücadele veren bu üç değerli insanın bir an önce serbest bırakılması gerekiyor. Bu insanların kaçacağı falan da yok. Onlar hapiste olduğu için şimdi başkaları onlar adına mücadeleyi sürdürecek.”

RECEP YAŞAR: BARIŞI DİLE GETİRMEK SUÇ SAYILIYOR
İLAD Başkan Yardımcısı Recep Yaşar ise toplantıda şu görüşleri dile getirdi:
“Halkın haber alma hakkının yok edildiği bir dönemden geçiyoruz. Üniversiteler bilimin yapıldığı yer olmaktan çıkmıştır. Düşünmeyen, araştırmayan, tartışmayan, eleştirmeyen, sorgulamayan bir nesil yetiştirme çabaları görüyoruz. Medyadaki duruma baktığımızda baskıların daha çok Kürt gazetecilerin üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Barışı dile getirmenin suç olarak tanımlandığı dönemden geçiyoruz. Bu durumdan kurtulmamız lazım.”

ENGİN BAŞÇI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HALKIN GÜVENCESİDİR
Haber-Sen İstanbul 5 Numaralı Şube Başkanı Engin Başçı, şöyle dedi:
“Bu ülkede ‘demokrasi olsun, insan ihlalleri son bulsun’ diyenleri cezaevine atıyorlar. 2010’da 90’nun üzerinde gazeteci tutukluydu. Verdiğimiz mücadeleyle bu sayı azaldı. Ama her gün gazeteciler yeniden cezaevine sokuluyor. Özgürlükleri ellerinden alınıyor. Demokrasi yok bu ülkede. Uluslararası camia Terörle Mücadele Kanunu’nun değiştirilmesini söylüyor. Her tutuklanan gazeteci bu toplumun bir aynası. Sesini çıkaran herkes baskı altında. İfade özgürlüğü halkın gerçeklere ulaşmasının güvencesidir. İfade özgürlüğüne sahip çıkalım. Dayanışma içinde olalım.”
 

DHA