11

Hafta içi bir gün, kendi kendinin patronu olmanın en güzel yanı, kendimize tatil verdik. Atladık Kabataş’tan bir motora, tuttuk Heybeliada’nın yolunu. Motordakilerin yüzde doksanı Arap turistti. Ekonomi durgun, turist yok, her ne kadar bazı davranışlarını eleştirsek de ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan ender unsurlardan biri Ortadoğulu turistler. Adalar da onların en çok sevdiği yerlerin başında geliyor...

10

Motor, Kınalıada ve Burgazada’nın önünden geçip Heybeliada’ya yanaşıyor, burada bizimle beraber 5-10 kişi iniyor, esas durak Büyükada. Heybeliada oldukça sakin, poyraz esiyor, yoksa bu sıcak çekilmez. Önce ufak bir tur atıyoruz, begonvillerin sardığı evleri hayranlıkla seyrediyoruz. Yaşam daha yavaş akıyor burada, her şey sakin, her şey yavaş.
Kısa bir süre sonra tamamen kapanacak Deniz Harp Okulu’nun önünden geçip tekrar sahile çıkıyoruz. İskelenin tam karşısındaki lokantayı gözümüze kestirmişiz, daha erken ama olsun, sekiz motoru ile döneceğiz. Girişte iki zarif bayan karşılıyor bizleri, Ayşim Yılmazer ve Zehra Tekin, bu lokantanın işletmecileri. Bir de Basir Bey’le tanışıyoruz, mekanın sahibiymiş... Konyalıymış, iki becerikli hanıma emanet etmiş lokantayı, keyfini çıkartıyor Heybeli’nin.

7

Önce gözlerimiz bayram etti...

HEYAMOLA Lokantasındayız, tüm masalar bizim. Poyrazın en güzel estiği yere yerleşiyoruz. Mezeler geliyor masamıza ufak ufak, öylesine doluyor ki masamız, önce gözlerimiz bayram ediyor. Esprili garsonumuz “Şimdilik Ekrem” pervane masamızda... Çok fazla çeşit var önümüzde, hepsi birbirinden güzel, favaya bayılıyorum, uzun zamandan beri böylesini yememiştim. Fesleğenli levrek, bademli kabak, zencefilli havuç ve tabii ki muhteşem topik, aklımda kalanlardan. Neyseki minik porsiyonlarla getiriyorlar, yoksa soğuk başlangıçlarla doyacağız.
Hava güzel, ortam güzel, sohbet güzel, fonda adını ilk kez duyduğum ve hayran kaldığım Deniz Tekin şarkıları...

12

Ayşim ve Zehra Hanım’larla uzun uzun sohbet ediyoruz. Mezelerden sonra “ara çayı” içiyoruz. Çayla yediklerimiz hazmoluyor, yeni lezzetlere yer açıyoruz. Bu arada Şimdilik Ekrem, ara sıcakları getiriyor, tereyağında karides, kalamar tava, balık kokoreç, ahtapot ızgara. Bu arada bir kabak kızartma geliyor ki hayran kalıyoruz, eşim durur mu? Hemen tarifini alıyor, inşallah bir gün evde yapar. Levrek sarma da oldukça güzeldi.
‘Balık ne istersiniz’ diye soruyorlar. O kadar doymuşuz ki balığı reddetmek zorunda kalıyoruz. Eminim bu kadar lezzetli ara sıcakları, mezeleri yapanlar balığı da güzel yaparlar. Neyse, bizim tekrar gelmemiz için bir bahane olsun bari.
Ayşim Hanım dayanamıyor, ızgara sardalyeye razı ediyor bizleri.

13

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık

Bitti artık derken, “daha karpuz yiyeceydik” diyor Şimdilik Ekrem, elinde bir karpuz tabağı önümüze servis ederken. Sonra da tatlı tabii ki. Tatlı olarak limon kabuğu rendesiyle hafifletilmiş sıcak tahin helvası geliyor. Afiyetle yiyoruz.
Helvayı yerken fark ediyoruz ki lokantadaki üç saatimiz su gibi akıp geçmiş, motor Heybeliada sahiline yaklaşmakta... Apar topar kalkıyoruz yerimizden, ne Heybeliada’ya doyabiliyoruz, ne de keyifli Heyamola restorana. Ne Ayşim ne Zehra Hanım’a, ne de sempatik garsonlarımıza.
Sıcak havada püfür püfür esen poyrazın eşliğinde motorumuza biniyoruz, tekrar güzel, güzel olduğu kadar da çileli İstanbul’umuza dönmek için...

8